Emekçi kadınlar: "Düz sac, ellerimizden otomobil olarak çıkıyor"
Gençtiler, büyüdüler; ürkektiler, güçlendiler. "Metal sektörünün çelik kadınları" yazı dizinin ilk sayısı okurlarla buluştu.
Olcay BüyüktaşKimisiyle sabah 7’de kimisiyle gece 11’de konuştuk. Çoğunluğu üç vardiya çalışıyor, yani çalışma saatleri 08.00-16.00/16.00-24.00 ve 24-08.00 arasında değişiyor. Kimi 25 kimi 45 yaşında... Kimi evli, çocuklu kimi bekâr kimi boşanmış... Onlar, bu ülkede kadın olarak yaşamanın tüm zorluklarını bilen, zaman zaman katlanan ama onlarla mücadele etmeyi de onları birer engel olmaktan çıkarmayı da bilen kadınlar... Pandemi ile çalışmanın yanı sıra evdeki iş yükleri artan kadınlar... Kimi lise kimi lisans mezunu, hepsi kendisini daha fazla geliştirmek niyetinde. Üç vardiya çalışmanın verdiği her hafta ayrı bir düzen oluşturmak gerekliliğinin zorluğuna karşın eğitimlerine devam eden, kendilerini oldukları konumun daha ötesinde gören kadınlar... İşe ilk girdiğinde her gün, karşılaştığı her zorlukta ağlamaktan, kısa sürede sorun çözen, çözüm öneren duruma gelen kadınlar...
Kendilerini en sevdikleri de olsa anne/baba ya da eşlerinin kaderlerine terk etmeyen, onların insafına bırakmayan kadınlar... Yaşadıkları küçük evlerde, mahallelerinde fark edilmeyen birinden kocaman bir fabrikanın, büyük bir kalabalığın, devasa bir organizasyonun gerekli bir unsuruna dönüşmekten gurur duyar hale gelen kadınlar...
Yaptıkları işlerle övünen, sokakta görse belki dönüp bakmayacağı büyük büyük ticari araçların hangi vidasının nasıl daha kolay takılacağını, boyasından montajına, zımparasından kalite kontrolüne her aşamasını santim santim bilen kadınlar...
Ne iş yapıyorsunuz diye sorulduğunda “Araba yapıyorum” yanıtına gösterilen şaşkınlıktan keyif alan, gurur duyan kadınlar...
“Bacım burada ne işin var? Git evinde otur, kocan baksın sana” diyenlere sessizce meydan okuyan, direnci ve ortaya koyduğu profille bunu diyen erkek işçilerin eşlerinin, kızlarının da çalışmasına vesile olan kadınlar...
Bir iki istisna dışında çoğu çok erken çalışmaya başlamış, sanayi işçisi olmuş kadınlar... “İnsanlarla uğraşacağıma parça takarım” daha iyi diyen de var, “Kendimi birkaç yıl sonra bir üst pozisyonda görüyorum” diyen de... Hikâyesini anlattığımız Ford Otosan fabrikasında çalışan, Türk Metal Sendikası üyesi kadınlar. Sohbetlerin yanı sıra Birleşik Metal-İş Sendikası tarafından hazırlanan elektrik-elektronik sektöründe kadınların durumuna ilişkin hazırlanmış rapordan, verilerden de sektördeki daha geniş bir kesimi yansıtmak amacıyla yararlanıldı.
Dört gün evinize konuk olacak bu kadınlar artık “sofralarımızdaki yeri öküzlerimizden sonra gelen” değil, sofraları var eden, kendi ayakları üstünde duran, “nasıl yapacağım, ya başarısız olursam” kaygısından ürettikçe uzaklaşan, özgüvenli, ne istediğini bilen ve kendileriyle birlikte fabrika ortamını da erkeklerin bakış açılarını da değiştiren kadınlar. Onlar, toplumun kendilerini sıkıştırmak istediği “kadınlar çiçektir” kalıbını, “kadınlar sanayinin en ağır dallarından biri olan otomobil fabrikalarında yapamaz önyargısını” koca koca kamyonlar üreterek kıran kadınlar...
Onlar metal sektörünün çelik kadınları...
BİR AYDA KOMPETAN
ARZU MELİSA YILMAZ
Bekâr, annesine düşkün, 25 yaşında, dört yıldır çalışıyor fabrikada. Her gün, günde 8 saat, haftada 6 gün... Kastım, montaj, pres, kaynak, boyahane, bir otomobil fabrikasında aklınıza ne gelirse yaptığını anlatıyor. Ama aklınıza ne gelir bilmiyorum... Çünkü ben bu kadınlarla konuşmadan önce bu fabrikalarda neler yapılırdı bilmezdim...
Neyse, daha önce de bir otomobil fabrikasında bulunmuş Arzu Melisa. Ama düz sac halinde gelen bir parçanın otomobil halinde çıkana kadar hangi işlemler gerektirdiğini o da bilmiyormuş Ford Otosan’a girene kadar.
Öğrenmeye meraklı bir genç olarak girdiği fabrikada, her bölümde çalışıyor. Her istasyonda başka işler yapılıyor. Tam rakamı bilmiyor ama bazı istasyonlarda 300 kişiden fazla işçi çalışıyor. Üç vardiya halinde çalışılıyor. Fabrikaya girdiğinde verilen eğitimler var ama her işi aslında yaparak öğreniyor. En çok çalışma arkadaşlarından, atölye şefinden... Sac geliyor, kaplanıyor, punto kaynak yapılıyor, iç dış tesisat, dış paneller, taban halısı, yan süs çıtaları flablar bir arabada ne varsa bu dört yılda elinden geçiyor.
Hem çalışmaya hem öğrenmeye hevesli olduğundan en son kontrol noktasına geliyor. Final hattında çalışıyor bir ara.
ALLAHIM NEREYE GELDİM?
Fabrikaya ilk geldiğinde daha doğrusu işe başlayıp hatlardan geçen parçalara ilgili araçları takması gerektiğinde “Allahım nereye geldim” diye düşünüyor. Herkes robot gibi görünüyor gözüne... Hızlı geçiyor, montaj yetişmiyor, parçaları takarken sert vurursan kırılıyor. Bazan takmadan giden arabalar oluyor. Hat hızına yetişmediği zamanlar oluyor. Bu bambaşka bir iş... Boş zamanlarımızda araba yapmadık ki bilelim diye espri yapıyor. Hatta bunlar araba bile değil, büyük ticari araçlar...
Fabrika içinde bir disiplin var. Yollarda çizgiyi aşmamak gerekiyor, kazaların önlenmesi için, geçince uyarılar geliyor. “Bir ayda kompetanı oldum” diyor.
İşe girdiğinde, “Evlenirsin, kocan bakar” diye espri yapanlar oldu. Çalışmak zorunda değilsin diyen erkek işçilere “Sen de çalışmak zorunda değilsin” derdim diye anlatıyor Arzu Melisa... Çünkü kadınlar olarak kendi ayakları üzerinde durmak istiyorlar... Buna o kadar inanmış bir şekilde söylüyor ki o erkeklerin hallerini düşünebiliyorum....
Burası büyük bir okul gibi aslında Arzu Melisa’ya göre. Yaşamları farklı, eğitimleri, kültürleri, memleketleri farklı insanlar çeşitli yerlerden gelip burada çalışıyor. Burada onun ufku açılıyor. İnsanlara güvenmeyi de güvenmemeyi de mesafeyi de burada öğreniyor.
Yaptığı işi severek yapıyor. Her gün yeni bir şey öğreniyor. Yaptığı işe layık olmaya çalışıyor. Anlaştığı iş arkadaşları ile hayat çok daha güzel, herkes birbirine destek oluyor. Pandemiden önce börek yapıp çay saatinde birlikte atıştırmalarından keyifle bahsediyor.
Burada çalışarak inanılmaz şeyler kazandı, büyüdü. Ayakları üstünde durmayı, kendisinden kıdem ve yaşça büyük olanlarla da küçük olanlarla da nasıl konuşması, nasıl davranması gerektiğini, tüm sorunların saygı çerçevesinde çözümlenebileceğini öğrendi. Saygınlık kazandı.
Şu anda çalışmasa da ev geçinir ama üretmek güzel. Arabasını almış, tasarruf ediyor. İşyerindeki sorunları grup lideri ile çözüyor. O da çözmezse posta başına gidiliyor. Eğer hâlâ çözülmezse usta çözüyor. Ustalar çok çok iyi... “Bir gün usta olmak ister misin” sorusuna “İnsanlarla uğraşmak biraz zor, valla insanlarla uğraşmaktansa parça takmak daha kolay geliyor” yanıtını veriyor. Çünkü raporlar vermek, olanın olmayanın nedenlerini anlatmak çok zor ve stresli ona göre. Her insanın yapacağı iş var, grup liderliği için sınava giriliyor.
HAYALİ OTO YIKAMA
Geleceği için kurduğu hayal de otomobille ilgili... İzmit’in göbeğine, çalışanların hepsinin kadın olacağı bir oto yıkama açmak istiyor. Salgınla çok şey değişti hayatında. İşyerinde büyük önlem alındı. Her yerde mesafe, maske, mola alanları çoğaldı, sosyal mesafeler çizgilerle belirlendi. Her yerde barkod, çapraz oturma..
Aldığı para her şeye değiyor. Fabrika, kadınları ön planda tutmak için çaba gösteriyor. Destekliyor.
ÖZGÜVEN KAZANDIK BİRBİRİMİZİ EĞİTTİK
SEMRA SÖZSOY / EĞİTİM SEKRETERİ
19 yıl önce ürkerek başladığı fabrikada 12 yıldır örgütlü olduğu Türk Metal Sendikası Gölcük Şubesi’nde eğitim sekreterliği yapıyor. İlk girdiğinde kadın işçi yok denecek kadar azdı. Çalışma ortamı kadın işçilerle gelişti...
Hayata erken atılanlardan Semra Sözsoy... Evliliği de erken, çocuk sahibi olması da... Daha önce çalıştığı birkaç yerden sonra fabrika açılınca, annesinin ve eşinin teşviki ile adım atıyor sanayi işçiliğine... 22 yaşında giriyor fabrikaya, bir de çocuk var daha iki yaşında o zaman... Koca ve bambaşka bir dünya içine adım attığı. “Başka bir iki yerde çalışmıştım ama böyle değildi. Fabrika kurulunca bölge halkından işçi alınacak diye söz verilmiş... Annem ile eşim önerdi, git bir başvur diye... Annemin sayesinde başladım aslında buraya” diye anlatan Semra Sözsoy, şimdi “İyi ki de başlamışım buraya” diyor sık sık...
17 yıldır üç vardiya çalışıyor... Vardiyalar 08.00-16.00/16.00-24.00 ve 24.00-08.00... Bildiği bir ortam değil, kalabalık, mesailer çok, o zaman mesai düzenlemesi bu kadar planlı değil, üretim yetişmiyor hadi mesaiye... Aniden çıkan mesailer evde küçük çocuk olunca iyice zorlaştırıyor hayatı. Acaba yapabilecek miyim, bu böyle devam eder mi soruları sık sık geçiyor aklından... Ama tüm zorluklar gibi geride kaldı. Bugün yarın derken, annenin de desteği ile ilk zamanların şoku atlatılıyor. Bir süre sonra eşi de aynı fabrikada çalışmaya başlıyor. Boyahanede başlıyor işe, sonra pek çok bölümde, şimdi skor kartlarını tutuyor, bilgisayar başında çalışıyor.
Zamanla sendikal faaliyet içinde yer almaya başlıyor. İkinci çocuk geliyor ama artık işi ve evi düzenlemekte, planlamakta deneyim kazandığı için her şey daha rahat yoluna giriyor. İşe girdiği ilk tedirginliği, sendikada görev alınca yeniden yaşıyor. “Bana uzak bir şeydi.. Tamam, sendikalı olmuştuk ama benim hiçbir deneyimim yoktu. Fakat burada kadınları ön plana çıkarmak için çabalayan bir zihniyet var, aynısı sendikada da var.”
11 YILDIR EĞİTİM SEKRETERİ
Nasıl fabrika işçisi olduktan, üretmeye ve kazanmaya başladıktan sonra bir özgüven geldiyse, nasıl aldığı ücret onu daha güçlü kıldıysa, sendikada da neden olmasın diye düşünmeye başlıyor. Biraz da destek görünce atıyor adımını sorumluluk almak üzere. Şimdi Gölcük şubesinin 11 yıllık eğitim sekreteri...
“Bu işte çalışmak ne kazandırdı” sorusuna hiç düşünmeden “özgüven” yanıtını veriyor. Kendisi için de evi için de böylesi çok daha iyi oluyor. “Bir kere eşimin maaşını beklemiyorum, onun eline bakmıyorum.” Ne olursa olsun, o ne kadar hissettirmese de neden ondan para almak zorunda kalsın ki... Bİr de eve bir maaş girmesiyle iki maaş girmesi aynı olur mu...
Tamam çocuklar küçükken biraz zorluk yaşadık, her istediklerinde yanlarında olamadık. Ama eğitimleri ve daha iyi bir hayatları olsun diye daha fazla bütçe ayırabiliyor. Okulda desteklenmesi gerekirse mutlaka destekliyor. Büyük kızı üniversitede okuyor şimdi. Annesinden sonra en büyük yardımcısı şimdi. Küçük kızı için de elinden ne gelirse yapacak. İyi bir eğitim alması için. İki kız yetiştiriyor. Onlar için en iyi çeyiz, en değerli takı altın değil, eğitim Semra’ya göre. O da en iyi eğitimi alsınlar diye uğraşıyor.
ORTAM KADINLA GELİŞTİ
İlk yıllarda, fabrika yeni çalışanlar birbirini çok tanımıyor. İstanbul’dan gelen işçiler var, argolu konuşuluyor. Zaten her bölümde bir kadın ya var ya yok. Onun girdiği bölümde hiç kadın olmuyor uzun zaman. Karşılıklı rahatsız olma halleri... Dikkat etmeye çalışılsa bile yılların alışkanlığı birden ortaya çıkıyor.
“Ama” diyor Semra Sözsoy, “Zaman geçtikce değişimi gözle gördük. Kadınlar buradaki ortamı değiştirdi, geliştirdi. Tamam işler aynı işler ama davranış biçimleri değişti, gelişti. Erkekler kendilerine çekidüzen verir oldu. Tamam hepsi değil tabii ama kişisel bakımları iyi olmayan, ter kokan erkekler her geçen gün azaldı. Oturması kalkması, konuşması ona göre...”
Nişanlı iken sendikasız bir yerde çalışıyor bir süre. Yemekler kötü, servisler düzensiz... Sıkıntı çok. Şimdi, yemeğinden hat içindeki uygunsuzluğa her konuda sorun gidermek için uğraşıyor. Çalışanların işyerindeki hayatları insani olsun diye. 11 yıldır sendika yönetiminde. Çocuk kurultayları, kadın kurultayları düzenliyorlar. Kişisel gelişimden psikolojik gelişime pek çok eğitim veriliyor. Eşli düzenlenen eğitim programları hem işçilerin gelişimine katkı sağlıyor hem de nefes aldırıyor. Aylık, yıllık periyotlarla eğitim çalışmaları yapılıyor.
Ücretler genel olarak iyi. Geçen sözleşmede epey fark yaratıldı. O sevinci çalışanların yüzlerinde, gözlerinde görmek insana gurur veriyor. O sevinci sağlayanlar arasında olmak, zam almaktan daha tatmin edici Semra Sözsoy’a göre. İşyeri ve sendika ikinci bir hayat onun için. Pandemi döneminde işsizlik ve gelir kaybı yaşamıyorlar. İşyerinde en çok üretim hatlarıyla ilgili sorun yaşanıyor. Artık bir yakınlık sağlandı ki ailevi sorunlarını bile anlatıyorlar.
Fabrika da sendika da kadınların gelişimini ve her kademede kadın olmasını destekliyor. İstiyorlar ki her bölümde grup lideri, atölye şefi yani erkekler nerelerde varsa oralarda kadınlar da olsun. Sendika yönetiminde, işyeri temsilciliğinde her alanda daha fazla kadın olsun... Tüm çaba bunun için...
KADINLARIN ÜÇTE BİRİ ANNEDEN YARDIM ALIYOR
Birleşik Metal-İş Sendikası Sınıf Araştırmaları Merkezi (BİSAM) tarafından hazırlanan “Elektrik-Elektronik Sektöründe Çalışma Koşulları ve Toplumsal Cinsiyet Rollerinin Kadın İşçiler Üzerindeki Etkileri: İşyeri Vaka Analizi” adlı rapor, çalışan kadınların, toplum ve aile hayatında karşılaştıkları sorunları daha ağır bir şekilde yaşadığını ortaya koydu.
Kadınlar, çalışma yaşamının içine girdiklerinde çocuk bakımı, yaşlı bakımı, ev içi işler gibi yüklerinden kurtulmuyor, hem işi hem de cinsiyet rollerini birlikte götürmeye çalışıyor. Zihnen ve bedenen daha fazla yoruluyorlar. Haliyle bu çifte emek sömürüsünün kadın işçi sağlığı üzerine olumsuz etkileri bulunuyor. Araştırmada öne çıkan sonuçlar özetle şöyle:
Evli olan kadın işçilerin üçte ikisi işlerin planlamasına da tek başına karar veriyor.
Kadın işçilerin tamamı iş günlerinde evde yemek, temizlik, çocuk bakımı, ev toplama, bulaşık, çamaşır, ütü gibi ev işlerinden en az birini yaptığını ifade ediyor.
Ev içi yüklerin paylaşıldığını söyleyenler toplamın yarısı iken evli olanlarda bu oran dörtte bire geriliyor.
Evli olmayan beş kadın işçiden dördü, kendilerine haftada 8 saat ve üzeri zaman ayırırken evli olanların yarısı kendine zaman ayırabiliyor.
49 kadın işçinin 14’ü kayınvalide ya da anne desteği alıyor.
YARIN: KADININ YAPAMAYACAĞI ŞEY YOK