Empati Aranıyor
Akademisyen ve eleştirmen zehra İpşiroğlu popüler TV dizileri "Kırmızı Oda", "Masumlar Apartmanı" ve "Mucize Doktor" ile Fransız yapımı dizi "Terapi"den hareketle bir yazı kaleme aldı.
Zehra İpşiroğlu"Kırmızı Oda " ya da "Masumlar Apartmanı" gibi son zamanlarda moda olan psikolojik TV dizilerinin ya da otizm konusuna getirdiği farklı bakışla dikkati çeken "Mucize Doktor" gibi bir dizinin belki de en temel özelliği güçlerini empatide bulmaları.
ŞİDDET DÖNGÜSÜ
Dizilerin olmazsa olmazı genellikle şiddettir. Bir adaletsizlik, bir haksızlık, travmatik bir olay şiddet duygusunu öyle bir tetikler ki insanlar bir kin ve öfke döngüsünün içinde yuvarlanmaya başlarlar. Senaristler kimi kez kendilerini bu kurguya öylesine kaptırırlar ki şiddet döngüsünün sürebilmesi için hiç de inandırıcı olmayan yapay olayları ardı ardına sıralamakta sakınca görmezler. Önemli olan tek ilke gerilimi yüksek tutarak reytingi sağlamaktır. Böylece şiddet olgusu öyküden soyutlanarak bağımsızlık kazanır. Dizilerin pek çoğunda böyle bir kurgu göze çarpıyor. Kadınlar ise şiddet döngüsünün içinde sadece araç olarak yer alarak onları kurtaracak kahramanlarını beklerler. Savaşan, aktif olan her zaman erkeklerdir.
SIRADIŞI İNSANLAR
Yukarıda sözü edilen diziler ise empati duygusunu odak alan farklı yaklaşımlarıyla dikkati çekiyorlar. Bu açıdan da alışıldık ‘toksik’ (zehirli) dizi estetiğinden uzaklaşıyorlar. Bu tür dizilerde genellikle normal olmadıklarını düşündüğümüz sıra dışı insanlar gösterilir. Mucize doktor Ali Vefa, "Masumlar Apartman"ında delirmenin eşiğinde yaşayan garip insanlar ya da "Kırmızı Oda"da psikolojik tedaviye gelen insanlar alışılmışın dışında dünyaları sunar bizlere. Görmemekte, duymamakta ısrar ettiğimiz bu dünyalar gerçi karanlıktır ama aydınlığa çıkış yolu da hep vardır. İşte asıl mucize de budur.
"Masumlar Apartman"nın kendi hayal dünyasında yaşayan çocuksu karakteri Gülben ya da Mucize Doktor Ali Vefa saflıkları, naiflikleri ve iyi kalplilikleriyle Dostoyevski’nin Budalası’nı andırırlar. Ali Vefa karakteri ise vur kırdan başka bir şey bilmeyen erkekler dünyasından çok uzak bir yerlerdedir, belki de en önemli özelliği sevgi ve empati gücüyle erkeklik hapishanesinin duvarlarını kırmış olmasıdır. Böylece eril bir dünyanın sınırlarını hiç aşamayan babasıyla da yüzleşebilir. Yüreklerin buzlaştığı bir dünyada Ali Vefa ve Gülben karakterlerinin böylesine temiz kalpli olmaları insanların birbirlerine sevgiyle dokunabildikleri ütopik bir dünyaya işaret eder. Belki de asıl örnek insanlar deli diye gülüp geçtiğimiz Gülben ya da otizmli olarak ötekileştirdiğimiz Ali Vefa’dır. Çünkü onlar sıra dışılıklarıyla sadece kendilerini değil, çevrelerini de dönüştürerek mucizeler yaratırlar. Yaşam aslında mucizelerle doludur ama bunu görüp yaşayabilenler kolaylıkla küçümsediğimiz, ötekileştirdiğimiz insanlardır. Kuşkusuz karakterlere büyük bir duyarlılıkla can veren Taner Ölmez ve Merve Dizdar’ın oyunculuk başarılarının payı da bunda çok büyüktür.
YÜZLEŞMENİN DÖNÜŞTÜRÜCÜ GÜCÜ
"Kırmızı Oda"nın haksızlıklara uğramış travmatik insanları ise kırmızı odadaki psikolojik ( terapi) seanslarda kendilerini anlatma cesaretini buldukları anda geçmişleriyle ve şimdileriyle yüzleşme sürecinin içine girerler. Karanlık dünyalarının çıkışı geçmişlerinde gizlidir. Büyük iniş ve çıkışlarla dolu olan iç yolculukları onların da kendi gizilgüçlerini, başka bir deyişle kendi içlerindeki mucizeyi keşfetmelerini sağlar. Yaşadığımız kısır döngüden kurtulmamız bizim elimizdedir, yeter ki isteyelim mesajını vermektedir bu dizi bizlere. Öte yandan taciz, tecavüz, ensest, mafya ilişkileri ve şiddetin kol gezdiği çürümüş bir toplumda yaşananlar, özellikle kadınların açısından öylesine ağırdır ki bu karanlıktan kurtulmak hiç de kolay değildir. Kendini başkasının yerine koymak, acısını paylaşmak, sorular sorarak çözüm üretmek gibi bir duruşun her zaman çıkış yollarının açabileceğini sezdirir bu diziler bize. Böylece arabesk şarkılardan Yeşilçam filmlere değin çok sevdiğimiz kurban öyküleri tam anlamıyla yapıbozuma uğrar. Çözüm dış etkenlerden çok bizim elimizdedir. Öte yandan çözüm arayışında yine toplumda en çok ezilen kesimin, kadınların payı da çok büyük.
EMPATİ Mİ, NARSİSİZM Mİ?
Kuşkusuz sözünü ettiğim bu dizilerin eleştirilecek yanı da çoktur. Sözgelimi "Masumlar Apartmanı"nda Safiye ile Naci’nin çocukluktan başlayan ve Yeşilçam filmlerine taş çıkaracak bir biçimde gelişen iç bayıltıcı aşk öyküsü, karakterlerin yaşadığı travmaların tetikleyicisi ‘anne-canavarının’ korkutucu bir hayalet olarak ikide birde ortaya çıkması, "Kırmızı Oda"daki psikoloğun en büyük travmaları bile birkaç soruyla dönüştüren sihirli gücü, "Mucize Doktor"un hastanelerine düşen insanlara yardım etmek için birbirleriyle yarışan özverili, iyi kalpli doktorları ve dizilerimizin olmazsa olmazı izleyicinin dayanma gücünü iyice zorlayarak uzadıkça uzayan anlamsız sahneler dizilerin inandırıcılığına iyice gölge düşürse bile, oyuncuların bir an bile düşmeyen şaşırtıcı performansı bu dizileri alışık olduğumuz vurdulu kırdılı dizilerden yine de ayırıyor.
Yer yer gülerek, yer yer hüzünlenerek izlediğimiz bu sımsıcak diziler kuşkusuz "Terapi" (Arte'de Fransız yapımı) gibi Avrupa yapımı psikolojik dizilerden kesin çizgilerle ayrılıyor. Tıpkı "Kırmızı Oda"da olduğu gibi "Terapi"de de insanlar sorunlarına psikolojik seanslarda çözüm ararlar. Gerek senaryo gerek oyunculuk açısından neredeyse matematiksel bir düzen içinde tıkır tıkır işleyen "Terapi" dizisi (hiçbir sahnenin gereksiz yere uzatılmaması) gerçi gerçekçidir ama sıcak insan ilişkilerine hiç yer vermediği gibi mizaha da hiç fırsat tanımaz. Böylece iç daraltıcı, asık yüzlü bir dizi olarak gelişir.
Sonuçta bu dizilerden hangisi insana gerçekten dokunuyor, hangisinin milyonları etkileyebilecek aydınlatıcı bir gizilgücü var diye sorarsanız sözünü ettiğim aksamalara karşın bizdeki psikolojik dizilerin önde gittiğini rahatlıkla söyleyebiliriz. Bunun da temel nedenin empati olduğunu düşünüyorum. "Terapi"de kendi dışına çıkamama, narsisizm, yaşanamayan ya da yanlış yaşanan cinsellik ve saldırganlık gibi izlekler ele alınırken empati olgusu çok geri planda kalıyor. Acaba bizdeki kaotik yaşama kıyasla her şeyin düzen içinde olduğu Avrupa’da empati sınıfta mı kaldı?
MİZAHIN GİZİLGÜCÜ
Sonuçta "Terapi"nin kendi içine dönük, asık yüzlü, saldırgan ve mutsuz insanlarıyla "Kırmızı Oda", "Masumlar Apartmanı" ve "Mucize Doktor"un hayat dolu, komik, neşeli, hüzünlü ya da öfke ve şiddet dolu insanları arasında uçurumlar olduğunu söyleyebiliriz.
Öte yandan gerek senaryo gerek oyunculuk bazında büyük bir başarıyla işlenen humor anlayışı da sözünü ettiğim yerli dizileri özel kılıyor. Kendi hayal dünyasıyla gerçekler arasında sıkışan Gülben’in yaşadıkları, Ali Vefa’nın hastane yaşamına ayak uydurmak için harcadığı çabaların yarattığı komik durumlar, Masumlar Apartmanı’ndaki kız kardeşlerin hiç bitmeyen temizlik takıntıları, Kırmızı Oda’daki mafya babası Delikanlı Sadi’nin (Erkan Petekkaya) içindeki sevgi dolu küçük çocuk vb. karakter ve durum güldürüleri bu dizilere bambaşka bir sıcaklık katıyor.