Doğurgan ‘Yuva’...

Emre Yeksan’ın, ilk filmi ‘Körfez’in ardından Venedik’te ‘Yuva’ filmiyle 2. kez yer alması, Türk sineması için de bir ilk oluşturmakta.

Mehmet Basutçu

“Yuva” bir kaçışın filmi mi, yoksa kendini arayışın mı? Her ikisi de kuşkusuz. Emre Yeksan geleneksel anlamda bir öykü anlatmıyor. Sinema dili de geleneksel değil. Bir orman içinde inzivaya çekilmiş genç baş karakteri Veysel’i, doğa ile iç içe yaşamaya itelemiş olan nedenlerin peşine falan da düşmüyor gibi gözüküyor. Nerede olduğunu bildikleri halde onu arayan resmi görevlileri; normal yaşama geri dönmesi için gelen arkadaşlarını, kardeşini; İğneada ormanlarındaki gizemli dehlizleri; toprağa dek sarkan dalları her olasılığa kucak açan yaşlı ağaçları; karşısına çıkıveren esrarengiz insanları gözlemliyor, izliyor. Sinema dili yalın. Kamerası hareketli.  Senaryosu alabildiğine minimalist, neredeyse suskun... İzleyicisini bir iç yolculuğa davet eden “Yuva” çok kısa bir sürede hazırlanıp çekilmiş, dar bütçeli özel bir yapım.

Emre Yeksan ile özel koşullarda hızla gerçekleştirdiği “Yuva”dan ve filmin biri burada “Sanal Gerçeklik” seçkisinde yer alan kardeş projelerinden söz ettik.

-Biennale destekli bu farklı proje nasıl gelişti, nasıl çekildi?

Geçen yıl, “Körfez” festivale daha seçilmeden önce, ‘Biennale College-Cinema’ proje destek programına “Yuva” ile aday olmuştuk. İlk elemelerden geriye kalan 12 aday arasında olduğumuzu tam bir yıl önce öğrendik. Festivalden sonra yapılan son değerlendirme aşamasında her aday projesini sundu, savundu. Destek alacak üç proje arasına girdiğimiz haberi de güz sonunda geldi. Ardından yine Venedik’e gelerek, proje geliştirme atölye çalışmalarından yararlandık. Bu üç filme de yüzde 100 finans desteği sağlayan ‘Biennale College-Cinema’nın tek koşulu, filmi verdikleri 150 bin Avro’luk dar bütçeyle sınırlı kalarak gerçekleştirmek ve gelecek yılın festivaline yetiştirmek...
‘İnsan merak ediyor’

“Yuva” ayrıca doğurgan bir proje oldu. Filme koşut olarak biri animasyon, diğeri de sanal gerçeklik türü iki kısa film, yine Biennale projesi kapsamında gerçekleştirildi. Amerika’da yaşayan, Türkiye’de filmler çeken genç yönetmen Deniz Tortum’un İğneada’da çektiği “Selyatağı”, festivalin bu yıl ikinci kez sanal gerçekliğe ayrılan özel programı “Virtual Reality” seçkisinde sunuluyor...

-İzleyiciler, özellikle genç sinemaseverler, “Yuva”nın farklılığını nasıl karşılayacaklar acaba sorusu kafanızı kurcaladı mı?

Bizden sonra gelen, aramızda tam olarak bir kuşak farkı bile bulunmayan gençlerin, örneğin bugünkü üniversite öğrencilerinin tam olarak nelerle ilgilendikleri, sosyal medyanın giderek önem kazandığı bir dönemde sinema ilgi ve beğenilerinin ne yönde geliştiği, sanat sinemasına yönelik beklentilerinin neler olduğunu ben de tam olarak bilmiyorum, değerlendiremiyorum. Hızlı bir değişim, dönüşüm yaşanıyor... Tabii, seyirci çekmek için düşünülmüş bir film değil “Yuva” ama, insan doğal olarak izleyicinin nasıl karşılayacağını merak ediyor. Festivaldeki gösterim ardından İtalyan basınında çıkan olumlu bir yazıda, temelde eğlence amaçlı hızlı anlatımın egemen olduğu bir ortamda tam tersini yapmış olmam, bir noktada övgüyle vurgulanıyordu. İzleyicinin ne kadar ilgi göstereceği dağıtım koşullarıyla da bağlantılı tabii. Çok az salonda gösterime girebilen “Körfez”in izleyicisi de az olmuştu; bizim şansımız, filmin BluTV’nin kataloğuna girerek çok daha fazla seyirciye ulaşabiliyor olması...