Dünya Türkiye’yi yakından izliyor
Avusturya İnsan Hakları Derneği’nin 2017 ödülünü kazanan İHD Genel Merkez Sekreteri Osman İşçi, pasaportu iptal edildiği için ödülünü almaya gidemedi.
Seyhan Avşarİnsan Hakları Derneği (İHD) Genel Merkez Sekreteri Osman İşçi, 12 yıldır dernekte mücadele yürütüyor. Barış imzacıları arasında yer aldığı için Ağrı İbrahim Çeçen Üniversitesi’ndeki görevinden ihraç edildi. ‘Çok sevdiği kampüsten’ ayrı, çevirmenlik yaparak yaşamını sürdürüyor. Avusturya İnsan Hakları Derneği’nin 2017 Ödülü’ne layık görüldi. Yurtdışına çıkamadığı için 9 Aralık’ta yapılan ödül törenine katılamadı. Böyle bir dönemde bu ödülün kendisine verilmesinin iki anlamı olduğunu söyleyen İşçi, “Birinci neden Türkiye’de içinde bulunduğumuz insan hakları durumunun uluslararası insan hakları mekanizmaları ve toplumu tarafından yakından takip edilmesi. İkincisi, bu ihlaller karşısında insan hakları savunucularının yürüttüğü mücadelenin takdir edilmesi” diyor. İşçi ile ödülünü, Türkiye’yi ve hak ihllallerini konuştuk.
- Ödül size ne hissettirdi?
Ülkemizde hemen her kuşaktan insan hakkı kategorilerinde ağır bir dönem yaşanırken böyle bir ödül almak beni onurlandırdı, yalnız olmadığımı hissettirdi ve beni daha güçlü kıldı. Bu ödül şahsıma verilmiş gibi gözükse de esasen Türkiye’deki insan hakları hareketine verilmiş bir ödüldür. Bu hareketin içerisinde parçası olmaktan onur duyduğum İHD, Avrupa-Akdeniz İnsan Hakları Derneği, Barış İçin Akademisyenler, Eğitim- Sen, KESK var. Bu listeyi daha da uzatabilirim tabii.
- Ödül törenine de katılamadınız.
Pasaportum iptal edildi. Fiziksel olarak orada olamadım. Ancak tören bir konuşma metni gönderdim. Ödülü benim adıma 2014 yılından beri, insan hakları hareketi tarihi konusunda birlikte çalıştığımız Prof. Dr. Wolfgang Schmale ve BAK imzacısı ve sevgili dostum Dr. Gülşah Kurt aldı.
- Tutuklu gazeteciler, ifade özgürlüğüne yönelik baskılar tartışma konusuyken, ödülün bir Türkiye Cumhuriyeti vatandaşına verilmesi nasıl bir anlam içeriyor sizce?
İfade özgürlüğüne baskılar giderek artıyor, kaygı verici düzeyi geçmiş durumda. Cumhuriyet gazetesinin yazarlarının da aralarında olduğu 140 civarında gazeteci cezaevinde ve daha fazlası hakkında davalar var. BAK imzacıları hakkında davalar açılmaya devam ediyor. Böylesi bir süreçte bu ödülün verilmesinin iki anlamı var. Birincisi, Türkiye’de içinde bulunduğumuz insan hakları durumu uluslararası insan hakları mekanizmaları ve toplumu tarafından yakından takip ediliyor. İkincisi, bu ihlaller karşısında insan hakları savunucularının yürüttüğü mücadele de takip ediliyor ve takdir ediliyor Aktivistlerin faaliyetlerinin uluslararası insan hareketi tarafından bilindiği anlamına geliyor.
- Türkiye’nin insan hakları alanında her geçen gün geriye gidişini nasıl değerlendiriyorsunuz?
İnsan hakları durumu, genel demokratikleşme, barış ve hukukun üstünlüğü prensiplerinin yaşama geçmesi ile ilgilidir. Örneğin, Kürt meselesinden kaynaklı silahlı çatışmaların arttığı dönemlerde yaşam hakkı, işkence ve kötü muamele yasağı, ifade özgürlüğü, gösteri ve toplantı özgürlüğü gibi alanlarda ihlaller artıyor. 2013- 2015 dönemi, insan hakları açısından daha iyi bir dönemdi. Ülkemizdeki genel gidişat ne yazık ki iyiye gitmediği için insan hakları ihlalleri alanında değişen bir şey yok.
Sevdiğim işi yapamıyorum
- KHK ile mağdur edilen binlerce akademisyenden birisiniz. Bir taraftan size ödül verilirken diğer tarafta akademik camiadan uzak düşmüş durumdasınız. Şu an neler yapıyorsunuz?
Bir taraftan ihraç edilip, sevdiğim işi yapmaktan uzak düşüp diğer taraftan ödül verilmesi ülkemizin içerisinden geçtiği zorlu dönemin bir sonucudur. İhraç edilmek tabii ki zor, sevdiğim işi yapamıyorum. Artık kampüse daha az gidebiliyorum çünkü yaşamımı kazanmak için başka işlerle uğraşmam gerekiyor. Ancak, bu süreçteki dayanışma beni güçlü kıldı ve kılıyor.
- Barış akademisyenlerinin davalarından hukuki bir karar çıkacağını inanıyor musunuz?
Bu koşullar altında böyle bir inancım yok. Umarım, tarih beni haksız çıkarır.
Nuriye ve Semih için adım atılmalı
- Açlık grevindeki akademisyen Nuriye Gülmen ve öğretmen Semih Özakça’nın talepleriyle ilgili bir adım atılmış değil... Bu konuda neler söylemek istersiniz?
Uzun süredir açlık grevindeler ve bu çok ağır bir süreç. Yaşam hakları açısından kaygılıyız. EuroMed Rights olarak Kasım ayı başında Semih ve Esra Özakçayı evlerinde ziyaret etmiştik. Geçen hafta da İHD heyetimiz Nuriye Gülmen’i ziyaret etti. Tek talepleri işlerine geri dönmek. Açlık grevi süreci daha ağır sonuçlara yol açmadan önce yetkililer adım atmalıdır çünkü yaşam hakkı en temel haktır.