Edebiyat hayattan önce yapar! Y. Bekir Yurdakul'un yazısı

Edebiyatla buluşmazsa büyümez mi çocuk? Elbette büyür ne ki edebiyatın hayattan önce yapması olanağından yoksun kalarak... Çocuğumuzla büyürse kütüphanesi, çok sürmez; boyu, aşıp geçer kütüphanesini... Çocukluğun uzun sürdüğü günümüz dünyasında ne büyük olanaktır çocuk edebiyatı yapıtları!

Y. Bekir Yurdakul / Cumhuriyet Kitap Eki

Özenle hazırladığı Büyümenin Türkçe Tarihi adlı seçkinin ön sözünde Murathan Mungan; “Bazen okuduğunuz bir öykü sizi birkaç yaş birden büyütür. Çoğu kez edebiyat, hayattan daha çabuk büyütür. Yaşama ilişkin birçok şeyi, kendi deneyimlemenize gerek kalmadan edebiyat yoluyla öğrenirsiniz. ... Edebiyat bizi yalnızca dış dünyaya ve hayata ilişkin bilgilerle değil, aynı zamanda kendi içimizle, kendi duygularımızla da tanıştırır. Edebiyat aynı zamanda bir büyüme sanatıdır; bizi biz yapar.”¹ derken aslında edebiyatın ne olduğu üzerine de özlü bir yaklaşım sergiliyor.

Edebiyatla buluş(a)mazsa büyümez mi çocuk? Elbette büyür ne ki edebiyatın hayattan önce büyütmesi olanağından uzak/ yoksun kalarak... Bizimle büyürse kütüphanemiz, çok sürmez aşar boyumuz kütüphanemizi...

Edebiyat-insan ilişkisinin doğurduğu sonuç üzerine anısı güzel Füsun Akatlı’nın dediklerini de anımsayalım isterim:

“İnsanın ve insanlığın hallerini öğrenerek büyürken, yıllar yılı, bu ‘haller’in ancak okuduklarımızdan öğrenilebileceğini düşündüm. ... Yaşamdaki duruşumuzu belirleyen ve bize yönümüzü gösteren değerleri, anlam dünyasına adım atmayı iş işten geçmeden öğrenmenin bir yolu olmalı. Bu yolun edebiyattan geçtiğine, ‘insanlığın halleri’nin asıl okuduklarımızdan öğrenildiğine hâlâ -yaşım altmışı aşmışken hâlâ- inanıyorum.”²

Çocukluğun uzun sürdüğü günümüz dünyasında ne büyük olanaktır çocuk edebiyatı yapıtları!

ÇOCUK EDEBİYATI

Var mıydı, yok muydu tartışmalarını zor da olsa sanırım geride bıraktık.

Oluyor bir on yıl kadar. “Çocuk Edebiyatımız” başlıklı bir oturumda anısı güzel Sennur Sezer’le yan yana gelmiştik. İlk sözü kendisi almış, ilk tümcesi de “Çocuk edebiyatı diye bir şey yoktur!” olmuştu. Tıpkı Aritmetik İyi Kuşlar Pekiyi Cemal Süreya, Filler Sultanı ile Kırmızı Sakallı Topal Karınca Yaşar Kemal gibi.

Pencereden Bakan Çocuk Sennur Sezer’e, “Yalnızca bir harflik itirazım var sana. İlk tümcenin son harfini atıyorum!” demiştim de gülümseyerek “Çocuk elbisesi dikmek için daha mı az terzilik bilgisi gerekir?” diye sormuştu.

Aksine, daha fazlasına gereksinim vardır. Çünkü çocuk edebiyatı, öncelikle edebiyattır. Değil mi ki “Yazar, yaşamın düzenlenmesinde gerekli ayrıntıları gereksizlerden ayırır.”3 Yalınlık ve içtenlik çocuk edebiyatının da olmazsa olmazlarıdır. Varsa bir fark, “Çocuklar için edebiyat; çocuk bakışı, ‘çocuğa görelik’ ilkesi ve ‘çocuk gerçekliği’ne uygun bir edebiyat olmak zorundadır.”4

ÇOCUKLARA YAZMAK KOLAY!

Çocuk edebiyatı, dünyanın yenisi, ülkemiz bu trene bineli çok olmadı; ondan mıdır? Belki de çocuk edebiyatı kültürünün, araştırma ve eleştirisinin yeterli olmayışındandır. Çocuk edebiyatını kolay iş sanmalarımız, daha sonra yazacaklarımızın bir ön çalışması gibi görmelerimiz de sürüp gidiyor.

“Harfler / Yan yana gelirken / Sözcükleri uyandırır / Sözcükler / Yan yana gelirken / Kimi uyandırır diye / Sordu / Yanıtladı kendini öğretmenimiz / Sözcükler yan yana gelirken / Uyandırır çocukları” diyen Dağlarca hayattaydı.

Fakültelerimizden birinde, Çocuk Edebiyatı dersi çerçevesinde epeyce kapsamlı bir çalışma tasarlanmış, Dağlarca’yla da bir görüşme yapılmıştı. Alanın uğraş verenlerinden biri olarak benimle de görüşmüştü öğretmen adayı genç arkadaşlarım. Sunumun yapılacağı gün aralarındaydım.

Çalışmalarının verimini aktaran gençler, çocuklar için kaleme alınacak yapıtların niteliklerini belirtirken iki noktayı özellikle vurguladılar: Onlara göre çocuk kitapları “basit” olmalı ve “öğretici özellikler” taşımalıydı.

Gençlerin kusuru değildi bu! Çünkü adı geçen ders için hazırlanan kitaplar, dersi işleyen hocaları böyle salık veriyordu. Çocuk anlamazdı, okurken bir şeyler de öğrensindi...

Oysa edebiyat bize bir şey öğretmez, biz edebiyattan çok şey öğreniriz yaklaşımı elbette çocuk edebiyatı için de geçerlidir. Kaldı ki Fatih Erdoğan’ın deyişiyle dünya, çocukların yetişkinlerden daha çok şey bildiği bir çağı yaşıyor. Dolayısıyla “büyükanne ve büyükbabaların çocuklara neler olup bittiğini sordukları bir dünyada yaşadığımızı unutmamalıyız.”5

Kimilerinin “seviyesine inmek”ten söz açtığı çocukların “seviye”sine de yakından bakalım:

İŞTE ÇOCUKLARIN SEVİYESİ!

Bilge altı yaşında. Bir akşamüstü babası onu okulda ağlarken buldu.

- Ne oldu kızım? Neden ağlıyorsun?

Bilge içini çeke çeke anlattı:

- Oyun kurdular, beni almadılar.

- Sen de yeni bir oyun kursaydın?

- Öyle yapsam kızgınlığımdan ben de onları almayacaktım.

- Eee?

- O zaman da onlar ağlayacaklardı. Onlara ağlıyorum ben!

Birinci sınıf öğrencileri, bir aile fotoğrafı üzerinde konuşuyorlardı. Fotoğraftaki küçük oğlanın saç rengi ailenin öteki bireylerininkinden farklıydı. Öğrencilerden biri, o çocuğun evlat edinilmiş olabileceğini söyledi. Bu sözü duyan Tomris, atıldı:

- Ben evlat edinme konusunda her şeyi bilirim çünkü ben de evlatlığım!..

Başka bir öğrenci sordu:

- Madem biliyorsun anlatsana evlat edinilmek ne demektir?

Tomris, kendinden emin, yanıtladı arkadaşını:

- Annenin karnında değil, yüreğinde büyümüşsün demektir.

EDEBİYATSIZ OLMAZ

Edebiyat (çocuk edebiyatı), çocuklarımızın; kimliklerini yitirme süreçlerine direnmelerinin, kendileri olmayı sürdürmelerinin, özgün bireyler olarak yetişmelerinin, aynılaştırma heveslerine boyun eğmemelerinin kapılarını sonuna değin açar / açık tutar.

Merak etmeyi, soru sormayı, aktarıcı olmamayı, karşı çıkmayı, demokratik süreçlerin oluşması için çaba göstermeyi, hayallerimizden vazgeçmemeyi sağlayan da edebiyattır / sanattır.

¹ Büyümenin Türkçe Tarihi / Murathan Mungan / Metis Yayınları / 2013 / s.11.

² agy / s.15

3 Çocuk ve Edebiyat / Prof. Dr. Sedat Sever / Tudem Yayınları / 2012 / s.12.

4 Çocuk Edebiyatı Kültürü / Mustafa Ruhi Şirin / Kök Yayıncılık / 2000 / s.34.

5 Çocuk, Çocukluk ve Çocuk Edebiyatı / Mustafa Ruhi Şirin / Kapı Yayınları / 2016 / s.32.