Emre Dayıoğlu: Türkülere, ezgilere âşık bir müzik öğretmeni

Üç telli sazını ve kamerasını alarak müzik aşkının peşinden koşan Emre Öğretmen ile Anadolu ezgilerini, halk kültürünü ve Ege köylerini konuştuk....

Muhammed Özmen

Okuldan arta kalan zamanlarında köy köy gezerek Anadolu’nun ezgilerini kaydeden müzik öğretmeni Emre Dayıoğlu, ücra köşelerdeki bilinmeyen sanatçılara, kaybolmaya yüz tutmuş halk türkülerine yeniden hayat veriyor. Yüzlerce köy gezerek hem yöre halkını hem de eski türküleri tanıtan Dayıoğlu’nun amacı, Türk Halk Müziği’ni dünyaya tanıtmak ve yaşatmak....

Kayıtlarını daha fazla insana ulaştırmak için sosyal medyada paylaşması Dayıoğlu'nu aynı zamanda bir sosyal medya fenomeni yaptı. Emre Öğrenmen, bugüne kadar Akdeniz ve Ege’nin birçok köyü olmak üzere yurdun pek çok noktasında Anadolu halkıyla yaptığı müzik sohbetlerini paylaşıyor. Halk sanatçılarından aldığı “öz müziğimizi” Twitter ve YouTube’dan milyonlarca insana ulaştırıyor.

Üç telli sazını ve kamerasını alarak müzik aşkının peşinden koşan Emre Öğretmen ile Anadolu ezgilerini, halk kültürünü ve Ege köylerini konuştuk....

Bu yolculuğa nasıl karar verdiniz?

Çocukluktan bu yana müziğe aşk duyarak büyüdüm. İçimdeki müzik aşkı, yaşım ilerledikçe giderek büyüdü. 2012 yılında müzik öğretmenliğine başladıktan sonra bir el kamerası satın alarak düştüm yollara. O gün bugün okuldan artan zamanlarımda devam etmekteyim.

MÜZİK BENİM İÇİN BİR YAŞAM BİÇİMİ

Sizi müziğin peşinden köy köy gezdiren şey nedir?

Halk müziğimizin üreticileri teyzeler ve amcaların yani halk sanatçılarının izini sürmek ve halk müziğimizi kaynak kişilerden en doğal yerinde öğrenme isteğiyle müziğin peşine düştüm. Sosyal medyanın sayesinde de bu kayıtları herkesle paylaştım, halk kültürü adına bu çalışmaları tüm halka paylaşabildiğim ve bir nebze olsun tanıtabildiğim için kendimi şanslı hissediyorum.

Müzik ve halk kültürü sizin için ne anlam ifade ediyor?

Kültürü besleyen en önemli dinamiklerden olan müzik, benim için bir yaşam biçimi. Gezdiğim köylerde halkın kültürünü nakış nakış işleyen unsurların en başında halk müziği geliyor. Çünkü on yıllardır halkın seslerinde sakladığı bu derin kültürün ışığında müzik yolculuğu yaparak yeni eserler ve birbirinden kıymetli çalgıları kaydetmeyi kendime görev edindim. Çünkü müziği çok seviyorum, araştırmaktan, gezmekten ve halk sanatçılarından müziğin özünü öğrenebilmekten büyük keyif alıyorum.

İYİ Kİ ONLARIN ÇIRAĞIYIM

Yaşadığı yerden başka hiçbir yer görmemiş müzik sevdalılarıyla bir araya gelmek, onlarla birlikte müzik yapmak nasıl bir duygu?

Eşsiz. Tam da usta çırak ilişkisiyle yıllardır kültürel ve sanatsal aktarımı devam eden ve şehirleşme kültürüyle kaybolmaya yüz tutan usta çırak geleneğiyle, köylerde karşılaştığım çok kıymetli kadın ve erkek ustalarla birlikte müzik yapabilmeyi büyük nir kısmet olarak değerlendiriyorum. Müzikal ve kültürel olarak tüm ustalardan beslendiğim için müziğin hazzına ulaşabildiğimi yavaş yavaş fark etmeye başladım. İyi ki onların çırağıyım.

Gördüğünüz insan manzaralarından bahseder misiniz?

Anadolu büyük bir müzik deryası. Bu müziği seslerinde yıllardır taşımakta olan insanların her biri çok değerli. Bu değerlerimizin farkına toplum olarak varmamız; çocuklara ve genç kuşaklara aktarımını olabildiğince sağlamamız gerektiğini düşünmekteyim. Dijital dünyada, halk müziğimizin artık daha çok dinleyici bulabildiğinin gözlemini yaptım. Ayrıca gençler eskiye göre çok daha fazla saz, bağlama, kopuz, üç telli, kabak kemane gibi çalgıları çalmak istiyorlar. Bunun sebebi, sosyal medyada birçok türküyle karşılaşıp o türküleri özümseyip benimsemekteler. Tüm bu kültürün taşıyıcıları, Anadolu müzik deryamızın farklı renkteki çakıl taşları misali kaynak kişilerimizin, halk sanatçılarımızın önünde ömrüm boyunca saygıyla eğileceğim. Herkesin bu bilinçte olmasını gönlümden dilerim. Çünkü müzik, hepimizin ortak paydası.

ÜZÜMÜN İNCİRİN GÜZELLİĞİ EGE TÜRKÜLERİNDE HİSSEDİLİYOR

Özellikle Ege’de karşılaştığınız şeyler var mıdır? Ege’ye özgü tecrübelerinizde n söz eder misiniz?

Antalya'nın Kaş ilçesinden olduğum için tam da Akdeniz ile E ge kültürünün karışımıyla büyüdüm diyebilirim. Müzik kültürü açısından Ege Bölgesi inanılmaz dolu. Ciddi söylüyorum, hangi köye giderseniz gidin her köyde def çalan, leğen çalan, dümbek çalan, kazan çalan, saz çalan birçok halk sanatçısıyla karşılaşmanız mümkün. Ege Bölgesi’nin tarımsal çeşitliliği, kültürel çeşitliliğiyle eşdeğer büyümüş belli ki. Bu durum da bölgenin müziğine çok karakteristik bir dokunun yanımasını sağlamış. İncirin, üzümün güzelliği Ege türkülerinin seyrinde hissediliyor. Tabii ki onyıllar, yüzyıllar boyu bu bölgede yaşayan insanların kültürel kimliklerini halen yaşatıyor olmaları çok güzel.

Bu yolculuğunuzda sizi en çok etkileyen şey ne oldu?

Halk müziğinin kaybolup gittiği düşüncesinden kurtulup köylerde halen çok güçlü bir şekilde yaşayan müzik kültürünün devamlılığını gözlerimle görüp kulaklarımla duydum. Genel olarak beni bu durum çok etkiledi. Devamlılığını sağlamak hepimizin görevi.

Unutamadığınız bir köy, bir oyun, bir ezgi var mı?

Özellikle Ege ve Akdeniz bölgelerinde müzik deşiriciliği yaptığım için, kadınların yerel oyunları ve yerel ritim çalgıları delbek, def, kazan çalma, dümbek çalma, sini çevirme gibi gelenekleri ayrı bir ilgimi çekiyor. Tabii, üç telli çalan dayıların ve sipsi çalan yerel sanatçıların ezgileri de beni çok etkiliyor. Kısaca, kaydettiğim tüm ezgiler beni çok etkiliyor. Herbirinde farklı bir köy romanı okumuş kadar kültürel kimliğin derinliklerini keşfettiğimi düşünüyorum.

MÜZİK HEPİMİZİN ORTAK PAYDASI

Bu yolculuğunuzu nasıl tanımlıyorsunuz?

Müziğin ortak paydasında köylerde karşılaştığım tüm insanların çocuğu hatta torunu gibi oldum artık. Bu benim bir özelliğim değil, köylerdeki insanlar kim elirse gelsin herkese çok samimi ve sıcak davranıyorlar, misafir ediyorlar. Ben hangi köye gidersem gideyim hiç zorlanmıyorum. O köyde halk sanatçısı kim varsa tanışıyorum ve müzik akrabası oluyorum. Müziğin ortak paydasında kolayca iletişim kurabilmekteyim. Köy köy gezip müzik kaydetmek isteyen benden küçüklere de keyifle tavsiye ederim. Yakın köylerden başlayınız. Zamanla sizin de heybeniz müzikle dolacak.

Ne zamana kadar devam etmeyi, nereye varmayı düşünüyorsunuz?

Hedefim 81 ilde gezilmedik kaydedilmedik eser bırakmamak. Ama tabii ki bu durum imkânlar dahilinde çok zor. Ömrüm ve imkânlarım el verdiğince farklı yöre ve bölgelerdeki köylere gitmeye devam edeceğim. Şu ana kadar gittiğim köylerde öğrendiğim, çok fazla bilinmeyen türkülerden oluşan bir albüm çalışmam var. İlerleyen süreçte bu çalışmam bitince sosyal medyada herkesle paylaşacağım. Başta da belirttiğim gibi, müzik benim için yaşam biçimi. Müziğin ışığında çalışmalarıma devam edeceğim. Son olarak, yine müzik hepimizin ortak paydası diyorum ve herkese müzik dolu bir hayat diliyorum.