‘En büyük sorun demokrasi yoksunluğu’

Ahmet Ümit’in ‘Elveda Güzel Vatanım’ adlı romanı şimdi bir çizgi roman uyarlaması olarak karşımızda. Ümit ile çizgilerden Cumhuriyet’e uzanan bir söyleşi yaptık.

Emrah Kolukısa

-  “Elveda Güzel Vatanım” çizgi romana uyarlanırken nasıl bir çalışma yapıldı? Siz romanın uyarlamasında bizzat kalem oynattınız mı? Ya da nerelerin özellikle muhafaza edilip edilemeyeceği konusunda söz sahibi oldunuz mu?

Bartu Bölükbaşı merakla takip ettiğim genç kuşak çizerlerden. Romanın senaryolaşma sürecinde elbette iletişim halindeydik ama asıl metni Bartu hazırladı. Benimle irtibatı hiç koparmadı. Fakat bu konuda uzman olan oydu. Dolayısıyla asıl karar onun olmalıydı. Çizgi roman bambaşka bir disiplin, çizerin özgür olması, kendi metnine dair bir senaryo oluşturması gerekir. Öyle olduğu için de güzel bir eser ortaya çıktı.

- Kimin fikriydi bu uyarlama?

Bartu bana eserlerimden birini çizgi roman yapma fikriyle geldi. Tartışmalarımızın sonucunda “Elveda Güzel Vatanım”a karar verdik. Çünkü İttihat ve Terakki çizgi roman için şahane bir malzeme oluşturuyor. Kahramanlar, hainler, korkaklar cesurlar, büyük zaferler, büyük yenilgiler, toplumsal hayal kırıklıkları, tarihsel dönüşümler. Bir çizgi romanı doyuracak ne varsa hepsi İttihat ve Terakki’de mevcuttu.

- Bir de şu var tabii: Roman bir hayli hacimli bir kitap. Oysa çizgi roman çok daha ince, çok daha kısa. Sizce okurlar romandan aldıkları tadı bu versiyondan da alacak mı?

Öncelikle bir romanla, bir resimli romandan alınan hazların farklı olacağını kabul etmek lazım. Elinizdeki kitap bir roman değil, hikâyeyi çizgilerle anlatan bir eser. Yani bambaşka iki sanat alanından söz ediyoruz. Biri diğerinden üstün değil, birinden alınan tat ötekiyle aynı değil. Ayrıca kitabın tamamının çizilebilmesi çok güç olurdu. Bu tür uyarlamalar doğası gereği sadeleşme ya da belirli bir alana yoğunlaşma isteyen işler. Sadece çizgi için değil sinema ya da televizyon için de geçerli bu. Edebi haz arayanlar romanı okuyacaklar. Resimli roman tadı isteyenler ise elinizdeki kitabı.

- Sizin romanlarınız daha önce de benzer uyarlamalara konu olmuştu. Film uyarlamaları özellikle çok konuşuldu... “Bir Ses Böler Geceyi” gibi, “Sis ve Gece” gibi... Ama bu filmlerde senaryoyu hep başkaları yazmıştı. Hiç tereddüt ettiğiniz oluyor mu romanınızı başkasına teslim ederken?

Hepsi iletişimle yapılan işler. Eğer doğru iletişim kurmuşsanız ve taraflar birbirine güveniyorsa, sonuç genelde olumlu oluyor. İletişim dediğim şeyin içinde, aslında disiplinlerin de birbirleriyle kurduğu iletişim de var. Sinema ile roman, çizgi ile hikâye neden daha çok beraber olmasın? Ayrıca yapılan film benim eserim değil, yönetmen kimse onun eseri. Ben sadece o eserin oluşmasına kaynaklık eden romanı ya da hikâyeyi veriyorum. Film başarılı olursa, benim romanımın değeri artmıyor, başarısız olursa da azalmıyor. Ama başka sanat alanlarında yeni eserlerin çıkmasına neden olmak beni mutlu ediyor. Nitekim “Ninatta’nın Bileziği” eserimden uyarlanan olan “Ninatta” operası da bu eserlerden. 2 Aralık 2017’de dünya prömiyerini yapacağız bu opera eserinin ortaya çıkışına kaynaklık etmek, bir yazar için çok büyük bir onur.

‘Cumhuriyetin sorunu...’

- Tam da Cumhuriyet Bayramı coşkusunun yaşandığı günlerdeyiz. 94 yıllık Cumhuriyet şu günlerde nasıl sizce?

Yıpranmış mı çok, vaktinden önce, yoksa hâlâ ilk günkü gibi dinç ve geleceği parlak mı? Eğer halk cumhuriyetin kıymetini biliyorsa, bu siyasal rejimi demokrasiyle taçlandırıyorsa o zaman bir anlamı vardır. Cumhuriyetimizin her zaman en büyük sorunu demokrasi yoksunluğu olmuştur. Eğer ülkemizde demokrasi yeterince gelişmiş olsaydı, bugün cumhuriyetle ilgili sıkıntılar olmazdı. Belki de böylesi bir kriz gerekliydi, insanların cumhuriyeti daha iyi anlamaları ve kendi iktidarlarına sahip çıkmaları için.

‘Kitaba saldıranlar hüsrana uğrayacak’

- Kitap fuarlarından tatsız haberler geliyor sık sık... Saldırılar, yasaklamalar... Nasıl yorumluyorsunuz bu geçen süreci?

Elbette korkunç bir durum. Ülkenin içinde bulunduğu berbat durumun ne yazık ki en bariz kanıtı, kitaba, yazarlara yönelik saldırılardır. Düşünceyi, baskıyla, zorbalıkla bastırmayı amaçlayanlar tarih boyunca başarılı olamadılar, yine olamayacaklar. Kitaba, yazara, düşünen insana saldıranlar elbette ülkemizde de hüsrana uğrayacaklar. Gerilerinde hem kendi adlarına hem ülkemiz adına kocaman bir utanç bırakacaklar...