DTP sözlü savunma yaptı
Demokratik Toplum Partisi Genel Başkanı Ahmet Türk, partisi hakkında açılan kapatma davası için Anayasa Mahkemesi'ne sözlü savunma yaptı.Türk'ün savunması yaklaşık 3 saat sürdü. Savunmanın ardından açıklama yapan Türk, DTP'nin kapatılmasının, partiye oy veren 2 milyon insanda hayal kırıklığı yaratacağını söyledi.
cumhuriyet.com.trDTP hakkında açılan kapatma davası kapsamında DTP Genel Başkanı Ahmet Türk, Anayasa Mahkemesi’ne sözlü savunma yaptı. Türk’ün savunması yaklaşık 3 saat sürdü. Savunmanın ardından, basın açıklaması yapan Türk, DTP’nin kapatılmasının, bu partiye oy veren 2 milyon insanda bir hayal kırıklığı yaratacağını ve insanların demokratik siyasetten umudunu keseceğini söyledi.
Türk, “2 milyon insanın oy verdiği bir partinin kapatılması elbette ki insanlarda bir hayal kırıklığı yaratır. Demokratik siyasetten umudunu keser bunu görmemiz lazım. Bu bir gerçektir” dedi.
DTP’nin kuruluşundan bu yana demokratik ve sivil yöntemleri esas alan bir felsefesinin olduğunu söyleyen Türk, “Diyalogun, uzlaşının, ortak aklın Türkiye’de bu çatışmalı süreci sona erdirebileceğine inanıyoruz. Eğer bugün bir çatışma varsa bunun sorumlusu demokrasiyi halkımıza insanlarımıza çok görmekten kaynaklandığını ifade etmeye çalıştık. Demokratik değerlerin oluştuğu bir ortamda silahın şiddetin olmayacağını ifade ettik. Ama mevcut politikalar mevcut yasalar gerçekten sorunun çözümün barışçıl demokratik yönde çözümüne katkı sunmadığı için bugün bu sıkıntıları acıları yaşadığımızı ifade etmeye çalıştık” dedi.
Bir soru üzerine Türk, savunmada Venedik kriterlerini, AİHS’yi ve AİHM kararlarının tamamını gündeme getirdiklerini ve mahkemenin bu kriterler doğrultusunda davayı değerlendirmesini istediklerini belirtti.
“DTP kapanırsa şiddetin artacağını bekliyor musunuz?” sorusuna ise Türk şu yanıtı verdi: “Biz DTP’nin kapatılmamasını istiyoruz. Bunun şiddetle bir ilgisi yok. Tabiî ki demokratik siyaseti kanalları kapattığınızda, demokratik siyasetten umudunu kesen insanlar bir hayal kırıklığını bir darlığı bir sıkıntıyı yaşayacaktır. Bu bir gerçektir. Bizim istediğimizi bu ortak ülkede birlikle sevgiyle 72 milyonu kucaklaştıracak bir anlayışı egemen kılmaktır. Bizim arzumuz budur. Ama tabi ki 2 milyon insanın oy verdiği bir partinin kapatılması elbette ki insanlarda bir hayal kırıklığı yaratır. Demokratik siyasetten umudunu keser bunu görmemiz lazım. Bu bir gerçektir.”
Türk iddialar arasında DTP’nin Abdullah Öcalan’ın talimatıyla kurulduğu ve DTP’nin PKK’yla organik bağı olduğu iddiasına ne yanıt verdiklerinin sorulması üzerine de, “Öcalan konusunda başımızı kuma gömerek devekuşu siyaseti yapmamız beklenemez. Toplumsal, sosyal, siyasal bir realite olmasından kaynaklı olarak bu bir zorunluluktur” dedi. DTP mevcut resmi ideolojilere göre kurulan bir parti değildir. Doğru düşünceler doğru fikirler kimden gelirse gelsin bunun yaşama geçmesi için bir ortak akıl ortaya koymamız gerekiyor” dedi. Doğru düşünceleri Abdullah Öcalan söyledi diye bunun karşısında durmanın doğru olmadığını belirten Türk, “Önemli olan bu düşüncenin doğru olup olmadığına bakmamız gerekiyor. Bu konuda düşüncemizi söyledik. Zaten her zaman söylüyoruz bizim böyle organik bağımız yok ama yaşanan bir realite var. 25 yıldan beri süren sancılı bir süreç var. Elbette bu sancılı süreçle ilgili düşüncelerimizi ortaya koyduk” diye konuştu.
Süreç nasıl işleyecek?
Bundan sonraki süreç Anayasa Mahkemesi raportörünün, davaya ilişkin bilgi, belgeleri toplamasıyla devam edecek. Raportör, esas hakkındaki raporunu hazırlayacak. Bu işlemler sürerken, gerek Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı gerekse davalı DTP ek delil veya yazılı ek savunma verebilecek.
Raporun, Anayasa Mahkemesi'nin 11 üyesine dağıtılmasının ardından, Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç, toplantı günü belirleyecek. Üyeler, belirlenen günde bir araya gelerek kapatma istemini esastan görüşmeye başlayacak.
DTP hakkındaki kapatma davasını 11 kişiden oluşan Anayasa Mahkemesi heyeti karara bağlayacak. Asıl üyelerden herhangi birinin bulunmaması veya emekliye ayrılması durumunda 4 yedek üyeden en kıdemlileri heyete katılacak.
Anayasaya göre, bir siyasi partinin kapatılmasına karar verilebilmesi için nitelikli çoğunluğun oyu aranacak. Buna göre kapatma kararı için Anayasa Mahkemesi'nin 11 asıl üyesinin en az 7'sinin oyu gerekecek.
İddianamede, DTP'li milletvekilleri Selahattin Demirtaş, Aysel Tuğluk, Sebahat Tuncel, Ahmet Türk, Osman Özçelik, İbrahim Binici, Sevahir Bayındır ve Fatma Kurtulan'ın da aralarında bulunduğu 220 parti üyesi hakkında siyasi yasak getirilmesi isteniyor.
Halis: PKK ve Apo gerçektir
Partileri hakkında kapatma davasına ilişkin Tunceli’de düzenlenen basın açıklamasına katılan DTP Tunceli Milletvekili Şerafettin Halis, davaya sert sözlerle tepki gösterdi.
Halis, partilerinin kapatılması durumunda aynı amaç ve argümanlarla mücadeleye devam edeceklerini belirterek, “Kürtlerin demokratik taleplerinin önünü kesilmesi ister istemez zorunlu olarak bu ülkede PKK ve önderi Apo gerçekliğini çıkarmıştır. PKK ve Apo gerçekliktir” dedi.
Türkiye’nin bir demokrasi sınavından geçtiğini ifade eden Halis, “DTP’yi kapatırsanız Kürtlere dağın yolunu gösteriyorsunuz demektir. Kürtlere dağın yolunu göstermeyin diyoruz. Sonuçlarına katlanamazsınız. Bunun altından kalırsınız” dedi.
Partilerin demokrasilerin vazgeçilmez unsuru olduğu söylenmesine rağmen Türkiye’nin “partiler mezarlığına” döndüğünü ifade eden Halis "Kürtlere bu güne kadar yapılan mezalimin, zulmün devamı demektir” dedi. Halis, partilerini kapatmak isteyen anlayışın altında “daha fazla ölüm” isteyen mantığın yattığını söyledi.
Polat: Bize dağın yolunu göstermeyin
Basın açıklamasında konuşan DTP Tunceli İl Başkanı Murat Polat ise, halkın istem ve talepleri doğrultusunda siyaset yaptıklarını belirtti. Tek dil, tek ulus, tek bayrak zihniyetine karşı, DTP ve Kürtlerin bir zenginlik olduğunu ifade eden Polat, Türkiye halklarının istem ve taleplerinin dile getirilmesinden korkulduğu için partilerinin kapatılmaya çalışıldığını savundu. DTP’nin parlamento dışına itilmek istendiğini söyleyen Polat şöyle konuştu; “Bizleri legal demokratik zemininin dışına itmek istiyorlar. Kürt sorununu çözmeden, parti kapatarak Türkiye’nin sorunlarını çözemezsiniz. DTP gücünü halktan alan bir halk hareketidir. Bizim, gücünü deniz fenerlerinden alanlarla alakamız olmaz. DTP’yi kapatırsanız Kürtlere dağın yolunu gösteriyorsunuz demektir. Kürtlere dağın yolunu göstermeyin diyoruz. Sonuçlarına katlanamazsınız. Bunun altından kalırsınız. Kürtlerin haklı taleplerinin kabul edilmesini istiyoruz. Bize dağın yolunu göstermeyin.”
Uras: ÖDP'nin kapatılması hiç bir sorunu çözmez
ÖDP Genel Başkanı ve İstanbul Milletvekili Ufuk Uras da DTP'nin kapatılmasının hiç bir sorunu çözmeyeceğini belirtti.
Uras, yaptığı yazılı açıklamada, Türkiye'nin yakın tarihindeki parti kapatmaların, var olan siyasal ve toplumsal sorunların çözümüne çare olmadığını vurguladı. Yargı yollarını kullanarak toplumsal ve siyasal sorunlara çözüm arayan zihniyetlerin de demokrat olmadığının görüldüğünü savunan Uras, Cumhuriyet tarihi boyunca çözüm üretilememiş bir Kürt sorunu bulunduğunu ve bu sorunu aşmanın yolunun da Mecliste siyasal çözümler üretmekten geçtiğini kaydetti.
Ufuk Uras, Kürt sorunun bir asayiş sorunu olmadığı gibi, yargının veya askerin çözebileceği bir sorun da olmadığını belirterek, ''Sorun, Türkiye toplumunun sorunudur. Çözüm yeri Meclistir ve Türkiye'dir. Çözüm yolu demokratikleşme ve hoşgörüdür, farklı kültürlere saygı göstererek eşit yurttaş ilişkilerinin geliştirilmesidir. Eşit koşullarda bir arada yaşama iradesinin güçlenmesinin ve şiddetin sona erdirilmesinin yolu da budur'' dedi.
İHD: Siyasi partiler rejimini yargılamak gerekir
Bu arada İHD Genel Başkanı Hüsnü Öndül de yaptığı açıklamada, DTP’yi yargılamak yerine, mevcut siyasi partiler rejimini, çoğulcu demokrasi ilkesi açısından sorgulamak ve yargılamak gerekir dedi.
Öndül, Türkiye’nin siyasi partiler rejiminin, partileri “herhangi bir işletme, oluşum, alelade bir araya geliş ve benzeri bakış açılarıyla” gördüğünü ifade etti. Öndül, “Siyasi partiler, rejim için, hem demokrasinin vazgeçilmez unsurudur; hem de hiç hükmünde varlıklar. Siyasi Partiler, çok kolay kapatılabilen, tehdit edilebilen, ihtar verilebilen ve mutlaka devletin özel bir birimi (temelde emniyet-güvenlik birimi) tarafından izlenmesi, denetlenmesi gereken yapılar olarak görülüyor” dedi.
Demokrasilerde, yurttaşların siyasi partilerde örgütlenerek, iktidar mücadelesi verdiklerini ancak Türkiye’nin siyasal partiler rejiminin yasaklarla örülü olduğunu savunan Öndül, şunları söyledi: “Siyasi partilerin düşünce açıklamalarına sınırlar konmuştur. Diyanet İşleri Başkanlığı’nı tartışamazlar; mevcut otoriter laiklik anlayışını eleştiremezler. Kürt sorununu tartışamazlar; fikirler üretemezler, yerel yönetimler konusunda model üretemezler. Hatta siyasi partiler, örnek olsun Kürtçe 'merhaba' bile diyemezler; Kürtçe davetiye bile bastıramazlar. Böyle bir sistemin demokrasiyle ne alakası var? DTP’yi yargılamak yerine mevcut siyasi partiler rejimini, çoğulcu demokrasi ilkesi açısından sorgulamak, yargılamak…Venedik kriterlerini hakim kılmak…Hukukun üstünlüğü ve demokrasi ilkesini yaşama geçirmek suretiyle ülke içindeki barışı inşa edebilmek… Hatta özür dileyebilmek…Sistemin yapması gerekenler bunlardır.”