Edward Carey'den 'Çöpkent'

Edward Carey, yazıp çizdiği “Çöpkent”te nesneler tarafından köleleştirilen insanlardan yola çıkarak anlattığı fantastik hikâyede, materyalist bakış açısının gezegenimiz için sonuçlarına büyüteç tutuyor.

Mavisel Yener

Distopik bir dünya

 Edward Carey, yazıp çizdiği “Çöpkent”te nesneler tarafından köleleştirilen insanlardan yola çıkarak anlattığı fantastik hikâyede, materyalist bakış açısının gezegenimiz için sonuçlarına büyüteç tutuyor.

İlk kitabı Hurda Köşkü, Kirkus Reviews tarafından 2014’ün en iyi gençlik kitabı seçilen “Iremonger” dizisi, Çöpkent ile devam ediyor. Hurda Köşkü’nde, Londra’nın dışındaki hurdalıkların sahibi olan Iremonger Ailesi ile tanışmıştık. Hurda Köşkü adını verdikleri tuhaf evlerinde hep birlikte yaşıyorlardı. Londra’daki çöplerin tamamı bir çöplüğe sürülmüş, Iremonger ailesi de burada oturmaya başlamıştı. Her üyesi garip alışkanlıklara sahip bu aileden Clod Iremonger’ın, diğerlerinden farklı bir özelliği, nesnelerin konuştuğunu duyabilmesiydi. Ancak Lucy Pennant isminde bir kızın gelişiyle birlikte evdekilerin huzuru kaçmış, bütün düzen değişmişti.

İkinci kitapta, Clod Iremonger’i bir yarım altının içinde hapsolmuş buluyoruz. Iremonger, Çöpkent sokaklarında bir cepten diğerine yolculuk ediyor. Kendi geleneklerine özgü olarak Iremonger ailesinde her bebeğe bir doğum nesnesi veriliyor. Hayward, kendi nesnesi olan yarım altını korumakla görevli.

1970’te İngiltere’de doğan yazar-illustratör Edward Carey, tiyatro eğitimi almış. Texas Üniversitesi’nde yaratıcı yazma ve masal derslerine girmiş. İngiltere, Fransa, Romanya, Litvanya, Almanya, İrlanda, Danimarka ve ABD'de yaşamış. Şimdi Texas'ta yazmayı sürdürüyor.

CANLILIK VE CANSIZLIK ARASINDAKİ İNCE ÇİZGİ

Sosyal adalet temasını işleyen Çöpkent, alternatif endüstriyel bir çağı anlatan fantastik, yarı bilimkurgu bir kitap. Çöpkent için bilimkurgunun alt türü olarak gösterilen “steampunk” tanımı üzerinde de durulabilir. Ne yazık ki henüz bu türün Türkçe adını koyamadık, akademisyenlerin bu konudaki önerilerini bekliyoruz. Steampunk, edebiyatın sanayi devriminden etkilenmesi ile ortaya çıkmış. Steampunk atmosferi, buharlı makinelerin, mekanik sanayinin baskın olduğu bir dönem. Hava, hep pusludur, iç karartan bir ortamda yaşar kahramanlar. Steampunk sözcüğü ilk olarak 1980’lerin sonlarında “cyberpunk” (“siberpunk”) kelimesinin yapısından türetilmiş. Bu sözcüğü ilk kez bilimkurgu yazarı Kevin Wayne Jeter kullanmış. Steampunk türünde anlatılan fantastik evrenler, Çöpkent’te olduğu gibi genellikle Viktoryen Dönem’e uygun olarak tasarlanmış olarak karşımıza çıkar. Çöpkent’in geçtiği distopik dünyada canlılık ve cansızlık arasında ince bir çizgi var.

Çöpkent, büyüleyici ve şaşırtıcı fantastik kitapları seven on yaş üstü okurlara seslenen usta işi bir kitap. Masallardan beslenen her fantastik kitap gibi çocuklar için olduğu kadar yetişkinler için de ilgi çekici. Siyah beyaz çizimler, romanın karanlık ortamının aktarılmasına etkili. Karakterlerinin portrelerinde kafalar şekilsiz, gözler orantısız; çoğu çizimde insanların karanlık ruhu görünüyor. Betimlemeler, kitabın başında hayali şehrin haritasının yer alması, hedeflenen yaş grubu için mükemmel bir seçim. Kitaba tarihsel bir bağlamın da getirilmesi, gerçeklik duygusunu vererek kurguyu daha ilgi çekici hâle getirmiş.

BÜYÜK SIR

Hayward, Londra’da görkemli, karanlık bir bina olan “Defne Yaprağı Evi”nde mürebbiyesiyle birlikte yaşıyor. Bulundukları yerde nesneler çok önemli; bir nesne insan olabileceği gibi bir insan da nesne çıkabilir. Örneğin, sıradan bir fincan gibi görülen nesne aslında fincana dönüşmüş bir adam olabilir. Ayrıca bu yer, bir insanı nesneye dönüştürebilen efendiler ve korkunç muhafızlarla dolu. Hayward’a oradaki tek çocuk olduğu söylense de bunun doğru olmadığını bilir. Bu evin aslında bir fabrika olduğunu öğrenmesinin ardından ailesiyle ilgili sorular belirir kafasında. “Annesi, babası nerede? Niçin mürebbiye ile yaşıyor?” gibi sorular kurcalar zihnini. Mürebbiyenin ona sürekli yutturduğu macunun, geçmişi unutmasına neden olduğunu keşfedince bu macundan kurtulmanın yollarını arar; onu içmiş gibi yapar ama içmez. Böylece eskileri yavaş yavaş anımsamaya başlar. Bir gün mürebbiyenin günlüğünü okuduğunda, o evden kaçıp Çöpkent sokaklarına ulaşıp ailesini araması gerektiğini anlar. Artık aklı fikri özgürlüktedir. Evden kaçmayı başardığında cebinde bir altını vardır. Bu altın aslında Clod Iremonger’den başkası değildir. Kil bir düğmeye dönüşen Lucy Pennant, sonsuza dek kaybolması için hurdalığa atılmıştır. Bir yarım altının içine hapsolan Clod Iremonger ise pislik içindeki Çöpkent sokaklarındadır artık. Sonunda yine yolları kesişecek ikili, Iremonger Ailesi’nin büyük sırrını keşfedecek, önemli kararlar almak zorunda kalacaktır.

Edward Carey, pek çok distopik roman gibi geleceğin modern toplumunu bekleyen olumsuz gelecek konusunda uyarılarda bulunurken “Iremonger” dizisinin üçüncü halkası için merak uyandırıyor.

Çöpkent / Yazan-Çizen: Edward Carey / Çeviren: Nilay Öztürk / Kırmızı Kedi Yayınevi / 326 s. / 2018 / 10+