Duvardaki Kurşun Delikleri...
cumhuriyet.com.tr4 Aralık, Mülkiye diye bilinen Siyasal Bilgiler Fakültesi’nin kuruluşunun 150. yıldönümü. Mülkiye 150 yıldır bütün Türkiye’ye ekonomi, siyaset, diplomasi alanında seçkin yönetici kadrolar yetiştiren bir büyük okul... Mülkiye, mülk ya da taşınmaz mal demek değil... Mülkiye ülke demek, vatan demek...
Bugün Siyasal Bilgiler Fakültesi’nin kuruluşunun 150. yıldönümü. Bütün Türkiye’ye ve Mülkiyelilere kutlu olsun! 4 Aralık 1859 tarihinde kurulan Mülkiye, 150 yıldır bütün Türkiye’ye ekonomi, siyaset, diplomasi alanında seçkin yönetici kadrolar yetiştiren bir büyük okuldur. Mülkiye devlet yönetiminin sivil, Harbiye ise askeri kadrolarını yetiştirme ile eşdeğer bir anlam kazanmıştır.
Mülkiye marşı ‘Vatan marşı’ diye de bilinir.
‘Ey vatan, gözyaşların dinsin, yetiştik çünkü biz’ diye başlar...
Biliyorum, “Kemalizm adı konmamış bir apartheid rejimidir. Kemalistler de ‘beyaz ırkçılar’...” (Zaman, 27 Kasım 2009) diye yazacak ölçüde şirazeden çıkan bazı köksüz kozmopolitlerin marş deyince tüyleri diken diken oluyor.
Mülkiye vatan demektir
Mülkiye, mülk ya da taşınmaz mal demek değil... Mülkiye ülke demek, vatan demek...
Bir kadın memesine vatanı satmaya hazır olduklarını söyleyen anarko-nihilistlere hatırlatalım yine de: Vatan yurttan da, ülkeden de öte, daha yüce bir kavramdır. Sayısız kuşakların uğruna gözünü kırpmadan yaşamını verdiği ortak bir tarih, yüce ülkülerdir vatan...
Şairin ‘Dur yolcu, bastığın yerleri toprak diyerek geçme, tanı.../ Düşün altında binlerce kefensiz yatanı” dediği yerdir vatan...
Vatan, Nâzım Hikmet’in “Karşı yaka memleket / Sana sesleniyorum Varna’dan, işitiyor musun, Memet, Memet!” dediği bir deli hasrettir... Vatan memlekettir ve bir başkadır...
Orada hangi kökten, etnik kökenden, hangi mezhepten olursa olsun, etle tırnak gibi kaynaşmıştır insanlar... Kıvancı birlikte yaşar, tasayı birlikte paylaşırlar...
Bir toprak parçasını belki geçici olarak yurt tutabilirsin; ama yüzlerce yıllık ortak bir tarihin yoksa, yurt tuttuğun, eski deyişle ‘tavattun’ ettiğin yer vatan olmayı hak etmemiştir henüz...
Vatanın Türkçedeki gibi derin anlamı olan bir karşılığı yoktur her dilde; arasanız da kolay kolay bulamazsınız.
Mülkiye, işte öyle eşsiz bir vatanın yüce okuludur.
Mermilerle delik deşikti okulun duvarları...
1961 yılında Mülkiye’ye girdiğimde fakültenin duvarları kurşun delikleriyle doluydu.
Bir yıl önce 29 Nisan 1960 günü Menderes hükümetinin polisleri delik deşik etmişti okulun duvarlarını... Yaralananlar olmuştu. SBF yönetimi duvarlardaki kurşun deliklerini kapatmadı. İnsan derisiyle kaplı 1791 Fransız Anayasası nasıl Paris’te Carnavalet Müzesi’nde yıllardır öylece duruyorsa, despot bir rejimin domdom kurşunlarıyla delik deşik ettiği Mülkiye’nin duvarı da âleme ibret olsun diye öylece kalmalıydı.
Bunun üzerine Başbakan Adnan Menderes, dekan Fehmi Yavuz’a “O delikler Mülkiye için kara bir lekedir” deyince Profesör Yavuz, Başbakan Menderes’e “Hayır, o kurşun delikleri Mülkiye’nin onurudur” yanıtını verdi.
Mülkiye 30 Nisan 1960 günü Menderes hükümetinin emriyle kapatıldı ve 30 Mayıs 1960 tarihine kadar kapalı kaldı.
Mülkiye’de bencil çıkarları değil, nefisten feragati, özdenetimi, kamu yararını öğrenirsiniz. Mülkiyeli sıradan bir bürokrat değil, üstlendiği görevde halkın çıkarını savunan idealist bir kaymakamdır. Monşer değil, ülke çıkarlarını kararlılıkla savunan bir diplomattır.
Yetimin hakkı yenmesin diye hortumculara karşı kamu hazinesini gözbebeği gibi koruyan bir maliye müfettişidir.
Mülkiye’de sadece vatanı değil, dünyayı da anlamaya başlarsınız.
“Vatanım ruy-i zemin, milletim nev-i beşer...” (Vatanım yeryüzü, milletim insanoğlu) diyordu Tevfik Fikret...
Mülkiye’de bir ömür boyu hakkaniyetli olmaya, evrensel hakikatin, insanlığın yüksek evrensel ülkülerinin peşinde koşmaya hazırlanırsınız.
Ama bu yüce ülkülerin gereklerini her Mülkiyeli ne ölçüde yerine getirir ve getirir mi, o başka...
Ülkesinin bağımsızlığı, halkının özgürlüğü uğruna büyük bedeller ödedi Mülkiyeli; despot, keyfi yönetimlerden, askeri darbelerden çok çekti Mülkiye.
12 Mart 1971’de SBF Dekanı Profesör Mümtaz Soysal, ‘Güzel Huzursuzluk’ yazısından ve ‘Anayasaya Giriş’ kitabından dolayı yargılandı. 6 yıl 8 ay hapis cezasına çarptırıldı. Bir buçuk yıl hapis yattı. Profesör Sadun Aren hem 1971 hem de 1980 darbesinden sonra uzun süre tutuklu kaldı.
1983 yılında Rona Aybay, Alparslan Işıklı, Cem Eroğul, Yılmaz Akyüz 1402 sayılı sıkıyönetim yasası uyarınca okuldan uzaklaştırıldılar. Profesör Cahit Talas keyfi kararları protesto ederek görevden çekildi. Ardından Profesör Bahri Savcı, Cevat Geray ve Kurthan Fişek görevden uzaklaştırıldı.
Mülkiye çok sayıda yurtsever evladını teröre kurban verdi. 1990’da Anayasa Hukuku ve Kamu Özgürlükleri hocası Profesör Muammer Aksoy, 1999’da Siyaset Bilimi hocası Profesör Ahmet Taner Kışlalı katledildi...
1980 öncesinde SBF Öğrenci Derneği Başkanı Hakan Şenyuva’nın yanı sıra, Hakan Yurdakuler, Ali Fuat Okan, Şevki Kobal, Mehmet Adil Olcay ve Bahri Gürpınar adlı genç Mülkiye öğrencileri faşist terör çetelerinin kurbanı oldular.
ASALA terörüne kurban giden 41 Türk diplomat arasında Konsolos Bahadır Demir, Paris Büyükelçisi İsmail Erez, Sydney Başkonsolosu Şarık Arıyak, Paris Çalışma Müşaviri Reşat Moralı Mülkiye mezunudurlar.
Mülkiye diye bilinen bir yüksekokul durur başkent Ankara’da Cebeci tarafında...
Seyir defterinde ‘üzgün yurdum, güzel yurdum’ Türkiye’nin siyasal tarihi yazılıdır...
Ve duvarındaki kurşun delikleri gelip geçene hatırlatır özgürlüğün bedelini...
Dolgun başak eğik durur. Dolu adamlar boynu eğik, boş adamlar kostaklanarak yürür. Bir yerde, külhanbeyleri kostaklanarak yürüyor, küçük insanların gölgeleri uzuyorsa orada güneş batıyor demektir...
Kırk haramilere, her türlü uğrusuna, hortumcusuna, yobazına, yobazların dalkavuğu alık hokkabazlara karşı Mülkiye’yi, Mülkiyeliyi yine çetin görevler bekliyor...
Mülkiye sesini yükseltmek, daha aktif olmak zorunda...
Bugün dolgun başakların, Mülkiyelilerin boynu eğik duruyor...
Onlar yetişti, ama vatanın gözyaşları dinmedi hâlâ!