Doksanlardan ödünç bir gecede
Nautilus’un konseri bizi eski günlere götürdü...
Murat BeşerIsınan havalarla birlikte şiddetli lodosun adamı berbat ettiği bir cumartesi akşamında Beyoğlu sokakları yıllardır olmadığı kadar kalabalık. Geçmişi (maalesef) Hortum Süleyman ile telaffuz edilen Sadri Alışık Sokak’ta Red Rock’ın önü hareketli. Çünkü hocaların hocası, emektar müzisyen, yaman gitarcı İzi Eli ve topluluğu Nautilus birazdan sahneye çıkacak. Üstelik topluluğun kurucu üyesi Vahtang Makalatiya’nın (Vaho) vefatından beri, yani iki buçuk yıldır sahneye çıkmamış İzi.
Henüz üç yıllık bir mazisi bulunan mekân ise eskiden Havuzlu Kahve idi, içinde bir havuz ve bilardo masası vardı. Ondan önce de Havana Pavyon. İçeride duvar boyunca ince uzun bir sahne; müzisyenler ipe dizilmiş gibi tek sıra halinde yan yana duruyor. Göz teması olanaksız bir pozisyonda, bir tek davulcu hepsini profilden görüyor.
Vokalde Barış Yaman, klavyede Barış Göker, basta Arif Ortakmaç, davulda Canberk Emir; kadro İzi dışında Altın Madalyon elemanlarından oluşuyor.
Sahnedeki müzisyenler dinleyiciyi iyi tanıyor, sürekli onlarla selamlaşıyor, göz işmarıyla şakalaşıyorlar. “Stormbringer”dan sonra İzi, Vaho’nun hayat arkadaşını davet ediyor sahneye: “Vaho sizi izliyor” diyor hanımefendi, gözleri dolarak.
Yeterince prova yapmamış olsalar da, tüm açığı tecrübeleriyle kapatıyor ekip. Zira bu adamlar bu parçaları yıllardan beri gözü kapalı çaldığı için avucunun içi gibi ezbere biliyorlar.
Solist simaca adeta genç bir Ian Anderson, çok iyi bir sesi var, ancak bazı parçalarda tonu uymuyor. Seyirci en fazla Deep Purple parçalarına yükselse de, benim nezdimde en iyi Uriah Heep’leri çalıyorlar. İzi, hem ruhen hem de teknik olarak Ritchie Blackmore sololarını çok iyi atıyor. Barış ise daha fazla solo pasaj almalı bu toplulukta. Çünkü İzi’nin gitarı kadar Barış’ın klavyesi de bu topluluğun alametifarikası.
Konserde değil, sanki zaman makinesi ile yolculuktayız mübarek; Beyoğlu’nun doksanlı yıllarından ödünç alınmış bir geceyi keyifle yaşarcasına...
“Smoke On The Water”dan “Rock’n Roll”a, “Headless Cross”tan “July Morning”e, “Can’t Let You Go”dan “Here I Go Again”e; tamamı rock bar klasikleri. Repertuvar külliyen kavır; evet, çok iyi çalıyorlar, ama Nautilus bir kavır topluluğu olarak kalacaksa ehemmiyeti bir yere kadar. Nautilus kendi bestelerini çaldıklarında kıymeti daha da açığa çıkacak bir topluluk. O sebeple sıradaki konserlerde beste de bekliyoruz Nautilus’tan. (muratbeser@muratbeser.com)