Doğuda tam 24 bin 723 kadınla yüz yüze konuştular. İşte dehşet sonuçlar

KAMER (Kadın Merkezi) Vakfı, AB Türkiye Delegasyonu ve Açık Toplum Vakfı’nın desteğiyle gerçekleştirdiği araştırmanın raporunu geçtiğimiz günlerde yayınladı. Rapora dört ana sorun yansıdı: Evlilik içi tecavüz, aile içi şiddet, erken ve zorla evlilikler ve aile içinde çocuklara yönelik cinsel istismar.

Emel Armutçu

 

Sanatçı: Şükran Moral
Sergi ismi: Welcome to Turkey
Galeri ismi: Galeri Zilberman (2014)

Yıllardır Doğu ve Güneydoğu Anadolu’daki 23 şehir ve ilçelerinde kadına yönelik şiddetle mücadele eden KAMER (Kadın Merkezi) Vakfı, AB Türkiye Delegasyonu ve Açık Toplum Vakfı’nın desteğiyle gerçekleştirdiği araştırmanın raporunu geçtiğimiz günlerde yayımladı. “Kadın Hakları İnsan Haklarıdır” başlığı altında Ocak 2014 - Mayıs 2015 arasında gerçekleşen ve üç rapor halinde sunulan proje, alışılagelmiş kadına şiddet çalışmalarından farklı özellikler taşıyor: Tanıklıklarla rakamları ete-kemiğe, özellikle kana büründürüyor, kadın hakları açısından Türkiye’deki bölgeler arası dengesizlikleri gözler önüne seriyor ve “Öteki Türkiye’nin kadınları”nın hep en uzakta kalıp duyulmayan seslerini duyurmaya çalışıyor.

Doğu ve Güneydoğu’dan 23, Karadeniz’den üç şehri kapsayan ve toplumsal cinsiyet rolleri konusunda farkındalık yaratmayı, kadınların ve LGBTİ bireylerin desteğe ulaşma süreçlerine eşlik etmeyi ve aksaklıkları raporlamayı amaçlayan proje boyunca, 24 bin 723 kadınla kendi evinde yüz yüze görüşme yapıldı. Veriler İstanbul, Sabancı ve Dicle üniversiteleri öğretim üyelerinin katkılarıyla değerlendirildi. Raporun editörlüğünü ve danışmanlığını Sabancı Üniversitesi öğretim üyesi Ayşe Gül Altınay üstlendi.

Yüz yüze görüşülen 24 bin 723 kadından 4 bin 500’ü yaşadığı şiddetle ilgili olarak KAMER’e başvurdu. Ancak sadece 1308’i yaşadığı şiddetten kurtulmak için harekete geçti. KAMER onlarla ayrıca bir izleme çalışması yürüttü ve 431’ini örneklem olarak ele aldı. Anlattıkları büyük, çetrefil ve ancak bir seferberlikle çözülebilecek dört ana sorun olarak rapora yansıdı: Evlilik içi tecavüz, aile içi şiddet, erken / zorla evlilikler ve aile içinde çocuklara yönelik cinsel istismar. 

 

10 YILDA EVLİLİK İÇİ TECAVÜZE TEK CEZA

Evlilik içi tecavüz, Türk Ceza Yasası’nda 2005’te yapılan değişiklikle “nitelikli cinsel saldırı suçu” olarak düzenlendiği halde hiçbir şekilde soruşturulmayan ve cezalandırılmayan bir suç olarak varlığını sürdürüyor. KAMER araştırması, yasaya rağmen emniyet ve yargının konuya yaklaşımında herhangi bir değişiklik olmadığını gösteriyor. Bu nedenle kadının bu konuda başvuruda bulunabilmesi çok zor bir süreci göze alması demek. Başvurabilenlerin şikâyetleri de sonuçsuz kalıyor. Aradan geçen 10 yıla rağmen, Türkiye’de evlilik içi tecavüz suçunun somut olarak tanımlanıp sanığın cezalandırıldığı tek bir mahkeme kararı var! Oysa KAMER’in örneklem olarak ele aldığı 431 vakanın 65’inde bu suçun oldukça yaygın olarak işlendiği görülüyor. Üstelik tecavüze ölümle tehdit, fiziksel ve zarar verici şiddet gibi başka suçlar da eşlik ediyor. Ve şikâyetçilerin çoğu, erken yaşta ve zorla evlendirilmiş kadınlar!  KAMER “Bu cezasızlık hali failleri cesaretlendiriyor ve uyguladıkları şiddeti sürdürüyor, hatta cinayete kadar vardırabiliyorlar” diyor.

 

EVLENDİRME DEĞİL SATMA, DEĞİŞ TOKUŞ 

Rapor konunun vahametini anlatmak için “evlendirme” sözünün çok yetersiz, fazla naif ve masum kaldığını belirtiyor. Çünkü daha doğru ifade; mal gibi görülen çocukların “satılması”, “değiş tokuş edilmesi”… Çoğu zaman “elbirliğiyle tecavüz” yaşanıyor. Avrupa ülkeleri arasında erken evlilik konusunda Türkiye, Gürcistan’ın ardından ikinci sırada. Berdel, beşik kertmesi, başlık parası evliliği, kan bedeli evliliği, akraba evliliği gibi pek çok evlendirme zora dayanıyor, birçoğu da zorla devam ettiriliyor. Rızası olmadan, genellikle daha önce görmediği, kendisinden onlarca yaş büyük erkeklerle evlendirilen çocuklar, öldürmeye kadar ulaşan şiddetle yaşamaya mahkum ediliyor. 

Son 10 yılda erken ve zorla evlilik yüzde 33’e düşmüş olsa da bu oran hâlâ çok yüksek. TÜİK’in son rakamları, 181 bin “çocuk gelin”e işaret ediyor. 18 yaşından küçük kız çocuklarını evlendirmek için açılan yaş büyütme davalarında da yüzde 91,2’lik bir artıştan söz ediliyor. Ensest olarak anılan aile içinde çocuklara yönelik cinsel istismar rakamlarına ise her zamanki üç maymun nedeniyle ulaşılamıyor. Fiziksel şiddet ise rapora göre yüzde 40 gibi görünse de yüzde 50 civarında… 

 

ŞİDDETİN GÖRÜNMEYEN MAĞDURU: ÇOCUKLAR

 Sosyodemografik açıdan bakıldığında kişinin eğitim, gelir düzeyi, yaşadığı ortam, destek arama isteği ve şeklini etkiliyor. Örneğin Türkçe dışında anadile sahip, eğitim seviyesi düşük olanlar, kendine ait geliri olmayan ve çalışmayanlar, apartman dışındaki konut türlerinde ve çok sayıda kişinin bulunduğu evlerde yaşayanlar, karakol, savcılık, arkadaş veya aileye başvurmakta çekingen davranabiliyor. Medeni durum açısından bakıldığında ise evli olanlar ve görücü usulüyle evlenenler destek arayışına daha az giriyorlar. İlginç bir sonuç da şu: En çok, aileden beklediği desteği göremeyenler anlamlı olarak intiharı daha fazla düşünüyor.

Yoksulluk kadın ve çocuklara yönelik şiddeti gölgede bırakan çok önemli bir şiddet türü olarak görünüyor. Pek çok kadın “evet şiddet yaşıyorum ama şimdi bununla uğraşamam, çoluk çocuk aç” diyor. Ve kadınların yaşadığı şiddetin görünmeyen mağdurları çocuklar. Hane başına düşen çocuk sayısı yaklaşık 4. Bir kadının yaşadığı şiddeti, onunla birlikte 4 çocuk da yaşıyor.. Çocuklar çoğunlukla anneyle birlikte dayak yiyor, cezalandırılıyor, kaçıyor. 

 

BARDAĞIN DOLU VE BOŞ TARAFLARI

Raporda çok sayıda gerçek şiddet hikayesi yer alıyor. Çeşitli nedenlerle sonuç alınamayanlar “Bardağın boş tarafı”, mutlu sona ulaşanlar ise “Bardağın dolu tarafı” başlığı altında toplanmış. Her iki bölümden sadece birer örnek bile sorunu ortaya koymak için yeterli…

 

POLİS: 

Can güvenliğimiz yok, sen git!

18 yaşında görücü usulüyle evlendirilen Şirin, kocasının ruh sağlığının bozuk olduğunu evlendikten sonra öğrenir. Ancak aileler bunu reddeder ve tüm çevresi gördüğü şiddete sessiz kalır. Sonunda dayanamayan Şirin, KAMER’den destek ister. Tüm eşyasını ve takılarını evde bırakıp çıkmıştır. KAMER’le birlikte onları alabilmek için savcıdan refakat isterler, savcı da bu yönde bir talimat verir. Ancak savcı emrine rağmen polisleri buna ikna etmek mümkün olmayacaktır: “Can güvenliğimiz yok, gelemeyiz. Sen git eğer sana saldırırsa 155’i ara” diyen bir polis! Şirin takıları ve eşyalarından da vazgeçer.

 

GÜLBİN 

Öldürmek için peşinde olan abilerinden uzakta

Ne yapacağını bilmez bir şekilde parkta otururken, halinden anlayan bir kadın sayesinde KAMER’e ulaşır 21 yaşındaki Gülbin. Birini sevmiş, “seni istemeye gelsem bile ailen bana vermez“ deyince kaçmış, bir süre sonra da terk edilmiştir. Tanıdığı birinin evine sığınır; ancak ailesinin hakkında ölüm kararı çıkardığı duyulunca oradan da kovulur. KAMER çalışanları onu bulunduğu yerden almaya gittiğinde 7 aylık hamiledir. Sığınma evine yerleşmesi için işlemler başladığında ise tir tir titreyerek ve “abilerim her yerde beni arıyor” diyerek hastaneye gitmek istemez. Doktorun odasına farklı yollardan götürülür, işlemler de o hassasiyetle yapılır. Nihayet biraz güvende hissetmeye başlar, gözlerindeki korkunun bir nebze olsun azaldığına tanık olur KAMER gönüllüleri. Gülbin ailesinden özgür bir hayata kaçırılır.

 

KAÇ YAŞINDA EVLENİYORLAR 

 

12 ve daha küçük yaş     % 1,6

13-15 yaş arası                % 22,8

16-17 yaş arası                % 27,2

18 ve üstü                        % 48,4

 

NASIL EVLENDİLER?

Görücü usulü               % 60.7 

(dörtte biri istemeyerek)

Severek                        % 34.2

Zorla                             % 5.1

 

GÖRÜCÜ USÜLÜ EVLİLİK ÇEŞİTLERİ

Kan bedeli                   % 1

Berdel                          % 16.6

Kuma                            % 14.7

Kayın evliliği                 % 1.7

Beşik kertmesi               % 2

Akraba evliliği                  % 64

 

KADINLAR MİRASTAN PAY ALABİLİR Mİ?

Evet alabilir                     % 42.1  

Hayır alamaz                     % 54.3

Bilmiyorum                          % 3.6

 

 

 

ŞİDDET NEREDE?

 

Aile İçi   % 94.3

Aile Dışı      % 3.1

 

NEDEN BAŞVURMUYORLAR

Araştırma, şiddete maruz kalan kadınların yüzde 50,5’inin karakol, savcılık, arkadaş veya ailesinden destek istediğini, yüzde49,5’inin ise kendisine engel olunması, korkması veya benzer nedenlerle hiçbir yere başvurmadığını ortaya koyuyor. En şaşırtıcı sonuçlardan biri de şiddet gören kadının ilk olarak ve yüzde 95 gibi büyük bir oranda ailesinden destek istemesi ancak sadece yüzde 20’sinin bu desteği görebilmesi… 

 

BAŞVURU YAPAN KADINLARIN ANA DİLİ

 

Türkçe            % 25.2

Kırmançça     % 62.5

Zazaca           % 6.9

Arapça          % 4.9

Farsça           % 0.2

Diğer              % 0.4

 

RAPORA GÖRE ACİLEN YAPILMASI GEREKENLER

Evlilik içi tecavüz suçu yeniden düzenlenmeli; mağdurun şikayetine bağlı olmamalı, vazgeçse bile dava sürmeli, suçun mükerrer işlenmesi halinde cezanın ağırlaştırıcı nedeni sayılmalı.

Türk Ceza Yasası’nda “zorla evlendirme” düzenlemesi olmalı, Medeni Yasa’nın çocuk evliliklerini meşrulaştıran 124. maddesinin ikinci fıkrası kaldırılmalı. Hakimlerin 16 yaşını doldurmuş çocuklara verdiği evlilik izinleri ve ailelerin çocuklarının yaşını mahkeme kararlarıyla büyütmeleri titizlikle takip edilmeli.

Yoksul, eğitim hakkını kullanamamış, “dil”den kaynaklı iletişimsizlik yaşayan kadınlar için özelliklerine uygun programlar geliştirerek uygulanmalı.