Don Kişot’um Ben

Ozan Güven, Don Kişot karakterini sadece oynamakla kalmamış farklı yorumuyla unutulmayacak performanslar arasına adını yazdırmış.

Yavuz Koç

Ozan Güven’i 17 yıl sonra tekrar seyirciyle buluşturan oyun 2018 yılında Baba Sahnede prömiyer yaptı. Sahnelendiği yıl büyük ses getiren oyun, Ekin Yazı Dostları Tiyatro Ödülleri Komedi dalında ödül alırken Üstün Akmen Tiyatro Ödüllerinde Yılın En İyi Erkek Oyuncusu (Ozan Güven) ve Yılın En İyi Kadın Oyuncusu (Günay Karacaoğlu) ödüllerini topladı.

Miguel de Cervantes Saavedra’in yazdığı oyunu Mihail Bulgakov sahneye uyarlamış. Irmak Bahçeci’nin çevirip Emrah Eren’in yönettiği oyunun müzik tasarımı Can Şengün’e, sahne tasarımı usta isim Barış Dinçel’e, kostüm tasarımı ise Orçun Okurgan’a ait. Oyunda Ozan Güven ve Günay Karacaoğlu’na Nazlı Tosunoğlu, Ömür Arpacı, Serhan Ernak, Nur Erkul, Dilşad Bozyiğit, Diren Polatoğulları, Enis Aybar, İbrahim Aladağ, Tuğba Eskicioğlu, Kamran Velicanov’dan oluşan dev bir kadro eşlik ediyor.

Dev bir prodüksiyon ve kadroyla sahnelenen oyun özellikle kitabı okuyanlar için daha keyifli bir hal almış. Cervantes'in 17. yüzyıl İspanya'sını eleştirdiği eser sahneye uyarlanmakla kalınmamış güncel/siyasi problemleri de hikayenin akışını bozmadan oyuna eklenmiş. Bakırköy Şehir Tiyatrolarının çok kıymetli dramaturglarından Irmak Bahçeci’nin yanı sıra Caner Güler’in bu adaptasyonu ve Ozan Güven’in sanırım doğaçlamalarıyla katkı sağladığı dramaturgi çalışması oyunun izlenirliğine büyük ölçüde katkı sağlamış.

Ozan Güven, Don Kişot karakterini sadece oynamakla kalmamış farklı yorumuyla unutulmayacak performanslar arasına adını yazdırmış. Tıpkı Cevantes’in aslında romanı şövalye kitaplarının kökünü kazımak için yazdığını söylediği gibi sesi ve kıvraklığıyla rolünden altından tv ekranlarına yaraşır bir oyunculukla kalkıyor. Özgüveni, seyirciyle kurduğu ilişki, Günay Karacaoğlu’yla olan paslaşmaları ben bunu oynuyorum der gibiydi.  

Sahnenin dinamosu, oyunda birçok kez üzerine espriler yapılan minik cüssesiyle adeta devleşen Don Kişot’a beslediği amansız aşkıyla Sancho Panza rolünde Günay Karacaoğlu inanılmaz bir rol çıkarmış. Romanın aksine Panza’nın kadın olması hikayenin bütün dinamiğini değiştirebilecek bir risk iken gayet başarılı bir şekilde işlendiğini finalde dostluk yerine aşkı görmemiz gayet başarılıydı.

Diğer karakterlere hayat veren Nazlı Tosunoğlu, Ömür Arpacı, Serhan Ernak, Nur Erkul, Dilşad Bozyiğit, Diren Polatoğulları, Enis Aybar, İbrahim Aladağ, Tuğba Eskicioğlu, Kamran Velicanov üzerine düşen görevleri layıkıyla yerine getirdiler. Rolün dışına çıkmayarak, arka planda kalmış ve Don Kişot ile Sancho Panza karakterlerini beslemiş bir bilinçle sahnedeydiler. Hepsini canı gönülden kutlarım.

Emrah Eren’in rejisi; dramaturginin başarısı, harika müzikler ve doğru kast seçimiyle adeta bir orkestra şefi gibi ne yaptığını bilen sahne tecrübesini önemli ölçüde seyirciye hissettirmiş. Oyunun arayla birlikte yaklaşık 2.30 saat sürmesine aldırmadan hikayenin akışını bozmadan yapılan güncellemeler ve oyundaki doğaçlamalar ile bıçak sırt bir dengeyle izletmeyi başarıyor.

Sadık Kızılağaç’ın dönemi yansıtan hatırı sayılır bir bütçeye de sahip olan kostüm tasarımı, Türkiye’nin usta ışık tasarımcılarından Yakup Çartık’ın işçiliği, Orçun Okurgan’ın koreografisi, Faruk Üstün’ün şarkı sözleri, Deniz Özmen’in eskrim koreografisi, usta Korrepetitör Uğur Çerkezoğlu ve ekipte yer alan her bireyin arı ayrı takdir edilmesi gereken çok kıymetli bir iş olmuş, Don Kişot’um Ben...

Baba Sahnenin yüz akı “Don Kişot’um Ben”, izleyiciyle buluşmaya devam ediyor.

"Cervantes’in ölümsüz eseri Don Kişot, Bulgakov’ın dönemini yakalayan uyarlaması üzerinde yükselen yepyeni bir metinle “aşka feda” diyerek tekrar düşüyor yollara.

“Don Kişot Altın Çağ’ın, Sancho Panza Don Kişot’un izinde.” 

Oyunun izleyici ile buluşmasını sağlayan tüm ekibi kutlarım...