‘Ekmek, eğitim, özgürlük’

Atina ve Selanik sokakları, 17 Kasım’da, her yıl olduğu gibi, “Ekmek, eğitim, özgürlük! Psomi, pedia, eleftheria!” sloganını haykıranlarla doldu.

AYŞE FERLİEL BAROUNOS /Yunanistan (Atina)

1973’de iktidarda bulunan askeri cunta yönetimine karşı Atina Ulusal Teknik Üniversitesi’ndeki işgal ve direniş eyleminde yaşamını yitirenleri anma törenleri çerçevesinde düzenlenen yürüyüşe, sendikalar ve çeşitli öğrenci derneklerinin yanı sıra, siyasi partiler ve halktan 10 bini aşkın kişi katıldı.

“Atina Politeknik” olarak da adlandırılan üniversitede başlayan ve Amerikan Büyükelçiliği’nde sona eren geleneksel yürüyüşün ardından, akşam saatlerinde de, “anarşist” olarak tanımlanan bazı göstericiler ile polis arasında çatışmalar yaşandı. Yangın bombası atanlara göz yaşartıcı gazla yanıt veren polislerin yer aldığı bu sahneler Atina halkı için artık sıradanlaşmış gibi görünse de, 17 Kasım Öğrenci Ayaklanması’nın önemini yansıtan söylemler hala kuşaktan kuşağa aktarılıyor. Üç gün süren direniş, 1967 yılında askeri darbeyle yönetime el koyan Albaylar Cuntası’na karşı verilen halk mücadelesinin sembolü olarak kabul ediliyor. Direnişe bizzat katılan ve Rıza Özlütaş’ın “Burası Politeknik” adlı kitabında kendisiyle yapılan röportaja yer verilen Sifis Kafkalas’ın şu yorumu o günlerin belli bir kuşağa ne ifade ettiğini güzelce özetliyor: “Politeknik çok büyük bir miras bıraktı... Emperyalizme ve faşizme karşı verilmiş bir mücadele ve direniştir. Egemenlere karşı bir başkaldırıdır” Askeri diktatörlüğe karşı mücadelenin dönüm noktası olarak görülen eylem sırasında öğrencilerin kurduğu korsan radyodan bütün Atina’ya “Burası Politeknik! Özgürlük mücadelesi veren öğrencilerin ve Yunanların radyo istasyonu size sesleniyor!” diye haykıran kişi, sonradan politikaya atılan, Denizcilik ve Balıkçılık politikalarından sorumlu AB komisyoneri olarak da görev yapmış olan Maria Damanaki idi. Aradan geçen 45 yılda belleklerden silinmeyen bu cümleler, 16 Kasım 2018’de Atina’nın merkezindeki bir ilkokulda (ve belki de birçok başka okulda) yine yankılanıyorduPoliteknik ayaklanmasının anma törenlerinde.

 

Politeknik yerleşkesindeki radyodan yayın yapan öğrencilerin halkı, işçi ve emekçileri cuntaya karşı özgürlük mücadelesine katılmaya çağırdığı bildirilerle eylem dalga dalga büyürken, polislerin üniversite önündeki müdahalesinin yetersiz kaldığına karar veren Yorgos Papadopoulos liderliğindeki cunta yönetimi, sonradan askerleri de devreye sokmuştu. Bunun ardından, 14 Kasım’da başlayan direniş, 17 Kasım 1973’te sabaha karşı saat 03.00 sularında bir tankın Politeknik’in demir kapısını devirerek bahçeye girmesiyle sona ermişti. Resmi kayıtlara göre 24 kişinin yaşamını yitirdiği (ama hâlâ ölü sayısı hakkında polemiğin sürdüğü), yüzlercesinin yaralandığı ve tutuklandığı olaylardan sonra, cunta üyesi Tuğgeneral Dimitrios İoannidis 25 Kasım’da Papadopulos ve (aynı yılın eylül ayında başbakanlığa atanmış olan) Spyros Markezinis yönetimini devirmeye yönelik bir karşı darbe örgütlemişti. Bunun ardından, General Fedon Gizikis cumhurbaşkanı, Adamantios Andruçopulos başbakan ilan edilmişse de, “görünmez diktatör” olarak adlandırılan İoannidis arka planda ülkeyi yöneten kişi olmuştu. Politeknik ayaklanmasının, askeri dikta yönetiminin sonunu hazırlayan en önemli etkenler arasında yer aldığı tartışılmaz bir gerçek olsa da, bazıları tarafından, Ioannidis’in Markezinis tarafından başlatılan “liberalizasyon” dönemine son vermek için kullandığı bir araç olarak görüldüğünü de vurgulamak gerekir. Atina Politeknik’ten, Selanik ve Patras’a kadar yayılan direnişe Selanik’te katılarak o günleri yakından yaşamış olan Batı Trakyalı Dr. İbram Onsunoğlu, Azınlıkça.net web sitesinde yayımlanan bir söyleşide bu konuya da değiniyor. Onsunoğlu, “Papadopoulos cuntası sivilleşme yönüne gitmişti. Tarihini hatırlamıyorum ancak [Politeknik direnişinden] birkaç ay önce eski politikacı Spiros Markezinis’i, cumhurbaşkanı olan diktatör Papadopoulos başbakan tayin etmiş, o da sivil bir hükümet kurmuş ve bazı özgürleştirme önlemleri alınmıştı. Yani sivil hükümet ön planda, fakat arkada askeri cunta. Bu, yıllar sonra, Türkiye’deki 12 Eylül darbesinin gelişmesine benziyor, yani [Kenan] Evren cumhurbaşkanı seçildi ve [Turgut] Özal’ı öne koydu fakat askeri diktatörlüğün sivilleşmesi ‘normal’ bir süreçle gerçekleşti; Yunanistan’da Teknik Üniversite olayıyla bu süreç gerçekleşmedi ve ardından ikinci bir darbe oldu. Böyle, gölgede yaşayan İoannidis, Papadopolos’u devirdi, yeni ve daha sert bir askeri rejimle karşı karşıya kaldık. Spiros Markezinis sivil olduğundan şiddet kullanılmasına pek taraftar değildi. İsyan gelişince, askeri cunta rahatsız olmaya başladı ve şiddet kullanma kararı aldı. Bu aynı anda hem Atina’da hem de Selanik’te gerçekleşti” ifadeleriyle anlatıyor.

Ioannidis’in 15 Temmuz 1974’te Kıbrıs Cumhurbaşkanı Başpiskopos III. Makarios’a karşı darbe girişiminin ardından gelen Kıbrıs Barış Harekâtı’ndan kısa bir süre sonra cunta devrilmiş, Fransa’dan çağrılan Konstantinos Karamanlis başbakan olmuştu. Bu süreçte oynadığı rolden öte, Politeknik direnişi kitlelere esin kaynağı olmaya devam edecekmiş gibi görünüyor.

iamail2005@gmail.com