Einstein’ın kaleminden yaşam notları
Albert Einstein’ın 67 yaşında yazdığı “Yaşamımdan Notlar”, tüm eserleri içinde otobiyografiye en yakın olanı. Yine de bu kitapta Einstein’ın özel hayatıyla ilgili bilgilere ulaşacağını ümit eden okurlar hayal kırıklığına uğrayabilirler, çünkü Yaşamımdan Notlar’da (Ginko Bilim Yayınları) fizikçinin ne aşk hayatı ne de diğer insanlarla ilişkisine dair bilgiler bulacaklar çünkü Einstein, özel hayatından bahsederken zihninden neler geçtiğini göz önüne seriyor.
Ferhunde GüleçAlbert Einstein’ın 67 yaşında yazdığı Autobiographisches’i (Yaşamımdan Notlar) tüm eserleri içinde otobiyografiye en yakın olanı. Ama bu kitapta fizikçinin ne aşk hayatı ne de diğer insanlarla ilişkisine dair bilgiler var. Bu durum aslında Einstein’ın zihnini insanlar ya da onların ilişkilerinden çok, evrensel sorunların meşgul ettiğinin bir göstergesi.
Einstein “özel hayatından” bahsederken zihninde neler geçtiğini göz önüne seriyor. İçinde yaşadığımız evren hakkında, doğa yasaları hakkında, felsefe hakkında düşündükleri Einstein’a göre onun otobiyografisi.
Bu kitap bir anlamda entelektüel bir öz yaşam öyküsü. Einstein, “ölüm sonrası yazı” olarak adlandırdığı kitabını kendi sözleriyle şöyle tanıtır:
“‘Bu bir ölüm sonrası yazı mı?’ diye sorabilir şaşırmış okurlar. Cevabım: Aslında evet. Benim türümde bir insanın varoluşunda asıl olan ne yaptığı veya hangi acıları çektiği değil, ne düşündüğü ve nasıl düşündüğüdür.”
PROBLEM HÂLÂ DEVAM EDİYOR
Einstein’ın Tanrı’yla ilgili sözleri sık sık alıntı yapılır: “Tanrı zar atmaz” en bilinen alıntıdır. Oysa Einstein’ın bu alıntılarda Tanrı’dan bahsederken kastettiği Doğa’dır.
Einstein’ın hiçbir dine bağlı olmadığını en açık belirttiği kitabı belki de Yaşamımdan Notlar’dır. Kitabında dini “gençliğin kasıtlı olarak devlet tarafından yalanlarla kandırılması” olarak tanımlar.
Her ne kadar Yaşamımdan Notlar’ın yayımlanmasının ardından 70 yıl aşkın bir süre geçse de, kitabı okuyan okur, Einstein’ın gözüyle fiziğin en güncel problemleriyle tanışmış olur.
Örneğin Einstein kitabında, günümüzde bile tartışılan kuantum fiziği problemlerini tanıtmakta. Einstein’ın kuantum fiziğine yönelttiği itirazlar halen geçerliğini koruyor. Her şeyden önce Einstein kuantum fiziğinin tamamlanmış bir kuram olmadığını düşünüyordu ve kuantum fiziğinde henüz keşfedilmemiş “saklı değişkenler” olması gerektiğini öne sürüyordu.
Bell eşitsizlikleriyle ve Aspect deneyi tarzı deneylerle Einstein’ın bu iddiası geçersiz kılınmışsa da, kuantum dolanıklığının nedeni halen gizemini korumaktadır. Sadece artık bunu kabullenmiş durumdayız.
Einstein’ın kitabında tartışmaya açtığı diğer bir güncel problemse, kuantum fiziği ile kütleçekimin birleştirilme çabaları.
Kütleçekimi uzayzamanın bükülmesiyle açıklayan Einstein’ın Genel Görelilik kuramı kuantum alan kuramlarıyla uyum içinde değil.
O nedenle Einstein Genel Göreliliğin de tamamlanmamış bir kuram olduğunu düşünüyordu ve ömrünün büyük bir bölümünü bu problemi çözmeye harcadı.
Problem hâlâ devam ediyor. Gerçi çözüm yönünde devasa adımlar atıldı ve pek çok kuantum kütleçekim kuramı üretildi ama henüz hiçbirisi deneysel olarak kanıtlamaya hazır kuramlar değil.
Yaşamımdan Notlar’da Einstein bu zorlu fizik problemlerinin yanı sıra, zihnini meşgul eden felsefe problemlerine de değinmekte.
Zihin problemine kendi cevabı şaşılacak derecede modern nörobilim tezlerine yakın olan Einstein, düşünmenin ilişkilendirmekle anlaşılabileceğini söyler.
Son 20-30 yılda gelişen modern nörobilimin “nöral ağlar” tezine çok yakın fikirler öne sürerek, problemi şöyle noktalar:
“Bizim düşünmemizin genelde simgeleri (kelimeleri) kullanmadan ve bunun ardında hatırı sayılır derecede bilinçsizce ilerlediğine dair bir kuşkum yok.”
KISA AMA KAPSAMLI
Yakın arkadaşı Gödel’in “tamamlanmamışlık” kuramından şüphesiz haberi olan Einstein’ın epistemoloji konusundaki görüşleri de modern epistemolojiye çok yakındır.
Doğru bir önermeyi, “doğruluğunu” üyesi olduğu sistemin doğru-içeriğinden ödünç aldığını belirtir.
Einstein felsefi olarak Kant’tan çok Hume’a önem verir. Nedensellik gibi bazı kavramların, deneyimin verilerinden mantık metotları ile çıkartılamayacağını söyleyen Hume’u haklı bulurken, “bazı kavramların vazgeçilemezliğinden baştan sona emin bir halde, onları herhangi bir düşünme eylemi için gerekli önermeler olarak alan ve deneysel kökleri olan kavramlardan ayrı tutan” Kant’ı eleştirir.
Bu ayrı tutmanın yanlışlığına dikkat çeker ve nedensellik kavramı dahil bütün kavramların mantığın bakış açısından, özgürce seçilmiş öne sürümler olduğunu vurgular.
Son olarak, Einstein’ın yazdıklarından nasıl bir bilim felsefesine de sahip olduğunu anlıyoruz.
Örneğin Kuhn’un Einstein’dan ödünç aldığı “eşölçüştürülemez” kavramını ne kadar farklı kullandığını bu kitaptan görebiliriz.
Öncüllerin, eski çağlardan beri kuramların seçilmesinde ve değerlendirmesinde önemli bir rol oynadığını kabul eden Einstein, buradaki sorunun, “basit bir mantıksal olarak bağımsız öncüllerin sıralanma sorunu (eğer buna benzer bir şey muğlak olmadan mümkünse) değil, eşölçüştürülemez niteliklerin karşılıklı ağırlıkları sorunu” olduğunu söyler.
Oysa Kuhn eşölçüştürülemezlik kavramını çok daha katı bir hale sokarak, kuramlar arasında hiç bir şekilde uzlaşmaya imkan vermeyen bir Çin seddi gibi görür.
Kuhn Einstein kuramı ile Newton arasında herhangi bir devamlılık olmadığını ileri sürerken, Einstein’ın kendisi Newton’ın devamı olduğunu vurgular.
Tek cümleyle özetlemek gerekirse Yaşamımdan Notlar, Einstein’ın zihnini hangi problemlerin meşgul ettiğini özetleyen kısa ama kapsamlı bir eser.
Yaşamımdan Notlar / Albert Einstein / Çeviren: Kerem Cankoçak / Ginko Bilim Yayınları / 64 s.