Doğurmamak kadının hakkı

Gebelikten korunma hakkı, kadınların özgürlüklerine giden yollarında elde ettikleri en önemli haklarından biri.

Olcay Büyüktaş

Her kadın özgürce anne olup olmamayı seçebilmeli... Ve gebelikten korunma hakkı, kadınların özgürlüklerine giden yollarında elde ettikleri en önemli haklarından biri. Çünkü bu hak kadınlara kendi bedenine ve iradesine sahip bir birey olma özelliği kazandırarak onlara özgürlük alanı açıyor. Ayrıca, doğum kontrolü erkeklerin kadınlar üzerindeki egemenliğini zayıflatmaya yönelmiş doğrudan bir tehdit niteliği taşıyor. Birçok toplumda doğum kontrolünün kabul edilmemesinin temel nedeninin bu olduğunu söylemek çok da yanlış olmaz. Kadınlar istemedikleri gebeliklerden korunmayı da diğer bir dizi hakları gibi kararlı mücadelelerle sağladılar. Modern doğum kontrol araçlarının geliştirilmesiyle de etkili bir olanağa fiilen kavuştular. Cinsellik ve çocuk doğurma birbirinden ayrılmış oldu. Bunlar kadın erkek ilişkilerini derinden etkiledi.

Doğum kontrolü 

Bu konuda öne çıkmış en önemli simge isim Margaret Sanger. “Hiçbir kadın özgürce anne olup olmamayı seçebilene kadar kendine özgür diyemez” fikrini savunarak çığır açmış bir feminist. Öjenik fikirleri nedeniyle bazı kesimlerin mesafeli baktığı Margaret Sanger, ataerkil sistemin kendini sürdürmesi için kadın bedenini üreme sistemi ile kontrol altına almasına karşı bayrak açtı. ABD’de doğum kontrolü ve kürtajın günah sayıldığı ve yasalar açısından da yasak olduğu bir dönemde kaleme aldığı bildirilerle milyonlara ulaştı. Kilisenin kendisini “günahkâr” ilan etmesine rağmen yılmadan mücadele etti. “Doğum kontrol” terimini çalışmalarında ilk kez kullandı. Doğum kontrolü ile tarihe, tıp bilimine ve kadın mücadelesine büyük bir terim kazandırmış oldu. Kadınların kendilerinden, sürdürmek zorunda oldukları yaşam koşullarından ve ekonomik standartlarından bağımsız çocuk sahibi olmaya zorlanmalarına “dur” demek gerektiğine karar verdi. Ona göre göre basit bir insan aktivitesi olan cinsellik erkeklere bir sorumluluk getirmezken kadınları tercih etmedikleri halde “ömür boyu annelik” denilen öğretilmiş ve din ve devlet aracılığı ile kutsanmış role mahkûm ediyordu.

Sihirli hap

Postayla doğum kontrolü yanlısı yazı dağıtmak suçundan yargılandı, davası 1916’da düştü. Aynı yıl Brooklyn’de ABD’deki ilk doğum kontrolü kliniğini açan Margaret Sanger, kamu huzurunu bozmakla suçlanarak 1917’de 30 gün ıslahevinde kaldı.

1921’de Amerikan Doğum Kontrolü Birliği’ni kurdu ve 1928’e dek bu kurumun başkanlığını yaptı. 1927’de Cenevre’de ilk Dünya Nüfus Konferansı’nın toplanmasına öncülük etti. 1953’te kurulan Uluslararası Aile Planlaması Federasyonu’nun ilk başkanı oldu. Hindistan ve Uzakdoğu ülkelerinde doğum kontrolü konusunda çalışmalar yaptı.

Margaret Sanger, kadınların hamile kalmasını önlemek için “sihirli hap” hayal etti. Hiç vazgeçmediği bu “sihirli hap”ın yani doğum kontrolünün aspirin kadar kolay erişilebilir ve ucuz olması gerektiğine inanıyordu. 1951’de üreme sağlığı uzmanı Gregory Pincus ile tanıştı ve çalışması için gereken maddi kaynağı sağladı. 1960 yılında ağızdan alınan ilk doğum kontrol hapı üretildi. 1965 yılında Amerika Yüksek Mahkemesi doğum kontrol haplarının kişisel kullanımının anayasal hak olduğuna karar verdi. Margaret Sanger, kadınlar doğum kontrol kullanım hakkını kazandıktan bir yıl sonra 6 Eylül 1966 yılında yaşamını yitirdi.

Kanun var ama...

Türkiye’de ilk nüfus planlaması kanunu 1965 yılında yürülüğe giriyor. O kanunda önleyici tedbirler ve hizmetlerin sağlanması yasal güvence altına alınmakla birlikte kürtaj yalnız tıbbi zorunluluk halleri için izin verilen bir unsur olarak yasalaştırılıyor. Ardından 1983 yılında yürürlüğe giren 2827 sayılı Nüfus Planlaması Hakkında Kanun’da nüfus planlamasının yasal sınırları genişletiliyor. Bu haliyle kanun aslında şahane. Çünkü bu kanunun ilk üç maddesi sırayla şunları söylüyor:

Bu kanunun amacı, nüfus planlaması esaslarını, gebeliğin sona erdirilmesi ve sterilizasyon ameliyelerini, acil müdahale halleri ile gebeliği önleyici ilaç ve araçların temin, imal ve saptanmasına ilişkin hususları düzenlemektir.

Nüfus planlaması, fertlerin istedikleri sayıda ve istedikleri zaman çocuk sahibi olmaları demektir. Devlet, nüfus planlamasının öğretimi ile uygulanmasını sağlamak için gerekli önlemleri alır. Nüfus planlaması esas olarak gebeliği önleyici tedbirlerle sağlanır.

Nüfus planlamasıyla ilgili eğitim, öğretim ve uygulama hizmetleri devletçe sağlanır.

Nüfus planlaması zaruretinin halka duyurulması ve bu hususlarla ilgili eğitim, öğretim ve uygulama hizmetleri cumhurbaşkanınca yürürlüğe konulacak yönetmelik esaslarına göre, Sağlık ve Sosyal Yardım Bakanlığı’nca üniversiteler, Türkiye Radyo-Televizyon Kurumu ile sosyal güvenlik kurumları, tüm kamu kurum ve kuruluşları, kamu kurumu niteliğindeki ilgili meslek kuruluşları ve gönüllü kuruluşlarla işbirliği yapılarak yerine getirilir. 

Yani kanundan anlaşılacağı üzere, kadınlara en az üç doğurun telkinleri yerine doğurmak istemeyen kadının önleyici araçlara ulaşmasının kolayca sağlanması gerekiyor.

Genel olarak Türk hukuku bireyleri çocuk sahibi olmaya zorlayan bir hukuk sistemi değil. Esasen bireyler çocuk sahibi olmaya zorlanamaz. Bu insan haklarına aykırı. Çocuk sahibi olma, çocuk sayısına ve zamanına karar verme özgürlüğü üreme hakkı üst başlığı altında toplanıyor. Üreme hakkı olumsuzunu, ürememe hakkını da içeren bir kavram. Dolayısıyla çocuk istememe hakkı da üreme hakkı altında toplanan değerlerdendir. Anlaşıyor ki bireylerin ve ayrıca vurgulamak gerekirse kadının gelecek nesli üretme yükümlülüğü yok.

Yani doğurmamak kadının hakkı...