'Düşünce ve ifade özgürlüğü sonuna kadar serbesttir'

Başbakan Yardımcısı Beşir Atalay, ''Düşünce ve ifade özgürlüğü sonuna kadar serbesttir. Şiddet ve cebir içeriyorsa o zaten düşünce olmaktan çıkar. O başka bir şey olur, o terör olur, o baskı olur, biz bu ayrımı 4. Yargı Paketi'nde yapmış olacağız'' dedi.

cumhuriyet.com.tr

Başbakan Yardımcısı Beşir Atalay, Avrupa Birliği ve Türkiye Büyük Millet Meclisi işbirliğinde Antalya'daki bir otelde düzenlenen ve Avrupalı parlamenterlerin yer aldığı ''Parlamentolar Arası Değişim ve Diyalog Projesi Terör Sempozyumu'na katıldı.

Atalay, burada yaptığı konuşmada, terörün tek bir coğrafyanın ya da tek bir ülkenin sorunu olmadığını söyledi. Dünyanın dört bir yanındaki insanların terör eylemlerinden zarar gördüğüne dikkati çeken Atalay, terörle mücadele etme açısından bütün devletlerin, uluslararası kuruluşların işbirliği yapmasının önemli olduğunu kaydetti. Atalay, bu tür toplantıların terörle mücadelede ortak bir zeminin oluşturulması ve tecrübe paylaşımı için önemli fırsatlar oluşturacağına inandığını ifade etti.

Türkiye'nin coğrafi açıdan hassas bir bölgede bulunduğuna işaret eden Atalay, bu coğrafyanın Türkiye'ye büyük imkanlar sunarken aynı zamanda büyük riskleri de beraberinde getirdiğini vurguladı. Türkiye'de terörist faaliyetlerinin 1970'li yıllarda başladığını, Marksist, Leninist ideolojiyi benimseyen grupların çeşitli ülkelerde başlattığı terör olaylarının Türkiye'de de görüldüğünü kaydeden Atalay, 1980'li yılların ortasında ise bölücü terör örgütü PKK'nın önce Marksist, ardından ise etnik kökenli faaliyetlerine başladığını anlattı. Sonraki yıllarda El-Kaide'nin bölgede terör örgütü olarak kendisini gösterdiğinin altını çizen Atalay, bu 3 unsurun Türkiye'yi tehdit eden terör unsurları olduğunu belirti.

PKK'nin, çoğunluğunu Kürt sivil vatandaşların oluşturduğu bir terör örgütü olduğunu anlatan Atalay, örgütün 30 yıllık tarihinde 30 bin insanın yaşamını yitirmesine, yüzbinlerce insanın göç etmesine, büyük mali kayıplara sebep olduğunu söyledi.

PKK terör örgütünün ''Türkiye'nin ayağına pranga'' olduğunu vurgulayan Atalay, son 30 yıl içinde daha çok güvenlik ağırlıklı politikaların öne çıktığını kaydetti. El-Kaide terör örgütünün Türkiye'de toplumsal bir tabanının bulunmadığına işaret eden Atalay, Türkiye'de çeşitli eylemlerle bulunan örgüte yönelik zaman zaman operasyonlar yapıldığını bildirdi.

 

'Demokratik zeminin kullanılmasını önemli gördük'

Türkiye'nin El-Kaide terör örgütünün uluslararası geçiş yeri olarak değerlendirilebileceğini ifade eden Atalay, şöyle konuştu: ''Türkiye'de dine rasyonel bakış, dini anlayışla gönül boyutunun fazla olması, El-Kaide terör örgütünün toplumsal taban bulamamasında etkili olmuştur. Biz bu örgütün Türkiye'de zemin bulamamasının AK Parti ve AK Parti hükümetlerinin önemli olduğunu düşünüyoruz. Biz daima bütün taleplerde, konularda demokratik yolların açılmasını ve demokratik zeminin kullanılmasını önemli gördük. AK Parti'nin kurucu ve yürütücülerinin daha önceleri özgürlük sıkıntıları çok olmuştur, ama bu konuda demokratik mücadeleler daima tercih edilmiştir. Türkiye'nin dine bakışı, İslamı yaşaması, dini sonuna kadar özgürce yaşaması El-Kaide gibi zeminlere pek müsait değil. DHKP-C diye andığımız terör örgütü ise geçmişten bu güne daralan kadrosu olmasına rağmen yine de yaşayan, terör meydana getiren bir örgüttür. 2 hafta önce ABD Büyükelçiliği'nde intihar saldırısı bu örgütün elamanı tarafından yapılmıştır.''

Başbakan Yardımcısı Atalay, Terör örgütleriyle Türkiye'nin yürüttüğü çok yönlü çalışmalar olduğuna dikkati çekerek, kendi dönemlerinde terörle mücadele konusunun önceki dönemlere göre farklılık gösterdiğini belirtti. Terörün her türlüsüyle güvenlik boyutuyla mücadele ederken çok yönlü analizleri de ön plana çıkardıklarını anlatan Atalay, ''Teröristle vatandaşı iyi ayırma, terörün zeminini yok etme, istismar ettiği unsurları yok etme gibi konular bizim temel politikalarımız oldu. Bu süreçte, insani ve demokratik bakışı Türkiye ön plana çıkarmaya çalıştı'' diye konuştu.

Türkiye'nin geçmişte demokratikleşme ve insan hakları açısından sıkıntılı dönemler yaşadığını dile getiren Atalay, vatandaşların bir kısmını mağdur eden haksızlıklar olduğunu ifade etti.

 

'10 yılda paradigma değişimi gerçekleştirmeye çalıştık'

Atalay, ''Devlet terör sorununu gerekçe göstererek vatandaşların haklı taleplerine kulak tıkamış. Bunları biliyoruz. Bu sadece Kürt vatandaşlar için değil, bütün vatandaşlar için geçerli. 10 yılda paradigma değişimi gerçekleştirmeye çalıştık. Vatandaşların haklı taleplerini yerine getirmeye çalıştık. Bu manada doğrusu çok ileri adımlar atıldı'' diye konuştu.

Atılan demokratikleşme adımlarında AB sürecinin ciddi desteğini gördüklerini vurgulayan Atalay, ''AB müzakere süreci olmasaydı bu değişimlerin Türkiye'deki bir kısmını iç mekanizmalarla gerçekleştiremezdik. AB sürecini Türkiye'nin demokratikleşme adımlarında önemli bir faktör olarak değerlendiriyorum'' dedi.

Vatandaşı tehdit gören bakışların tamamen terk edildiğine dikkati çeken Atalay, sözlerine şöyle sürdürdü: ''Otoriter devlet anlayışından demokratik devlete, insan yüzlü devlete doğru büyük bir değişim söz konusu. Bu yöneticilerde, özellikle yerel yöneticilerde öne çıkardığımız bir boyuttu. Vatandaşla ilişkilerde otoriter devletin temsilcileri değil, demokratik devletin, vatandaşa şefkat gösteren devletin temsilcileri olmaları yönünde önem gösterdik. Bu değişim sürecinde TBMM'nin daima desteğini gördük. 2002'den bu yana hem anayasa değişiklikleri hem ciddi yasal değişiklikler söz konusu oldu. Parlamento, hükümetin yürüttüğü bu çalışmalara büyük destek verdi. Özellikle ilk dönemde AK Parti ve Cumhuriyet Halk Partisi vardı. Doğrusu o dönemde biraz da Türkiye'nin o zor dönemlerden geçtikten sonra ilk demokratik genişleme döneminde iki parti çok ciddi işbirliği yaptı ve yardımlaştı. Terörle mücadelede çok yönlü bakışı sürdürüyoruz. 'Entegre bir proje' diye nitelendiriyoruz. 10 enstrüman varsa hepsini kullanmaya, çok yönlü bakışı kullanmaya gayret ediyoruz. Türkiye'de yaşayan Kürt kökenli vatandaşların ret, inkar, asimilasyon gibi uygulanan o politikaların hepsi terk edildi. Devlet geçmişiyle yüzleşiyor. 'Geçmişte hangi hatalar yaptık' diye kendiyle yüzleşiyor. Biz bu dönemde 'gerçek çoğulculuğu nasıl sağlarız' düşüncesinin peşindeyiz. Açık bir toplum nasıl olabilir. Bütün bu farklılıkları geçmişte yaşadığımız bu zenginliği nasıl tekrar kazanırız çabası içindeyiz.''

 

'Türkiye'yi normalleştirme yönünde çalışmalar yaptık'

Başbakan Yardımcısı Atalay, terörle mücadele konusunda son 10 yılda yapılan çalışmalar hakkında bilgi verdi. ''Sessiz devrim'' adlı bir kitap hazırladıklarını ve bu kitapta 10 yılda neler yapıldığını anlattıklarını dile getiren Atalay, Güney ve Doğu Anadolu'da işkence, köy boşaltmalar, göçe zorlama gibi hukuk dışı olaylar yaşandığını, bu olaylarla ilgili geliştirilen olağanüstü halleri kaldırdıklarını söyledi.

Üyelerinin çoğunluğunu askeri üyelerin oluşturduğu Devlet Güvenlik Mahkemeleri'ni kaldırdıklarını kaydeden Atalay, ''Faili meçhul cinayetler gibi olaylar sık sık anılıyordu, bu tür olaylara karşı hassasiyet gelişti, işkencelerin önlenmesi konusunda çalışmalar yapıldı. Türkiye, güvenlik birimlerini töhmet altında bırakan, işkence ile tanınan bir ülkeydi. İşkencenin cezası arttı, paraya çevrilmesi önlendi, zaman aşımını önleme yönünde çalışmalar yapıldı. Türkiye'yi normalleştirme yönünde çalışmalar yaptık'' diye konuştu. Yargı reformuyla önemli adımlar atıldığına işaret eden Atalay, askeri mahkemelerle ilgili düzenleme yapıldığını, askeri mahkemelerin yetkilerinin azaltıldığını, askeri suçlarla sınırlandırıldığını belirtti.

Darbecilerin yargılanmasına yönelik somut adımlar atıldığını, Anayasa Mahkemesi'nin İnsan Hakları Mahkemesi haline getirildiğini, bireysel başvuruları almaya başladığını anlatan Atalay, bu adımların Türkiye açısından çok önemli olduğunu bildirdi. Ana dili kullanma tartışmalarıyla ilgili de yasalarla düzenleme yaptıklarını, diller konusunda başvuru olduğunda okullarda seçmeli dersler uygulanabildiğini dile getiren Atalay, sosyo ekonomik alanlarda da çalışmalar yaptıklarını, bölgesel kalkınmışlığı dengeleme yönünde adımlar attıklarını belirtti.

Güney ve Doğu Anadolu'da devlet yatırımlarını artırdıklarını kaydeden Atalay, o bölgedeki vatandaşların istismarını önlemeye yönelik çalışma yaptıklarını bildirdi. Terörden çok sayıda sivil vatandaşın zarar gördüğünü vurgulayan Atalay, ''Bunların telafisi için de yasal düzenleme yaptık. Terör zararlarını karşılamaya yönelik yaklaşık 2 milyar dolar ödeme yaptık'' diye konuştu. Yapılan tüm çalışmaları, atılan tüm adımları vatandaşın tekrar güvenini kazanmak, vatandaşlar arasında eşitliği sağlamak için gerçekleştirdiklerini ifade eden Atalay, olumlu sonuçlar elde ettiklerini belirtti.

Demokratikleşme adımlarını atarken siyasi açıdan da risk aldıklarını dile getiren Başbakan Yardımcısı Atalay, AKP olarak risk alan bir parti olduklarını ve attıkları adımların toplum tarafından anlaşıldığını, desteklendiğini söyledi. Türkiye'de bu reformların devam edeceğini, 30 Eylül'de yapılan kongrede reformlar konusunda yeni hedefler belirlendiğini anlatan Atalay, ''Reformlarda devrimci, değişimci özelliğimiz devam ediyor. Bunu AK Parti'nin temel misyonu olarak görüyoruz. Türkiye'nin demokratikleşmesini önemsiyoruz'' dedi.

Sivil anayasa yapımı, AB sürecinin canlandırılması konularında da çabaların bulunduğuna işaret eden Atalay, AB sürecinden hiçbir zaman kopmadıklarını, son dönemlerde atılan demokratikleşme adımlarının AB müzakere sürecine pozitif katkı sağladığını söyledi.

 

Düşünce özgürlüğü ile şiddetin ayrımı

Atalay, terörle mücadele konusunda hassasiyet gösterdikleri 3 unsurdan bahsederek, güvenlik boyutunda terörle mücadele konusunda güvenlik birimlerinin hassasiyetle çalışmalarını sürdürdüklerini ifade etti. Türkiye'nin terör konusunda çeşitli risklere sahip olduğunu kaydeden Atalay, hem istihbarat hem de güvenlik olarak dikkatli olunması gerektiğini belirtti.

Terörle mücadele konusunda yargı reformu çalışmalarının da önemli olduğunu, özellikle 4. Yargı Paketi'nde önemli düzenlemeler yaptıklarını dile getiren Başbakan Yardımcısı Atalay, 4. Yargı Paketi'nde özellikle Avrupa İnsan Hakları konusunda Türkiye'ye yönelik verilen kararlar konusunda düzenlemeler yapıldığına işaret etti.

4. Yargı Paketi'nde düşünce ve ifade özgürlüğü ile şiddetin çok iyi ayrımını yaptıklarını vurgulayan Atalay, ''Düşünce ve ifade özgürlüğü sonuna kadar serbesttir. Şiddet ve cebir içeriyorsa o zaten düşünce olmaktan çıkar. O başka bir şey olur, o terör olur, o baskı olur, biz bu ayrımı 4. Yargı Paketi'nde yapmış olacağız'' diye konuştu.

Üçüncü unsurda ise diyaloğu önemsediklerini ifade eden Atalay, görüşme sürecinde istihbarat birimlerinin yürüttükleri görüşmelerle müzakere sürecini sürdürdüklerini dile getirdi. Demokratikleşme adımları atılırken terörü kökten çözmeye yönelik ciddi çalışmalar yapıldığını vurgulayan Atalay, bu konuda tüm enstrümanları devreye soktuklarını, yurt içinde ve yurt dışında ileri bir adım atıldığını bildirdi. Atalay, bu çalışmalarda tüm partilerin, sivil toplum örgütlerinin katkılarını aradıklarını ifade etti.

 

'Avrupalı dostlardan beklentiler'

Başbakan Yardımcısı Atalay, Avrupalı dostlarından terör konusunda daima beklentilerinin bulunduğunu dile getirdi. Avrupa ülkelerinde PKK terör örgütü ve DHKP-C'nin çalışmalarının bulunduğunu ifade eden Atalay, şunları söyledi: ''Bütün ülkeler ve Avrupa birliği bu örgütleri terör örgütü olarak ilan etti, ama sivil toplum örgütü görüntüsünde çok çalışmalar var. Lider kadrosunun AB ülkelerinde yaşadığını biliyoruz. Bunların bir kısmını istiyoruz. Bu isimler İnterpol'ün kırmızı bültenlerinde. İadesinde zorluklar oluyor. Biz bunları ikili bazda bütün ülkelerle çalışıyoruz. Geçen hafta Almanya İçişleri Bakanı buradaydı ve kendisine geniş dosyalar sunduk. Fransa'daki olayı hepimiz biliyoruz. Oradaki kişilerle ilgili aranma bültenleri, talepleri iade edilmeyişi... Amerika Büyükelçiliğinde terör eylemi yapan DHKP-C üyesi... Bu kişi Almanya'da yaşıyor. Geçen ekim ayında Almanya'dan Yunanistan'a geliyor. Selanik'te eğitim görüyor. İllegal yollarla Türkiye'ye giriş yapıyor ve terör eylemini geçekleştiriyor. Biz bu kişiyi Almanya'dan zamanında istemişiz, ama edilmemiş. Burası dolaşım alanı. Biz Avrupa ülkelerinde terör konusunda daha büyük hassasiyet istiyoruz. İtalya, Belçika, Hollanda'da son zamanlarda belli operasyonlar yapıldı, ancak sonuçları çok verimli olmadı. Artık PKK Avrupa'ya yönelik bir tehdittir. Finans toplama, insan toplayıp dağa gençleri götürme açısından tehdittir. Biz Avrupa ülkelerinden bu manada daha fazla destek ve işbirliği bekliyoruz.''