Ekonomik güvende tarihi düşüş

Tüketici ve üreticilerin genel ekonomik duruma ilişkin beklenti ve eğilimlerini özetleyen ekonomik güven endeksi tarihinin en düşük düzeyine indi.

cumhuriyet.com.tr

Genel olarak ekonomiye ilişkin beklenti ve eğilimler tarihinin en alt seviyesine indi. Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK) verilerine göre, ekonomik güven endeksi ağustos ayındaki 85.14 değerinden eylül ayında 70.89 değerine düştü. Düşüş, endeksi oluşturan tüm güven endekslerindeki düşüşlerden kaynaklandı.

Ekonomik güven endeksi, 2012 Ocak ayında hesaplanmaya başlandı ve ilk olarak 109.6 değerini aldı. Endeks bir önceki en düşük değerini 82.7 ile genel seçimlerin yapıldığı geçen haziranda almıştı. Ekonomik güven endeksinin 100’den büyük olması genel ekonomik duruma ilişkin iyimserliği, 100’den küçük olması da genel ekonomik duruma ilişkin kötümserliği gösteriyor. Endeks, tüketici güven göstergesi ile mevsim etkilerinden arındırılmış imalat sanayi (reel kesim), hizmet, perakende ticaret ve inşaat sektörlerine ait normalleştirilmiş alt endekslerin ağırlıklandırılarak birleştirilmesinden oluşuyor.

Ekonomik güven endeksini oluşturan endekslerden tüketici güven endeksi, Türkiye İstatistik Kurumu ve Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası işbirliği ile yürütülen Tüketici Eğilim Anketi sonuçlarından, reel kesim güven endeksi Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası tarafından, hizmet, perakende ticaret ve inşaat sektörü güven endeksleri ise TÜİK tarafından hesaplanıyor.

Fitch’ten uyarı

Uluslararası kredi derecelendirme kuruluşu Fitch Ratings döviz rezervlerindeki azalışın makro ekonomik baskıları artırabileceğini belirtti. Kuruluş değerlendirmesinde “Parasal sıkılaştırma gelişen piyasaların meselesi, gelişmiş piyasalar için risk oluşturmadığına dikkat çekti. Ayrıca, Türkiye’nin 5 yıllık kredi iflas takası primi (CDS) 324 baz puanla Ocak 2012’den bu yana en yüksek seviyeye çıktı.

Türkiye en kırılgan ülkelerden

Uluslararası kredi derecelendirme kuruluşu Standard & Poor’s (S&P) raporunda, gelişen piyasaların olumsuz küresel eğilimlerin oluşturduğu potansiyel risklerle karşı karşıya kaldığı belirtti. Kuruluş, söz konusu riskleri; ABD Merkez Bankası’nın (Fed) olası faiz artışıyla birlikte küresel likidite koşullarında azalma, yerel kredilerde çözülme olasılığı ve Çin’deki yavaşlama olarak sıraladı.

S&P’nin, “Kim Riskte? Gelişen piyasalar olumsuz küresel trendlerle karşılaşıyor” başlıklı raporunda 2008’den itibaren küresel kredi koşullarının gelişen piyasalarda büyümeyi desteklemesine rağmen ilerideki döneme ilişkin bazı potansiyel risklerin bulunduğu vurgulandı. S&P Ülke Kredileri Baş Risk Uzmanı Moritz Kraemer, “Venezüella, Arjantin, Türkiye, Kolombiya ve Peru, gelişen piyasalar içerisinde üçlü riske karşı en duyarlı ülkeler olabilir. Meksika, Polonya ve Filipin daha az riskli görünüyor” ifadelerini kullandı.