Édouard Levé’den “İntihar”

Édouard Levé’nin “İntihar”ı, hem konusu hem de yazarın hızla gittiği sonu anlatışı nedeniyle ilginç. Kitap, Levé’nin ölümü göz önüne alındığında tamamen bir tasarı metni olarak da görülebilir.

Ali Bulunmaz / Cumhuriyet Kitap Eki

‘Yaşamın bir varsayımdı’

Bazı kitaplar, içindekiyle olduğu kadar kendi hikâyesiyle de öne çıkar. Tabii bu aynı zamanda yazarın hikâyesidir. İkisi birbirini tamamlar. Okura da keşfedilecek, soru sorduracak ve kurcalayacak epey malzeme çıkar. 

Édouard Levé ismini duymayanlar, onun intiharıyla bu ada aşina oldu. Daldan dala konan bu adam, iktisat eğitiminin ardından resme merak salıp soyut tablolar yapmaya koyuldu. Ancak eserekli hali ona bütün tablolarını yaktırdı. Hindistan’a yaptığı ruh arındırma gezilerini izleyen yıllarda fotoğrafa yöneldi ve bu alanda da adından söz ettirdi. Bir yandan da yazmayı sürdüren Levé’nin kendini en iyi ifade ettiğine inandığı tür anlatıydı.

2007’de yayıncısına “İntihar” isimli bir dosya bıraktı. Yayıncının on gün sonra aldığı haber çok tuhaftı: Levé dosyadaki gibi intihar etmişti. Bir bakıma kendi ölümünü tasarlayıp bunu yazıya dökmüştü.

Levé’nin yazdığı kitap roman olmasının yanında bir tür anı metni olarak da değerlendirilmeli. Ancak metindekilerin gerçek bir arkadaşıyla mı yoksa kurmaca bir karakterle mi ilgili olduğu pek anlaşılmıyor. Belki de bu muğlaklık kitabı daha çekici kılıyor.

Levé’nin kendi ölümünü tasarlaması bir yana intiharı çoğu insanı şaşırtmıştı. Her ne kadar buna eğilimli olduğunu sezenler olmuşsa da yapabileceğine inananlar azdı. İntihar vakaları üzerine çalışanlar bilir, birisi aklına koymuşsa bunu genellikle dillendirmez, şartlar uygun olduğunda yapar. Levé’ninki biraz farklı aslında; o, dosyayı teslim etmiş ve on gün sonra beynini uçurarak gitmiş.

İntihar’da dikkati çeken bir özellik, Levé’nin kişiliğinden bir parçayı yansıtan kurguyla gerçek arasındaki çizginin ayırt edilemeyişi. Yani kitaptaki her satır, kimi zaman çok hakiki kimi zaman Levé tarafından kurgulandığı izlenimi uyandırıyor; geçişler belirsiz.

Kitaptaki kahramanın tasarladığı ve gerçekleştirdiği intihar sonrası geriye elbette bir sürü soru işareti kalıyor. Ama Levé, kitaptaki kişinin (ve aynı zamanda kendi) yaşamıyla ilgili can alıcı bir şey söylüyor: “Yaşamın bir varsayımdı. Yaşlanıp ölenler bir geçmiş yığınıdır. İnsan, onları düşününce oldukları şey gelir gözünün önüne. Seni düşünüce olabileceğin şey geliyor. Sen bir olasılık yığını oldun, hep öyle kalacaksın. İntiharın, yaşamındaki en önemli söz oldu ama meyvelerini toplayamayacaksın.”

Levé’nin kitaptaki kahramanla belli bir noktadan sonra yakınlaştığını anlıyoruz. Aslında intiharı bir bakıma eşik görevi görüyor ve Levé de zaten “ölümün yazdı yaşamını” diyerek bu eşiği anlatıp ekliyor: “İstediğim zaman benimle konuşan bir kitapsın.”

“ZAMANLI” ÖLÜM

Levé’nin kahramanıyla ilgili yazdıklarına bakılırsa zaman zaman sosyal, dert ortağı, hatta psikanalist gibi bir tarafı var. İntiharını kimsenin açıklamaya kalkışmamasını buradan okumalıyız belki de. Yazar, kahramanının kişiliğini çözümleyip kimi ayrıntılar verirken aklımıza ister istemez bir soru takılıyor: Acaba tüm bu anlattıkları hayatından ayrıntılar mı?

Yazarın kitapta yer verdiklerine bakılırsa hem intihar hem de ölüm üzerine bolca kafa yorduğu görülüyor. “Zamanlı” ölümü, ölümün ölümü; genç ölümü ya da intiharı, “yaşamın ölümü” diye nitelemesi de benzer göstergelerden. Üstelik ölümün yaşanır olup olmadığı ya da bunun nasıl bir çelişki olduğunu da enine boyuna düşündüğünü fark ediyoruz.

Levé, kahramanı aracılığıyla ölümü tartarken son ve başlangıç tartışmasına da giriyor: “Ne tuhaf, başlangıçları severken kendini öldürdün: İntihar bir sondur. Acaba bir başlangıç olduğunu mu düşünüyordun?”

Levé, arkadaşı olduğunu söylediği ve enine boyuna anlattığı kahramanının hayatından parçalar veriyor ama bunlar üç beş günlük zaman dilimini kapsıyor izlenimi uyandırıyor. Fakat öyle yerlere girip çıkıyor ki tüm bir hayatı özetliyor sanki.

Levé, dosyayı teslim ettikten on gün sonra kendini öldürmeseydi kitaptakileri iç dünyasında karışıklıklar olan bir kahramanın intihara sürüklenişi gibi algılayabilirdik. Hatta psikolojik bir roman da diyebilirdik buna. Ancak yazarın intiharı, kitabı da gizemli yapıyor. Levé kimi anlatıyor? Kime anlatıyor? Metnin ne kadarı gerçek ne kadarı kurgu?

“Yaşam bana sunuldu/ ad bana geçirildi/ beden bana dayatıldı” üçlüğü Levé’yi mi işaret ediyor? Şüpheler, ipucu arayışları ve kitabın ilk cümlesinin, neredeyse en büyük yol gösterici oluşu… Elimizdeki en sağlam veriler bunlar.

alibulunmaz@cumhuriyet.com.tr

İntihar/ Édouard Levé/ Çeviren: Orçun Türkay/ Sel Yayıncılık/ 82 s.