Dünyanın 320. şarap uzmanı olmak
Tuğba Altınöz, şarap tutkunu. Bu tutkusunu, eğlenmek için arkadaşlarıyla Bozcaada’da şarap yapan eşiyle tanıştıktan sonra keşfetmiş. O günden beri şaraba dair öğrenme açlığı içinde. Londra Wine and Spirit Education Trust’ı bitirdi. İki uluslararası şarap festivalinin daimi jürisi. Şimdi dünyada 319 kişinin sahip olduğu “Master of Wine”ın peşinde. Bu enstitüye girmeyi başardı, sırada mezuniyet var.
Esra Açıkgöz / Cumhuriyet”Hayalini 29 yaşındayken keşfediyor Altınöz. 2010'da eğitim almaya karar veriyor. Araştırmaları onu, “dünyanın en prestijli şarap okulu” denilen Londra Wine and Spirit Education Trust'a (WSET) götürünce kolları sıvıyor, okula giriyor. Sınıfında kimler yok ki? Dünyanın en önemli şarap şirketlerinin müdürleri, en köklü şarap üreticisi ailelerin üyeleri, büyük market zincirlerinin şarap alımcıları... Sektörün dışından gelen tek kişi, Altınöz. Herkesin, bilmem nerenin müdürü diye başladığı tanışma cümleleri ona gelince, “Türkiye'nin küçük bir yerinde, Bozcaada'da, küçük bir bağımız var, amatör şarap üretiyoruz”a dönüşüyor. Bu yanıtıyla bir anda müstehzi bakışların kendisine çevrilmesine neden oluyor. “Bana güldükleri de oldu” diyor, “Zaten Türk olduğumu söylemem de onları şaşkınlığa sokuyordu. Müslüman ülke, şarapları tanınmıyor doğru düzgün. “Siz dünya şarapları hakkında ne bilebilirsiniz”, diyorlardı. Ancak eğitimi en kısa sürede ben tamamladım. İnsanların beş katı çalıştım. Ama hırstan değil, çok zevk aldığımdan”.
ŞARAP SİZE DÜNYAYI ÖĞRETİYOR
Mezuniyet kesmiyor onu. Daha fazla bilginin peşinde o. Şarapla ilgili her sırra ermek istiyor.“Şarap öyle bir şey ki, sonu yok. Öğrendikçe daha derinleşmek istiyorsunuz. Bir alanı seçtiğinizde sadece onda uzmanlaşırsınız, ancak şarapta tarih, coğrafya, kültür var. Sıkılmanız mümkün değil. Dünyayı öğreniyorsunuz” diyor. Bozcaada'da şarap eğitimleri vermeye başlayınca bilgilerini paylaşmanın keyfiyle daha da motive oluyor. Bir de özellikle Türkiye'de şarapta hep üst dil kurularak, elitist bir hal yaratılmasını yıkma isteği onun için itici bir güç. “Şarap, topraktan geliyor” diyor, “Onla haşır neşir olurken, tabiatla içiçesiniz, kimsenin kimseden üstünlüğü yok, doğa herşeyden üstün. Sadece doğanın dili ve damağınızdaki tat yeter şaraptan konuşmak için”. Dünyadaki önemli şarap yarışmalarından ikisinin, International Wine Challenge ve 60 yıllık geçmişi olan International Wine and Spirit Competition'da, ömür boyu sürecek jüri üyeliğini kazanmayı başaran tek Türk, Altınöz. Yarışmalarda aynı zamanda bir kültür elçisi gibi, doğru anlaşılsın diye Türk şarapları hakkında bilgi veriyor. Şimdi gözü “dünyada şarap konusunda ulaşabileceğiniz en yüksek kategori, en prestijli şarap ünvanı” olan, sadece 319 kişinin sahip olduğu Master of Wine'da (MW). Kökleri 1363'lere dayanan Masters of Wine Enstitüsü'ne kabul edilmek zor. Zira adaylığı bile önemli bir statü olduğu için, öneleme sınavları yapılıyor. O, aday olmayı başarıyor. En az üç yıllık bir eğitim bu. Enstitünün anlatımıyla “yolculuk”. Zira senede iki yatılı seminer, birkaç günlük tadım, paneller dışında aslında kendi kendinize çalışarak gelişiyorsunuz.
Tabii yolunuzu şaşırmamak için bir MW'ın danışmanlığına sahipsiniz. “Bir bağcı kadar üzüme, önolog kadar şarap yapımına, şarap şirketi yöneticisi kadar pazarlamaya hakim olmalısınız. Dünyanın her yerinden karşınıza gelecek şarapları tadıp, yapım şekillerinden üzümlerin yetiştirilme koşullarına kadar anlatabilmeniz gerekiyor. Çok uzun bir yol”.
TEK BAŞINIZA ŞİRKET OLUYORSUNUZ
Bitirmek için, dört gün sürecek, 36 kör tadıma katılıp, dünyanın her yerinden olabilecek şarapları üzüm çeşitleri, iklim koşulları, yapım şekilleri, alkol dereceleri, kalmış şeker gramları, pazarlama şekillerine kadar bileceksiniz... Bitmedi! “Diyelim ki, çok şanslısınız bunu ilk seferde geçtiniz. On bin kelimelik bir tez hazırlıyorsunuz. Benim için en zevkli kısmı bu, Türk şarapları üzerine yapacağım. İstiyorum ki, ülkemizin de şarapları enstitünün kütüphanesinde bir kaynak olarak yer alsın”.
Türkiye'de şarap üzerine uzmanlaşmak zor. Ne Avrupa'daki gibi bol şarap seçeneği var, ne şarap tadacak mekanlar, fuarlar, seminerler... Vergilerden dolayı fiyatlar da yüksek. “Alkol yasasıyla herşeyin önü daha da kapatıldı” diyor, “Buradan bu işe başvurmak tam bir delilikti. Avrupa'da insanlar bu kültürle büyüyor. Biz tatmam gereken şarapları bulmak için ne yapacağımızı şaşırıyorduk. Ama yılmadım”.
Bütün bu süreçte eşi çok destek oluyor Altınöz'e. Bunda şarabı sevmesinin payı var. “Şaraphaneleri gezerken ben tükürüyorum, o içiyor” diyor gülerek, “Dolayısıyla arabayı ben kulanıyorum, şarapları ben değerlendiriyorum, not alıyorum. Bazen zevkli tarafı kaçırdığım için onu kıskanıyorum. Eşim kör tadımlarda da çok yardımcı oluyor. Göstermeden farklı şarapları önüme koyuyor. Alıştırma yapıyorum. Tabii kalanları o bitiriyor”.
MW'ye sahip 320. kişi olmakta kararlı Altınöz. Bütün dünya şarabına ve şarabın bütün konularına hakim bir uzman olduktan sonraki hedefi mi? “Tek başınıza şirket oluyorsunuz. Dünyanın her yerinde eğitimler veriyor, şaraphanelere, bağlara danışmanlık yapabiliyorsunuz. Ben, Türkiye'nin şaraplarını, şarap bölgelerini dünyada tanıtabilmek ve hak ettiği yeri almasını sağlamak için kullanmak istiyorum. MW'si olmayan Portekiz de ilgimi çekiyor, orada da bağlantılarım var”.
TÜRKİYE'DEKİ ŞARAPLARIN KALİTESİ...
Azimli, idealist butik üreticileri ortaya çıktıktan sonra çok gelişti. Çoğu bunu ikinci kariyer olarak seçtiğinden, zevkle, zevk için yapıyorlar. Onun için iyi olmasını istiyorlar. Üreticiye şarabınız iyi değil, demek zor. Çocuğunuz kepçe kulaklı demek gibi aslında (gülüyor). Şarap işinin içine girdiğinizde, ürettiğiniz meta olmaktan çıkıyor, parçanız gibi oluyor. O yüzden de üretciler çok çabalıyor. Sadece taklit etmekten kaçınmak, özgünlüğü yakalamak lazım. Uluslararası üzümlerden kaliteli şaraplar üretiliyor zaten. Biz ne kadar kendi üzümlerimizi kaliteli üretebilirsek dünyada o kadar çok yer alırız. Damaklar çok gelişti, olanlardan sıkıldı insanlar. Farklı tadlar isityorlar. Portekiz'i o yüzden seviyorum. İnanılmaz fazla üzüm çeşidi var ve kendi üzüm çeşitlerinden şarap yapmakta ısrarlılar. Türkiye'de üreticiler artık bilinçli, sadece rahat bırakılmaları gerekiyor. Yasaklar umarım bir an önce kalkar.