Dokunulmazlık çağrısının handikapları
"Vekil yasama faaliyeti mi yapacak, mahkemelere mi koşacak?"
Ayşe Sayın / Cumhuriyet
Başbakan Ahmet Davutoğlu'nun "sürpriz" dokunulmazlık çıkışı, iki gündür Saray-Çankaya köşkü arasında yürütülen yoğun trafik sonucu ortaya çıktı, amaç bir taşla iki kuş vurmaktı:
Birincisi, "dokunulmazlıklar kürsü dokunulmazlığıyla sınırlandırılsın, tüm dosyalar görüşülsün" diyen CHP ve HDP'yi kendi silahıyla vurmak, ikincisi Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'ın hedef gösterdiği HDP'lilerin dosyalarını "tek başına kaldırıyor" görüntüsü vermemek için diğer partileri de sürece ortak etmek.
Davutoğlu'nun "siyasi manevra" olarak nitelendirilen bu çıkışının bir çok "handikapı" da beraberinde getireceğine dikkat çekiliyor. Bu handikaplar şöyle sıralanıyor:
- Millet adına görev yapan yasama organının dokunulmazlık konusundaki karar verme yetkisi, geçici bir anayasa değişikliği ile elinden alınıyor. Yani mevcut anayasa, bir başka anayasa değişikliği devre dışı bırakılıyor.
- Başbakan Davutoğlu, geçici anayasa değişikliğinin 506 dokunulmazlık dosyası için geçerli olacağını söylüyor. Oysa hukukun temel ilkesi, kişilere özel yasal düzenlemeler yapılmayacağı yönünde. Böyle bir düzenleme hukukun genelliği ve soyutluğu ilkesine aykırılık oluşturuyor. 506 dosyayla ilgili düzenleme yürürlüğe girdikten 1 gün sonra herhangi bir milletvekili ile ilgili dosya geldiğinde nasıl işlem yapılacak? Bu adalet duygusunu zedeler.
- TBMM Anayasa Adalet Karma Komisyonu ve sonrasında dokunulmazlığın kaldırılması yönünde karar verilmesi halinde Meclis Genel Kurulu'nda, hakkında fezleke olan milletvekiline hukukun genel ilkeleri doğrultusunda "savunma" hakkı tanınıyor, bu hak ellerinden alınmış olacak.
- Hakkında dokunulmazlık fezlekesi olan milletvekilleri, dokunulmazlıkları kaldırılırsa, asli görevleri olan yasama faaliyetleri yerine, mesailerinin önemli bölümünü adliye koridorlarında geçirecek. Bu Meclis'in yasama faaliyetlerinin önemli ölçüde aksaması, hatta işlevsizleştirilmesi anlamına gelecek.