Dünya Sağlık Örgütü'nden Covid-19 aşısı yanıtı: 2021 ortasını bulacak
DSÖ Baş Araştırmacısı ve Kamu Sağlığı Birimi Başkanı Soumya Swaminathan, Covid-19 aşısının kitlesel kullanımının en iyi ihtimalle 2021 yılı yaz aylarını bulabileceğini söyledi.
cumhuriyet.com.trAşı çalışmaları hızla sürerken üretici firmalar hükümetlerle tedarik anlaşmaları için görüşmelere hız verdi. DSÖ ise aşı konusunda temkinli.
Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) Baş Araştırmacısı ve Kamu Sağlığı Birimi Başkanı Soumya Swaminathan, aşının kitlesel kullanımının en iyi ihtimalle 2021 yılı yaz aylarını bulabileceğini ve pandemiyi bitirebilmek için aşının koruma oranının yüzde 70'in altında olmaması gerektiğini kaydetti.
DW Türkçe'de yer alan habere göre; Swaminathan, aşı çalışmaları ve bağışıklık gibi konularda Alman Haber Ajansı'nın (dpa) sorularına yanıt verdi.
"UMUTLUYUZ"
Aşının ne zaman kullanıma hazır olabileceğiyle ilgili konuşan Swaminathan, şu an 20'yi aşkın aşı adayı üzerine klinik araştırmalar yürütüldüğünü belirterek şunları söyledi:
"Aralarından birkaçının işe yarayacağı konusunda umutluyuz. Hepsinin fiyaskoyla sonuçlanması büyük şanssızlık olur. Sonuçları 2021 başında almamız mümkün. Ardından aşının tamamlanması ve seri üretime geçilmesi gerekiyor. Pratik düşünecek olursak kitlesel olarak kullanılabilecek bir aşı 2021 ortasını bulacaktır. Önceden kestirmek zor. Ama bir aşı adayının başarı şansını yüzde 10 olarak düşünürsek bu, bir ya da iki adayın, hatta belki daha fazlasının başarılı olabileceği anlamına gelir."
"AŞI, YÜZDE 70'LİK KORUMA SAĞLAMALI"
Şu an insanlar üzerinde test edilen aşıların arasında, özellikle şans tanıdığı bir aşı olup olmadığı sorulan Swaminathan "Aşı adaylarının hangisinin başarılı olabileceğini önceden söyleyemeyiz. Başarı şansı, aşı adayının mümkün olduğunca fazla kişi üzerinde denenmesine bağlı. İlgi yoğun, büyük yatırımlar yapılıyor. Ama bizim belli kriterlerimiz var. Aşının, aşılanan insanların yüzde 20'sini, ya da yüzde 30'unu koruması yeterli değil. Salgın bu şekilde sona erdirilemez. Yaklaşık yüzde 70'lik koruma sağlayan ve güvenli bir aşıya ihtiyacımız var" ifadelerini kullandı.
"ŞİMDİYE KADAR GÖRDÜĞÜMÜZ EN HIZLI İLERLEME"
Aşı çalışmalarının çok hızlı bir şekilde ilerlediğini söyleyen Swaminathan, "Diğer hastalıklarla karşılaştırdığınızda şimdiye kadar gördüğümüz en hızlı ilerlemeye tanık olduk" dedi.
Ocak ayında virüsün RNA genomunun tespit edilmesiyle mart ayındaki ilk aşı testi arasında üç aydan kısa bir zaman geçtiğini vurgulayan Swaminathan, şunları ekledi: "Daha önce böyle bir duruma tanık olmadık. (Aşı adayının insanlar üzerindeki etkisinin incelendiği) üçüncü fazın, birinci yılın sonunda tamamlanması önemli bir başarı olacaktır. Ama klinik araştırmalarda üçüncü fazın tamamlanması ille de aşının etkili, güvenli ve kullanıma hazır olduğu anlamına gelmiyor."
"FARKLI YÖNTEMLER DAHA İYİ SONUÇ VEREBİLİR"
Test edilen aşıların oldukça farklı temellere dayandığı belirtilen ve aralarında favorisinin olup olmadığı sorulan Swaminathan şu yanıtı verdi:
"Bazı aşı konseptleriyle ilgili daha fazla tecrübemiz var. En azından ne bekleyebileceğimizi biliyoruz. Örneğin deaktive edilmiş virüslerle yapılan aşılar uzun yıllardır kullanılıyor. RNA ve DNA bazlılar ise yeni ve şimdiye kadar insanlar üzerinde hiç kullanılmadı. Dolayısıyla sonuçları çok dikkatlice gözlemlememiz gerekiyor. Bu yeni metotların bağışıklığı ortaya çıkarmada ne kadar etkili olduklarını ya da ne kadar güvenli olduklarını bilmiyoruz. Ancak bu kadar değişik yöntemlerin denenmesi çok iyi. Farklı insan gruplarında, örneğin yaşlılar, hamileler ya da çocuklarda farklı yöntemler daha iyi sonuç verebilir."
"ANTİKORLARIN ORTADAN KAYBOLMASI, BAĞIŞIKLIĞIN YİTİRİLDİĞİ ANLAMINA GELMİYOR"
Swaminathan, "Kısa süre önce açıklanan araştırmalar, enfeksiyonla oluşan antikor seviyesinin, sonrasında hızlı bir şekilde gerilediğini ortaya koydu. Bu sizce endişe verici bir bulgu mu?" sorusunu ise şu sözlerle yanıtladı:
"Hayır, ama yakından takip ediyoruz. Virüsü nötralize eden antikorların ortadan kaybolması, bağışıklığın yitirildiği anlamına gelmiyor. Bu virüse karşı farklı bağışıklık yolları daha inceleme aşamasında. Hücrelerin ilettiği bağışıklık tepkisinin, yani T hücreleri tepkisinin çok önemli olabileceğine dair bulgular da var. Buna ek olarak vücutta oluşan bazı hafıza hücreleri var. Bu hücreler, vücuda yeniden virüs girdiğinde yeniden aktive olup bağışıklık tepkisi oluşturabiliyor. Daha bunları öğrenme aşamasındayız. Doğal enfeksiyonlardan bildiğimiz şey, antikor üreten insanların çoğunluğunun bağışıklık da kazandığı. Bunu bilmek güzel birşey. Aşının da bağışıklık yaratabileceği umudu var. Şimdiye kadar ikinci bir enfeksiyonun oluştuğu vaka duymadık."