Emircan'ın ailesi öfkeli: Silahları nasıl buluyorlar

Acılı anne, çete çatışmasının ortasında kalarak yaşamını yitiren oğlunun, son anlarını anlattı.

Seyhan Avşar

Sefaköy İnönü Mahallesi’nde sürekli olay çıkaran ve kendilerine ‘Demiroklar’ ile ‘Erenler’ adını veren iki çete arasında son yaşanan çatışmanın kurbanı 16 yaşındaki Emircan Açıkgöz’ün evinde yas var. Emircan’ın yatağının üstüne hayattaki en büyük tutkusu futbol takımlarına ait formalar serilmişti. Odanın duvarında ise kazandığı madalyalar asılıydı.

Yol bitmedi...

Aile, Emircan’a uzun bir tedavi sürecinin ardından kavuşmuştu. Emircan, Halkalı Ticaret Meslek Lisesi 2. sınıfta okuyordu. Annesi evlere temizliğe giderek babası ise servis şoförlüğü yaparak büyütmüşlerdi Emircan’ı. Bir futbol tutkunuydu, Fenerbahçeliydi. Aynı zamanda lisanslı bir oyuncuydu. Beden eğitimi öğretmeni olmayı hedefliyordu. Hayalleri yarım kaldı. Emircan, çiğ köfte yemek için ayrıldığı eve bir daha geri dönemedi. Anne Açıkgöz olay günü yaşananları gözyaşları içerisinde anlatıyor: “Emircan, ‘Canım çiğ köfte çekti. 10 dakikaya geleceğim’ dedi. Evden çıktı. O çiğ köfteciye sürekli giderdi. 10 dakika geçmeden oğlumun arkadaşı Berat kapıya geldi. ‘Emine abla koş. Emir’i dövdüler. Durumu çok kötü.’ Silahla vurulduğu aklımın ucuna gelmedi. Biri dövdü de yere düştü sandım. Sağa koştum. Sola koştum. Bir ses duydum. Oğluma kavuşacağım yol bitmedi. Yanına vardığımda ise kanlar içinde ambulansa bindiriyorlardı. Oğlumun karnı şişmişti. ‘Oğluma bir şey oluyor’ diye haykırdım. Her yeri kan içerisindeydi. Yavrumun kazağını kesmişlerdi. Ambulansta fenalaştı. Doktor çabucak başka bir hastaneye yönlendirdi. Son kez, ‘Anne’ diye bağırdı. Çocuğum gitti.

Karakol dibi

Anne Açıkgöz, Emircan’ın çok uysal bir çocuk olduğunu söylüyor. “Eşim evde olmadığı zamanlarda yavrumla baş başa vakit geçirirdik” diyen Açıkgöz, “Yavrum bir melekti. Herkes onu çok severdi. Önceki gün arkadaşları okulu kapatıp onun taziyesine gelmişlerdi. Yavrum her şeyden korkardı. Özellikle karanlıktan. Şimdi toprak altına girdi. Oğlum birine bir şey yapsaydı, ‘tamam’ diyeceğim. Ama oğlum suçsuzdu. Aklımın ucundan bir gün evlat acısı yaşayacağım geçmezdi. Onun, benim toprağıma sarılması gerekirdi. Ben onun toprağına sarılıyorum” diyor. Çocuğuna yedi kurşun isabet ettiğini gazeteden öğrendiğini aktaran Açıkgöz, “Çatışmanın ortasında kalmış. Her yerini taramışlar. Bilinçli yapılmış gibi. Oğlumun sınavı vardı. Ona dahi giremedi” diye anlatıyor. İnönü Mahallesi’nde sık sık çatışmaların yaşandığını aktaran Açıkgöz, polisin olaylara çok geç müdahale ettiğini, polisler gelene kadar olayların bittiğini söylüyor. Açıkgöz, polislerin çatışma çıktığı sırada da olay yerine hemen gitmediklerini vurgulayarak, “Oğlumun vurulduğu yerin çok yakınında karakol var. Kimse gitmemiş oğlumu kurtarmaya. Karakoldan da şikâyetçiyim” diye konuşuyor. Emircan’ın akrabaları da öfkeli: “Cumhurbaşkanı’na sesleniyoruz. Bu insanlar bu silahları nasıl elde ediyor? Bireysel silahlanmaya son verilsin.”

Toprağına sarıldım

Emircan Açıkgöz’ün evinde dün yas vardı. Acılı baba Hacı Açıkgöz, oğlunun yastığına sarılıp gözyaşı dökerken annesi ise ‘Oğlum dururken, dün onun toprağına sarıldım. Geceleri 40 kez kalkıp üstünü örterdim. Dün gece soğuk toprak altında oğlum yalnızdı’ diye ağıt yakıyor.