‘Edebiyat kalıba sığmaz’

‘Öteki Düşler’ kitabıyla 73. Yunus Nadi Öykü Ödülü’nü kazanan Yiğit Bener, “Edebiyatı dar tanımların içine hapsetmeye kalkarsanız sıkıcı bir tekrara mahkûm edersiniz” diyor.

ORHUN ATMIŞ

Yazar Yiğit Bener, “Öteki Düşler” adlı kitabıyla 2018 Yunus Nadi Öykü Ödülü’nün sahibi oldu. “Öteki Düşler”de yazarın 1991 yılında yazdığı öykü de var 2016 yılında da... Kitap, “Yaşamak, bir yönüyle kayıplarla baş etme sanatı değil midir? Kayıplarla baş etmeye çalışırken de sığınacağımız güvenilir liman düş gücümüz değil midir” sorusuyla başlıyor. Biz de söyleşimize o soruyla başladık.

-Siz nasıl baş ediyorsunuz kayıplarla, baş edebiliyor musunuz?

Yazarak.... Paylaşarak... Olabildiğince.

-Birçok yazara da atıfta bulunmuşsunuz, sizin için değerleri nedir bu isimlerin?

Yazdıklarımız, okuduklarımızla düşündüklerimizin, hissettiklerimizle yaşadıklarımızın/gözlemlediklerimizin bileşkesidir. Her bir satırımızda aslında okuduğumuz, beğendiğimiz yazarların satırlarından izler vardır. İçselleştirdiğimiz bu izleri zaman zaman belirginleştirerek o yazarları anmanın bir vefa borcu olduğunu düşünürüm.

‘Denemezseniz mürekkebiniz kurur’

-Kitabınızın adı “Öteki düşler.” Düş kurmanın anlamı ne sizin için?

Benim için düşler, hem bilinçdışını yüzeye yansıtan, farkına varmaya olanak sağlayan bir araçtır hem anlatmak istediklerimizi dile getirmek için başvurduğumuz imgelerdir hem umutlarımızdır hem de hoşumuza gitmeyen gerçeklerle baş etmenin, onların ötesine geçebilmenin yol haritasıdır. Düş kurmak, düşünme ve yazma sürecimin temel öğelerinden biridir.

-Seçici Kurul, kararında “Öykünün sınırlarını, katmanlarını genişletmesi öykülerin öyküsünü de yazarak öykü içeriğini zenginleştirmesi nedeniyle” verdiğini belirtmiş. Siz de pek çok türü bir arada kullanmışsınız, bunları nasıl öykü haline getirdiniz?

Edebiyat ele avuca da sığmaz, kalıplara da. Dar tanımların içine hapsetmeye kalkarsanız sıkıcı bir tekrara mahkûm edersiniz. Şairler kalıpları zorlamasalardı, şiir bugün hâlâ aruz vezniyle yazılırdı. Aynı yaklaşım, roman ya da öykü türü için, hatta tüm sanat dalları için geçerlidir bence. Skolastik düşünce ve piyasa mantığı yazarların dilini ve kurgusunu, hatta ele alacakları konuları katı kalıpların sınırlarına hapsetmeye çalışırken, yazarlar da bu sınırları sorgulayıp genişletmeye çalışmışlardır hep. Bu yöndeki her deneme başarıya ulaşmayabilir, “ben yaptım oldu” demekle olmuyor kuşkusuz. Ama denemezseniz mürekkebiniz kurur. Öykülerimde birçok türün olanaklardan yararlanmaya çalıştığım doğru. Her bir farklı unsuru aslında anlatmaya çalıştığım öykünün hizmetine sunarak öykümü dillendirmenin araçları ve yapı taşları olarak kullanıyorum. 

Buruk sevinç

-Yunus Nadi Öykü Ödülü’nü kazandığınızı öğrenince ne hissettiniz, nasıl bir duygu?

Ödül almakla daha “büyük” ya da daha “iyi” yazar olunmuyor. Bence ödüllerin en önemli işlevi, ödül alan yazarı bir süreliğine mutlu etmek, eserine dikkat çekmektir. Ben de kuşkusuz jüriyi oluşturan değerli edebiyat insanlarının yazdıklarımı takdir etmelerine mutlu oldum. Ayrıca bu ödülü yıllar önce babam Erhan Bener’le amcam Vüs’at. O. Bener de almıştı ve bu kitapta her ikisini anan öyküler var. Onları bu şekilde anmak ayrı bir mutluluk. Öte yandan, dünyanın ve ülkemizin hali ortadayken bu mutluluk buruk bir sevinç olmaya mahkûm. Kitap çıktığında “Dostlarım Turhan Günay’la Kadri Gürsel ve niceleri hapisteyken bana yaldızlı Nobel ödülü ya da ödüllü Mabel sakızı verilse kime ne ifade eder” demiştim. Bugün çok şükür onlar özgürlüklerine kavuştu, gelgelelim daha nice yazar, gazeteci, sendikacı, akademisyen, öğrenci ve hatta milletvekilleri hâlâ hapiste. Ödül almak bunları ya da burnumuzun dibindeki savaşlarda ölenleri, Yunanistan’da diri diri yanan insanları unutturmuyor. Öte yandan, değerlerimizin ve insanlığımızın yok edilmekte olduğu bir dünyada bize düşen bence yazmaya devam ederek olabildiğince direnmek, bu değerleri yaşatmak ve düş kurmaya devam ederek bu kayıplarımızla baş etmeye çalışmaktır. Ödülü bu yönde küçük bir teşvik olarak görüyorum. Yazmak için gerekli güç içimizdedir kuşkusuz, ama biraz teşvikin de kimseye zararı yok doğrusu.