Dokunaklı tiratların aktörü

Tiyatro ve sinemamızın büyük oyuncusu Münir Özkul 15 Ağustos’ta 90 yaşına girdi. Nice yaşlara!

Ayşegül Yüksel

Onda ‘şeytan tüyü’ vardır. Sahne albenisini hep doğru yönde kullanmış, her rolü kendine yakıştırmış, her rolü “çekici” kılabilmiştir. Girmediği kılık yok gibidir. Komik ya da romantik âşıktır, salon züppesidir, iyi yürekli çingenedir, yoksul ama onurlu ustabaşıdır, sonunda yola gelen inatçı babadır. “Hababam Sınıfı”nda, ulu gönüllü, ilke sahibi Cumhuriyet öğretmeni, “öğrenci babası” Kel Mahmut’tur.

Münir Özkul 15 Ağustos 1925 doğumludur. Türk tiyatrosuna ve sinemasına kattıklarıyla dört izleyici kuşağını büyülemiş bir sahne eridir. Bugün tam 90 yaşında. Türk tiyatrosunun en büyüklerindendir. 1940’lardan başlayarak sürdürdüğü tiyatroculuk serüveni boyunca, hem Batı modelinde dram oyunculuğundan, hem de geleneksel tiyatromuzun göstermeci biçemdeki güldürü oyunculuğundan beslenmiştir.

1970’lere ulaştığında, bakışlarını, mimiklerini, jestlerini, sesinin müziğiyle dansettirerek, içinde yer aldığı oyunun ya da filmin en vurucu anını belirleyen dokunaklı tiratların “hüznü bal eylemiş” ustası olmuştu. Meraklısına, “Dikkat, işte o an geldi, keyfini çıkartayım” dedirten sahnelerde eşi benzeri yoktu.

Özkul, o çok özel oyuncu kişi kimliğini Muhsin Ertuğrul’un yönettiği Küçük Sahne’de, İBBŞT’de, Devlet Tiyatrosu’nda ve kendi kurduğu topluluklarda edindiği birikimle perçinlemişti. Babamın kuşağı onu “Münir” diye anardı. Bir çeşit “yüceltme”ydi bu. 1968’de Altan Karındaş Topluluğu’nca sahnelenen, Sadık Şendil’in “Kanlı Nigar” oyunundaki müthiş yorumuyla İlhan İskender Armağanı’nı kazanmıştı. (Geleneksel tiyatromuzun son yıldızı İsmail Dümbüllü, ustası Kel Hasan’dan devraldığı 50 yıllık simgesel kavuğu Özkul’a bu aşamada verecek, Özkul da daha sonra “emanet”i Ferhan Şensoy’a devredecektir.)

‘Marka’ oyunculuk

Sanatçı, Haldun Taner’in “Sersem Kocanın Kurnaz Karısı” oyunundaki (1969, Bizim Tiyatro) Tomas Fasulyeciyan rolüyle sanat yaşamında yeni bir doruk yakaladı. Daha sonra İBBŞT’de de yorumladığı Fasulyeciyan rolü Özkul’a Avni Dilligil (1978), Ulvi Uraz (1979), İsmet Küntay (1979) ve İsmail Dümbüllü (1980) ödüllerini getirdi. Bu oyunun, “Zaten aktör dediğin nedir ki?” sözleriyle başlayıp, “Perde!” diye noktalanan vurucu kapanış tiradı Münir Özkul’un oyunculuğunu “marka”laştırmıştır.

Özkul-Naşit ikilisi

Özkul, 1950’lerden başlayarak Yeşilçam filmlerinde yer aldı. Adile Naşit’le birlikte onlarca filmin “müthiş ikili”si oldular. “Sev Kardeşim” filmi Özkul’a 1972 Antalya Altın Portakal Şenliği en iyi yardımcı erkek oyuncu ödülünü getirmiş, “Aile Şerefi”ndeki Yaşar Usta kompozisyonu 1977 Azerbaycan Film Şenliği’nde “özel ödül”e değer bulunmuştu. Ödülleri saymakla bitmez. 200 dolayındaki filmde çizdiği karakterler sanatçıyı sinemanın “unutulmazlar”ı arasına katmıştır. Özkul’un “unutulmaz” çalışmalarından biri de 1979’da Tarık Buğra’nın yapıtından televizyona aktarılan “İbiş’in Rüyası” yapımındaki İbiş yorumudur.

Münir Özkul uzun süredir kendi dünyasında yaşıyor. Ama yalnız değil. Sanat emeğiyle ürettiklerinin önemli bir bölümü sinema ve televizyon arşivlerinden sürekli olarak izleyiciye ulaşıyor.

Ne mutlu bize. Küçük ekranda, bugün değilse yarın ya da öbür gün, mutlaka bir Münir Özkul’lu film var. Onu seviyoruz...