Düzenlemeyi beklemeyecekler
Barış ve Demokrasi Partisi (BDP) Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, iki dilli hayat için artık devletin yasal ve anayasal düzenleme yapmasını beklemeyeceklerini belirtti.
cumhuriyet.com.trBarış ve Demokrasi Partisi (BDP) Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, yaşamın tüm alanlarında özellikle Güneydoğu Anadolu Bölgesinde, "iki dilli hayatın olacağını'' ileri sürdü.
Demirtaş, Diyarbakır Büyükşehir Belediye Başkanı Osman Baydemir ve parti yöneticileriyle İnsan Hakları Haftası nedeniyle İnsan Hakları Derneği (İHD) Diyarbakır Şubesi'ni ziyaret etti.
"İki dilli hayat"
Demirtaş, esnafın alışveriş dili olarak anadili kullanması, ticarethane isimlerini anadillerinde koymaları, ticari markaların anadilde olması, menü ve tabelaların iki dilli olması gerektiğini savunarak, bunun önünde hiçbir yasal engelin bulunmadığını, bunun için artık devletin yasal ve anayasal düzenleme yapmasını beklemeyeceklerini belirtti.
Yaptıklarn her şeyin meşru, hak ve hukuka uygun olduğunu ileri süren Demirtaş, konuşmasını şöyle sürdürdü:
''İki dilli tabelalarımız olacak. Köy ve mezraların isimleri de iade edilsin diye arkadaşlarımız hazırlıklarını sürdürüyor. Yaşamın tüm alanlarında özellikle bu bölgede, iki dilli hayat olacaktır. Sayın Arınç eğer samimiyse bu kampanyaya destek vermeli ve 'ben de Kürtçe kursuna gideceğim' diye ilan etmelidir. Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi, şu ana kadar 97 köyün eski adını iade etmiş durumda. Bölgenin tamamı iki dilli olacak. Türkçe-Kürtçe, Türkçe-Süryanice, Türkçe-Arapça, o bölgede hangi diller varsa biz o dilleri yaşatmak için elimizden gelen bütün gayreti göstereceğiz; bu, en doğal ve meşru haktır. Şehrin girişinde niye iki dilli 'hoş geldiniz' diye karşılamalar olmasın? O kentte, ilçeye giden kişi bilmelidir ki o yerlerde başka diller ve kültürler yaşıyor. Yaşamın her alanında herkes hissetmeli.''
Baydemir, bir gazetecinin ''Kürtçe isimlerle ilgili yasal bir sıkıntı var mı?'' sorusu üzerine ''şu anda 97 yerleşim biriminde iki dille yazılı tabelaların bulunduğunu, günün ihtiyacının bunu gerekli kıldığını'' dile getirerek, kentin bütün giriş ve çıkışlarında da gelen bütün konukları iki dille karşılayacaklarını söyledi.
Demirtaş, ziyarette yaptığı konuşmada, bölgede yaşanan acılarda devletin payının olduğunu iddia etti.
''Eğer ki geçmişle yüzleşme konusunda samimiyseniz, 'hükümet olarak anaların acılarını anlıyoruz' diyorsunuz, yakın geçmişle ilgili bir özürle başlayabilirsiniz. Devlette süreklilik esastır. Belki 3 bin köy AKP Hükümeti döneminde yakılmamış olabilir ama devlet adına özür dileyebilirsiniz. 17 bin faili meçhul cinayetten devlet sorumludur. Bunun için özür dileyebilirsiniz'' diyen Demirtaş, insan hakları mücadelesine katkı sunmaya devam edeceklerini belirtti.
Anadil meselesinin uzun süredir Türkiye'nin gündeminde olduğunu, Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç'ın Mecliste yaptığı konuşmada Kürtçe bir cümle kullandığını iddia eden Demirtaş, bunun Mecliste bakanların da Kürtçe konuşabileceği ve kıyametin kopmayacağını göstermesi açısından olumlu olarak değerlendirilebilineceğini bildirdi.
Demirtaş, şöyle konuştu:
''Bir Kürdün Türkiye'de Kürtçe konuşamaması, o Kürdün suçu değildir. 80 yıldır o Kürdü asimle etmeye çalışan ve asimle eden sistemin kendi suçu ve utancıdır. Sayın Arınç, Genel Kurulda 'BDP'liler ve Kürtler Kürtçe bilmiyor' diye eleştireceğine bunun için özür dilemelidir. Kendisi bakandır ve devleti temsil etmektedir. Kendi ülkesinde asimilasyon politikası uygulandığı için özür dilemelidir ama bunu yapmak yerine Emine Hanım çok iyi Türkçe konuşuyormuş, Kürtçe bilmiyormuş, bunu da bir eleştiri konusuymuş gibi vermeye çalışıyor.
Bu ülkede Türkçe için olimpiyatlar yapılacak ama Kürtçe sadece bir davetiyeye yazıldı diye büyükşehir belediye başkanı mahkeme ile belediye arasında mekik dokuyacak. Böyle bir aldatmaca olabilir mi? Türkçe için bütün çalışmalar yapılacak ama 'bu ülkenin asli unsurudur' dediğimiz Kürt halkına bir davetiye çok görülecek, 'TRT 6 ile yetinin' denilecek. Eğer bugün BDP milletvekillerinin bir kısmı Kürtçe konuşamıyorsa kendi anadillerini iyi konuşamıyorsa bu devletin utancıdır. Bu utançtan kurtulmak için önlerinde bir fırsat var. Anadilde eğitimin önünü açarlar. Eğer Arınç, kendi anadilinde eğitim almasaydı, sadece anasından öğrendiği 300 kelime ile yetinseydi Meclis kürsüsünde konuşurken bugün 4 yaşındaki bir çocuk gibi konuşabilirdi. Bu kandırmacaya son verelim.''