En az taşla en çok kuş

Türkiye’nin son yıllarda dış politika hamlelerinden herhalde hiçbiri Rusya’dan S-400 hava savunma sistemi alınması kadar büyük polemik yaratmadı.

Cenk Başlamış

ABD’nin tepkisi tedirginlik yaratsa da Türkiye’deki “zafer” havasının benzeri, belki çok daha fazlası Moskova’da var. Rus medyası “ABD ve NATO karşısında elde edilen büyük başarı”yı yazıyor. Füzelerin teslimatının zamana yayılarak “göstere göstere” yapılması da “zaferin taçlandırılması” olarak yorumlanıyor. Ünlü Rus gazeteci Pavel Felgenhauer daha da ileri gidiyor ve “Moskova’nın Türkiye’nin NATO’dan kopacağı günlerin hayalini kurduğunu” yazıyor.
“Gelecek...”, “Gelmeyecek...” derken teslimat başladığına göre artık bazı somut değerlendirmeler yapmak mümkün.
21 Mayıs 2019’da Cumhuriyet’te yayımlanan “Rusya’nın S-400 sırları” başlıklı yazımızda füzelerin büyük olasılıkla alınacağını ileri sürmüştük. Bu iddia, yakın tarihte birbirinden bağımsız görünen iki olayın peş peşe yaşanmasına dayanıyordu.
İlki 24 Kasım 2015’de Rus uçağının düşürülmesi, ikincisi ise 15 Temmuz 2016’daki darbe girişimiydi. İlk olay ilişkilerin dengesini bozdu ve barışmak isteyen Türkiye’yi Rusya’ya daha tabi hale getirdi, ikincisi ise Batı’dan uzaklaşma, Moskova’ya yakınlaşma sürecini hızlandırdı.
S-400’lerin alınmasının sonuçlarını, gerçekten kullanıp kullanmayacağını, askeri değerini ve ABD ile ilişkilerin geleceğini konunun uzmanlarına bırakarak Rusya’nın penceresinden bakmaya çalışalım.
Pastadan daha çok pay alma amacı...
2.5 milyar dolarlık satış kuşkusuz, “en az taşla en çok kuş vurma” taktiğinin ete kemiğe bürünmesi oldu.
Bakalım Ruslar ne kazanmış:
-  İlk kez bir NATO ülkesine S-400 sattı.
-  Müthiş bir silah reklamı yaptı, yeni pazarların kapısını araladı.
-  S-400’ü dış politika kozuna dönüştürdü.
-  ABD ile Türkiye’nin arasını açtı.
-  Bölgedeki tarihsel rakibi üzerindeki yaptırım gücünü biraz daha arttırdı.
-  NATO’nun güney kanadını karıştırdı.
-  Batı (ABD) karşısında psikolojik zafer kazandı.
-  Vladimir Putin’in imajını iyice parlattı.
-  Bölgede yalnızlıktan kurtulma hamlesi yaptı.
-  Bütün bunları tek kurşun atmadan, üstüne 2.5 milyar dolar alarak başardı.

Peki, bundan sonra ne olacak?
Minimum enerjiyle maksimum kazancı elde eden Rusya, kulağa mantıklı gelse de, gazeteci Felgenhauer’in ileri sürdüğü gibi Türkiye’nin NATO’dan kopacağı günleri düşlemiyor. Her ne kadar “isyankâr” görünmeye çalışsa da Rusya varolan uluslararası çarkın bir parçası. Statükoyu değiştirebilecek gücü de, hatta belki isteği de yok, asıl amacı pastadan daha çok pay almak, çabası “egemenlik alanı”na dokundurtmamak.
Rusya için Türkiye bölgedeki Batı ittifakının “zayıf halkası” olduğu sürece değerli, kaldı ki Ankara talep etse bile Batı’nın şimdiye kadar üstlendiği rolü üstlenebilecek olanağa da-ortak bir geçmişi bulunmadığı için-arzuya da sahip değil. “Kontrol edebileceği bir uzaklıkta tutmak” asıl önceliği.
Kısacası, Türk-Rus ilişkileri şimdiki düzlemde bir süre daha yürümeye devam edeceğe benziyor ama ittifaka, hele hele eşit bir ittifaka dönüşmesi çok zor görünüyor.