Dostluğa Schengen duvarı

ReFrame çizgi roman sergisi, Türkiyeli, Cezayirli ve Britanyalı sanatçıların Avrupa’ya eleştirilerini yansıtıyor. Cezayirli çizer Sofiane Belaskri çalışmasında, Avrupa’nın kapılarının dışarıdaki ülke insanlarına kapalı olmasını eleştiriyor. İşin ironik yanı ise bu çalışmayı yapan Belaskri’nin Londra’daki sergi için vize alamamış olması.

Aslı Uluşahin / Cumhuriyet

 

ReFrame (YeniKadraj) çizgi roman sergisi, Türkiyeli, Cezayirli ve Britanyalı genç sanatçıların günümüz Avrupa’sına ve Avrupa Birliği’ne (AB) bakışlarını yansıttıkları çalışmalardan oluşuyor. Öncesinde Londra ve Cezayir’e konuk olan, 28 Şubat’a kadar Beyoğlu’ndaki Çevre ve Kültür Değerlerini Konuma ve Tanıtma Vakfı (Çekül) binasında görülebilecek serginin küratörlüğünü, Türkiye’nin tek çizgi roman festivali Istanbulles’un genel koordinatörü Canan Maraşlıgil üstleniyor.

Sergiye Türkiye’den Naz Tansel, Murat Mıhçıoğlu ve Cem Özüduru, Cezayir’den Sofiane Belaskri, Mahmoud Benameur, Soumeya Ouarezki ile Britanya'dan Hannah Berry, Daniel Locke ve İLYA katılıyor.

Maraşlıgil, üç ülkedeki çizgi roman festivallerinin ortaklığıyla hazırlanan projenin amacını, “Avrupa teması üzerinde, demokrasi, düşünce özgürlüğü hakkında birlikte düşünmek” olarak özetliyor.

Neden bu ülkelerin belirlendiğini ise şöyle açıklıyor: “Bunlar Avrupa’nın dışında sayılabilecek ülkeler. Birleşik Krallık evet AB üyesi ama şu an orada, birlikte kalmak ya da çıkmak üzerine yoğun bir tartışma var. Özellikle bu ülkelerin Avrupa’ya bakışı önemliydi, her ülke başka bir bakış açısı getirdi. Ayrıca bu sergi genç sanatçıların sesini duyurması açısından da önemli. Çünkü politikacılardan ziyade, sanatçılar daha çok şey anlatabiliyorlar.”

Türkiye’nin sergideki çalışmalarında Gezi Direnişi öne çıkıyor. Studio Rodeo çizgi roman topluluğunun kurucusu Murat Mıhçıoğlu’nun yazdığı metinleri, Naz Tansel ve Cem Özüduru resimlemiş. Mıhçıoğlu, Avrupa temalı sergide, Türkiye’nin Gezi’yle temsil edilmesinin, hem zamanlamanın denk düşmesi hem de yaşananları derli toplu anlatma ihtiyacından doğduğunu söylüyor.

Mıhçıoğlu, direnişi yalnızca politik değil, felsefi temelle ele aldıklarını anlatıyor: “Gezi olaylarının ardından Türkiye’nin gündeminin dışarıdan manipüle edildiği argümanı iktidar tarafından kullanıldı. Bu noktada İngiliz mentalist Derren Brown’un tekniklerinden yararlandık. Manipülasyon nedir, şeytani bir şey mi yoksa hayatın akışı içinde neden sonuç ilişkileri de manipülasyon olarak açıklanabilir mi? Ayrıca manipülasyon somut gerçeği değiştirir mi? Gezi Parkı’nı savunmak somut bir gerçekti. Dünyanın en büyük komplosu da olsa bu somut gerçek değişmez.”

İngiliz çizerlerin çalışmalarına ülkelerindeki AB tartışmaları yansımış. Olumlu ve eleştirdikleri yanlarıyla AB’ye ilişkin düşüncelerini kâğıda döken sanatçılardan İLYA, “Birleşik Krallık bugün AB’ye evet ve hayır diyenler olarak bölünmüş durumda. Ancak bir referandum yapılsa, kimse cevap verecek kadar bilgi sahibi değil. Ben de bu zaafı göstermeye çalıştım” diyor.

Cezayirli çizer Sofiane Belaskri çalışmasında Avrupa’nın kapılarının dışarıdaki ülke insanlarına kapalı olmasını eleştiriyor. Çizgi romanında, ülkesinde, Akdeniz’in karşı tarafına yerleşebilmek için her şeyi yapmaya hazır genç Cezayirlilerin olduğunu anlatan Belaskri, ama önümüzde bir duvar var diyor: Schengen duvarı.

İşin ironik yanı ise bu çalışmayı yapan Belaskri’nin Londra’daki sergiye katılmak için vize alamamış olması. Kendini aşağılanmış hissettiğini, kırıldığını anlatan çizer, “Elbette bunun halkla ilgisi yok. Bürokrasiyle ilgili bir sorun” diyor.

İLYA bu noktada yeniden söz alıyor: “Hükümetlerle halkın arasında çok büyük fark var. Buradan bunu öğreniyoruz. Her yerde aynı durum yaşanıyor. Oysa arkadaş olmamızı engelleyen hiçbir şey olmamalı.”