Ekonomik Kriz ve Sağlık...
cumhuriyet.com.tr
Ekonomik krizlerin en gözle görünür sonuçları gelirlerin düşmesi, işsizliğin artması ve fakirliğin belirginleşmesidir. Kriz dönemlerinde hükümetler de sağlık ve eğitim alanlarına yapmış oldukları sosyal harcamaları kısmaktadırlar. 1980’li yılların başında yaşanan Latin Amerika ekonomik krizi ile 1997-1998 yıllarında başlayan Doğu Asya ekonomik krizinin sağlığı olumsuz olarak etkilediği ve sağlık verilerini yaklaşık 15-20 yıl geriye götürdüğü görülmüştür.
Genelde, kriz dönemleri dışında, sağlık verilerine bakıldığında toplumsal açıdan sağlık verilerinin en iyi olduğu ülkeler sağlığa en çok para harcayanlar değil, gelir dağılımını adaletli yapanlar olmaktadır. Toplumsal sağlık verileri, gelir dağılımının en adaletli olduğu İskandinav ülkelerinde, sağlığa dünyada açık ara en fazla para harcayan ABD’den çok daha iyi durumdadır. ABD ulusal gelirinin yüzde 15’ini sağlığa harcarken, bu ülkeler gelirlerinin ortalama yüzde 8’ini harcamaktadır. Buna karşın ABD, ortalama yaşam süreleri, bebek ölüm hızı gibi verilere bakıldığında 30 OECD ülkesi arasında ortalamanın altındadır. Türkiye ise 2006 verilerine göre ulusal kazancın yüzde 5.7’sini sağlığa harcarken tüm sağlık verilerinde OECD nin en kötü verilerine sahiptir. Gelir dağılımı bozuldukça sağlık verilerinin de bozuluyor olması gerçeği birkaç yönü ile anlaşılır olmaktadır. Materyalist bir yaklaşım ile adaletsiz gelir dağılımının olduğu toplumlarda fakirlik ve yoksulluğun daha fazla olduğu ve bu kesimlerde organik hastalıklar yanında psikolojik rahatsızlıkların arttığı söylenebilir. 1980’lerden sonra hızla uygulanan global ekonomik programlar ile gelir dağılımı farkı dünyada da hızla artmaktadır. Bu neo-materyalist yaklaşım ise sağlık alanında altyapı yatırımlarının hızla azalmasına ve bu alana ayrılan kaynakların neredeyse yok olmasına yol açmıştır. Sosyal açıdan bakıldığında ise vergilendirmelerin genelde zenginler lehine olduğu görülmektedir. Ülkemizde de dolaylı vergilerin toplanan vergilerin büyük çoğunluğunu oluşturması fakirlere binen yükü arttırmaktadır. Alt gelir gruplarının sosyal sorunları da sağlığa yansımaktadır. Alkolizm ve uyuşturucu bağımlılığı gibi sorunları bireysel değil toplumsal olarak görmek gerekmektedir. (Health and Social Justice 2003)
Kaynaklarda azalma
Kriz dönemlerinin en belirgin sonuçlarının birisi de gelir dağılımındaki adaletsizliğin artmasıdır ki bunun sağlığa yansımaması düşünülemez.
Krizlerin sağlığa olumsuz yansıması eski deneyimlerde açıkça görülmüştür. Endonezya’da bebek ölüm hızları 1990-1996 yılları arasında yüzde 20’lik bir iyileşme gösterirken, 1996-1999 yılları arasında yüzde 14’lük bir kötüleşme saptanmıştır (Lancet 2003). Aynı dönemde hükümetin sağlığa ayırdığı ve birinci basamak hizmetlerine harcanan kaynaklarda da yüzde 25’lik azalma olmuştur.
Doğu Asya krizinden Japonya da etkilenmiş ve sağlıktaki olumsuz veriler incelendiğinde beklendiği üzere toplumun sosyoekonomik olarak dezavantajlı olan kesimlerinin bu olumsuzluktan daha fazla etkilenmiş olduğu saptanmıştır (J Epidemiol Comm Health 2008). Her kriz döneminde yoksullar, çocuklar, kadınlar, yaşlılar, kronik hastalığı olanlar, etnik azınlık gruplar ve marjinal topluluklar en olumsuz etkilenen kesimler olmaktadır.
1982 Latin Amerika krizinde her krizde olanlar gerçekleşmiş ve yoksulluk ve işsizlik artmış, sağlık verileri kötüleşmiş ve sağlığa yapılan kamu harcamaları önemli ölçüde azalmıştır. Ekonomik kriz ülkelerin büyüme hızlarını düşürmekte, ulusal geliri azaltmakta ve daha da önemlisi bu azalan ulusal gelirin daha düşük bir yüzdesi sağlığa ayrılmaktadır. Türkiye’de yaşanan 2001 krizinin sağlığa yansıması da rakamlarla belirlenmiş ve birinci basamak sağlık hizmetleri ile aşılama oranlarının önemli oranlarda gerilediği görülmüştür. Difteri aşılama oranları, aşılanan hedef kitle olarak 2000 yılında yüzde 92 iken, 2003 yılında yüzde 76’ya düşmüştür (Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) istatistik verileri 2007).
Dünya ile birlikte ülkemizde yaşanan kriz için sağlık alanında herhangi bir tedbirin gündeme bile gelmediği görülmektedir. IMF ile yapılacak anlaşmada harcamaların azaltılması gündeme geldiğinde ilk kısılan sağlık harcamaları olmaktadır. İşsizliğin ve yoksulluğun baş döndürücü bir hızla arttığı ülkemizde krizden her zaman olduğu gibi alt gelir düzeyinde olanlar en çok etkileneceklerdir. Bu kesimlerin sağlığının korunması sosyal devletin en önemli görevleri arasındadır.
Prof. Dr. A. Özdemir AKTAN İst. Tabip Odası Başkanı