En acil ihtiyaçları eğitim ve meslek
Mültecilerle ilgili çalışmalarını hızlandıran Hayata Destek Derneği özellikle çocukların durumuna dikkat çekiyor
Zehra ÖzdilekHayata Destek Derneği Direktörü Sema Genel Karaosmanoğlu ile “Türkiye’deki mülteciler”i konuştuk. Karaosmanoğlu, 12 yıllık bir dernek olduklarını belirterek, “Bu ay itibarıyla mülteci destek programı en büyük programımız, dolayısıyla yoğunluğumuz orada, odağımız orada ve şu anda dokuz ilde mültecilerle çalışmamız var. Mülteciler için en acil konu eğitim ve meslek edindirme” dedi. Karaosmanoğlu sorularımızı şöyle yanıtladı.
-Hayata Destek Derneği’nin faaliyetlerini biraz anlatır mısınız?
Biz bir insani yardım derneğiyiz, afetten etkilenmiş kişiler ve topluluklarla çalışıyoruz. 12 yıldır faaliyet gösteriyoruz. Afet kavramını geniş kullanıyoruz, doğal kaynaklı afetlerden hem de çatışma kaynaklı afetlerden zarar görmüş kişilere ve topluluklara yardım ediyoruz.
-Çalışma sisteminiz nasıl?
Ağırlıklı olarak fonlarımızı kurumlardan kurumsal hibe olarak alıyoruz. İnsani yardım artık çok profesyonelleşmiş ve belli standartları olan bir alan dolayısıyla bu belirli standartlarda çalışmak gerekiyor. Bu fonlara, hibelere erişmek için hesap verebilmek çok önemli gelen fonlar bağış olarak da gelebiliyor.
‘Gelir elde etmeye başlamalılar’
-Türkiye’de en acil odaklanılması gereken mülteci sorunu nedir?
Mülteciler açısından baktığımızda iki konu özellikle ön plana çıkıyor, biri eğitim konusu. Çünkü yoğun bir mülteci nüfusu var ve bunların yüzde ellisi çocuk yaşta. İkinci önemli mevzu meslek edindirme, örneğin çeyrek milyon mülteci var kamplarda dolayısıyla devlet ciddi bir kaynak ayırıyor. Bunun önüne geçmek için meslek edinmeyi yaygınlaştırarak bu insanların kendi ayakları üzerinde durmasını sağlamak gerekiyor.
-Türkiye ve İstanbul’daki mülteci haritasından söz edebilir miyiz?
İlk geldiklerinde sınır bölgelerindeki kasabalara yerleştiler, fakat zaman geçtikçe daha içlere doğru dağılmaya başladılar. Bugün itibarıyla mülteci bulunmayan ilimiz yok. İstanbul listenin başında geliyor, Gaziantep, Şanlıurfa, Hatay bunlar en yoğun mültecilerin olduğu şehirlerdir. İstanbul’a baktığımızda ise Fatih ilçesinde çok büyük bir nüfus var, bunu Küçükçekmece, Gaziosmanpaşa Sultanbeyli, Sultangazi, Başakşehir ve Bağcılar takip ediyor. 2015 rakamlarına göre İstanbul’da 203 bin Suriyeliden bahsediliyor, bugün ise yarım milyon kişi var.
‘Travma karşılıklı’
-Türkiye ilk kez bu kadar büyük bir mülteci göçüyle karşı karşıya. Bu durumun yaşattığı travma nasıl aşılabilir?
Travmalar karşılıklı aslında, gelenler mecbur kaldıkları için buraya geliyorlar, olur da bir gün savaş biter de ülkeleri toparlanabilirse, bazıları geri dönecekler, bunu ümitle bekleyen Suriyeliler var, fakat dönmeyecek olanlar da var. Burada medyaya ciddi görev düşüyor, imajı daha olumluya çevirmek gerekiyor. Kamuoyu böyle şeyler üzerinden şok ve travma yaşayabiliyor, dolayısıyla durumu doğru yansıtmak ve hepimizin eşit şartlarda ve eşit haklara sahip olduğumuzu vurgulamak gerekiyor.
-Saha çalışmalarınızdan örnekler verir misiniz?
İstanbul’da toplum merkezi bizim çalışma sahamız, bir de bazı illerde yürüyen çalışmalar var. İnsanların geçim kaynaklarını kendileri elde edebilecekleri, kendi ayakları üzerinde durabilecekleri programları onlara ulaştırmaya çalışıyoruz. Toplum merkezlerine uzun soluklu gelen travma nedeni ile konuşamayan, altını ıslatan çocukların zamanla düzeldiğini gördük. Urfa toplum merkezimizde Suriyeli ve Urfalı çocuklar birlikte aktiviteler yaptı. Böylece Suriyeli çocukların Türkçeyi çok daha kolay öğrendiğini birbiriyle iletişim kurarak aslında dili çözme noktasında onlar için daha önemli bir araç sunmuş olduğumuzu gördük.
-Özellikle kadınlar ve çocuklar açısından tablo çok daha korkunç... Bu konuda deneyimlerinizden söz eder misiniz?
Suriye krizi çocuklar üzerinde, çalışan çocuk sayısını artması gibi kötü bir etkiye sebep oldu. Kesin rakamlar olmamakla birlikte bugün baktığımızda eğitime dahil olanları çıkardığımızda çok büyük bir kesim okul çağındaki çocuğun okula devam etmekle ilgili sıkıntısı olduğunu görüyorsunuz. Kadınlarla ilgili durumda da Suriye savaşı çok fazla kadını ailenin reisi konumuna getirdi, bu da biraz onların sırtına yüklenen yükü ekstradan da artıran bir durum oldu. Ama biz toplum merkezlerimizde gözlemlediğimiz bu iki gurubun iyileşmeye çok daha açık olduğunu gördük.
İnsanoğlunun afeti
Hayata Destek Derneği, afetlerden etkilenmiş toplulukların temel hak ve ihtiyaçlarına erişimlerini sağlamayı amaçlayan bir insani yardım kuruluşu. 2005’ten bu yana “insanlık, ayrım gözetmeme, tarafsızlık, bağımsızlık ve hesap verebilirlik” ilkeleriyle çalışmalarını sürdürüyor. Dernek, doğal ve insan eliyle oluşmuş afetlerden etkilenenler için uzmanlığı olan Acil Yardım, Afete Hazırlık ve Risk Azaltma, Su Sağlama, Sanitasyon Hijyen, Koruma, Kapasite ve Farkındalık Geliştirme, Geçim Kaynağını ve Eğitime Destekleme alanlarında çalışmalar yürütüyor. İnsani yardım çalışmalarında amaç, doğal ya da insan eliyle oluşan afetlerden etkilenen toplulukların temel ihtiyaçlarına ve haklarına erişebilmelerini sağlamak.
*Sema Genel Karaosmanoğlu "1973 Balıkesir doğumluyum. İnsani yardım ve uluslararası kalkınma ile ilgili eğitim aldım, 1997 yılında bu işi yapmaya başladım. Türkiye dışında İran, Hindistan, Afganistan ve Pakistan’ çalıştım, buralarda acil yardım operasyonları yürüttüm. Son sekiz yıldır da İstanbul’da çalışıyorum. Hayata Destek Derneği’nin kurucu üyesiyim" |