‘Edebiyatımın dipnotu’

Yunus Nadi, Haldun Taner ve Balkanika Ödülleri’nin sahibi Murat Özyaşar, ‘Aslı Gibidir-Diyarbakır Hikâyeleri’ndeki metinlerin kurmaca olduğu kadar gerçek, gerçek olduğu kadar kurmaca özelliği taşıdığını, üst başlığının bu nedenle ‘Aslı Gibidir’ olduğunu söylüyor

ORHUN ATMIŞ

Foto: Mehmet Tütüncü

Yazar Murat Özyaşar, ilk kitabı “Ayna Çarpması” ile 2008’de Haldun Taner, 2009’da ise Yunus Nadi Öykü Ödülü’nün sahibi olurken, 2015’te çıkan “Sarı Kahkaha” ile de 2016 Uluslararası Balkanika Edebiyat Ödülü’ne değer görülmüştü. Özyaşar’ın yeni kitabı “Aslı Gibidir-Diyarbakır Hikâyeleri” Doğan Kitap etiketiyle yayımlandı. Kitapları bu zamana kadar Fransızca, Kürtçe ve Farsça’ya çevrilen Özyaşar, yeni kitabının öncekilerden bir yönüyle ayrıldığını söylüyor: Tanıklık. Yazar, “Bir hikâye hariç, metinlerin tamamı Diyarbakır’da yazıldı. Bu kitaptaki metinler kurmaca olduğu kadar gerçek, gerçek olduğu kadar kurmaca özelliğini taşıyor yer yer” diyor ve kitabının üst başlığının bu nedenle “Aslı Gibidir” olduğunu belirtiyor. “Çünkü ‘aslı gibidir’ mührünün basıldığı belge, aslında asıl belgenin ne ‘aslıdır’ ne de ‘kopyasıdır’, tam ifadesiyle ‘aslı gibidir’” diye açıklıyor Özyaşar.
“Aslı Gibidir - Diyarbakır Hikâyeleri”nde dil, arada kalmışlık, çocuklar, savaş gibi konuların ağırlığı hissediliyor. Özyaşar bu noktada, “Bir edebiyatçının şehre bakışıyla bir tarihçinin, mimarın, sosyoloğun bakışı arasında ciddi farklar var. Ben daha çok Diyarbakır’ın hikâyesine bakmak istedim, sokaklarına, insanlarına, iki dilliliğine” diye anlattığı kitabı için “Bir bakıma benim edebiyatımın dipnotu gibi” diyor.
Böyle bir kitabı önceden tasarlamamış Özyaşar, “Kimi kriz zamanlarında kendimle ve Diyarbakır’la karşılaşmak zorunda kaldım. Bu metinler o kriz zamanlarında yazıldı” diye konuşuyor. Kitaptaki yazıların bir kısmı İstanbul Art News, Yokuş Yol, K24 gibi dergilerde, gazetemiz ile birlikte Evrensel ve Le Monde gazetelerinde yayımlananan hikâyelerden oluşuyor. Yazarın hikâyelerinde iki dil arasında gidip geldiği yazarlık serüvenine tanık oluyoruz. Özyaşar, aralarında Yaşar Kemal, Cemal Süreya, Ahmed Arif ve Sezai Karakoç’un da olduğu edebiyatçılara selam yolluyor kitabının bir hikâyesinde. Aynı hikâyede “Kimsiz kaldım” diyen Dünya Ana gibi dünyaya “kimsiz dil” ekseninden baktığında ise çok acı, çok gerçek ve yutkunduran hikâyeler gördüğünü ifade ediyor.
Geleceğin karanlık olduğunu söyleyen Kör Recep’e katılıyor mu, yoksa umudu var mı Murat Özyaşar’ın? “Kör Recep, ‘Kör bir adamım ben, karanlığı iyi bilirim’ diyordu, ona inanıyorum” diyen yazar, ekliyor: “Barış adına umut var mı, gerçekten bilmiyorum. Barışı istemek bir haktır, bunu biliyorum. Ama artık barışı istemekten ziyade, barışa mecbur olduğumuzu düşünüyorum.
Çünkü ateş düştüğü yeri yakar!
Çünkü ateş düştüğü yeri aydınlatır!”

Demirel’in desenleri...
“Aslı Gibidir-Diyarbakır Hikâyeleri”nin kapağı başta olmak üzere hikâyelerin arasında Selçuk Demirel’in desenleri var. Murat Özyaşar, çizimlerin kitaba nasıl dahil olduğunu “‘Diyarbakır’da yaşamak’ adlı yazım Le Monde gazetesinde yayımlanmıştı. Selçuk Demirel de bu yazıya eşlik eden çok güzel bir desen çizmişti gazetede. Kitap yapma fikri oluşunca Selçuk Demirel’in desenlerinin bu kitaba fazlasıyla yakışacağını ve tamamlayacağını düşündüm. Çünkü çizdiği o ilk desen, henüz kitaptaki öteki metinleri görmediği halde, tüm bu metinleri de kapsayacak türdendi. Sonrasında yazıların tamamını okudu, çeşitli desenler gönderdi, üzerine birlikte epey bir çalıştık ve bu güzel buluşma oldu” sözleriyle açıklıyor.