Doğal marihuana çiftliği
Otantik müzikleriyle de seyircinin ilgisini sürekli ayakta tutabilen, sıra dışı bir soundtrack kazandırılmış, renkli karakterleri ve mekânlarıyla da göz alan film, aslında öteden beri üreticisine değil de satıcısına büyük paralar ve güç kazandıran uyuşturucu ticaretinden gerçekçi kesitler sunuyor.
Sungu Çapan
Çıkarları gereği barışı, uyuşmayı seçmeleri gerekirken ilişkilerinin bir intikam ve kan davasına dönüşmesini engelleyemeyip kanlı bir çatışmaya giren, Wayuu’lar ve Alijuan’lar denen, 2 ayrı aşiret bireylerinin trajik hikâyelerini konu edinen filmin esas kahramanı, sıfırdan başlayıp gözü doymaz, haris arkadaşı Moises’le (John Narvaez) birlikte, kahve çuvallarına karşılık edindiği, eşek, keçi ve katır yüklü torbalarca otu, komünizm düşmanı Amerikalılara amcası Peregrino’nun (Jose Vicente) rehberliğinde satarak köşeyi dönen Rapayet (Jose Acosta).
Bilge kadın Ursula...
Onu hor gören, aileye, geleneklere göreneklere çok bağlı, “rüyalar ruhun varlığının kanıtıdır” diyen, şamanımsı bilge kadın Ursula’nın (Carmina Martinez) inzivadan yeni çıkmış, güzel kızı Zaida’yla (Natalia Reyes) evlenip zaman içinde çoluğa çocuğa karışıyor Rapayet, başlık parası olarak kaynanasına verdiği 30 keçi, 20 inek ve çeşitli değerli kolyeler karşılığında.
Gerçekçi...
Giderek iyice kontrolden çıkıp 2 Amerikalı’yı vurunca kankası Moises’i Ursula’nın dayatmaları sonucunda öldürmek zorunda kalan, mezarları da silah deposu olarak kullanan, dünün çulsuz köylüsü Rapayet, “Dünyaya mutluluk getiren marihuana”ları küçük uçaklarla taşıyarak iyice zenginleşirken öteki aşiretin, inadım inat diyen reisi, kardeşinin öldürülmesini onca tazminat önerisine karşın bir türlü hazmedemeyen Anibal’le (Juan Batista Martinez) süregelen limoni ilişkisi de, artık büyüyüp delikanlı olmuş, şımarık kayınçosu Leonidas (Greider Meza) yüzünden bozuluyor ve gelsin katliamlar...
Maria Camila Arias’ın hayatla ölüm üstüne kurulu, 5 bölümlü senaryosundan çekilmiş olup genelde sinemada 1950-60’lı yıllardan itibaren uyuşturucu savaşları üstüne yapılmış (çoğu da Hollywood imalatı) filmler zincirine yeni, insancıl ve çok gerçekçi bir halka eklediği söylenebilecek “Göç Mevsimi”, Cristina Galle-Ciro Guerra yönetmen ikilisinin imzasını taşıyor. Açık havadaki geniş panoramik çekimleriyle etkileyici bir görselliğe ulaşmış, konusuna cuk oturmuş, otantik müzikleriyle de seyircinin ilgisini sürekli ayakta tutabilen, sıra dışı bir soundtrack kazandırılmış, renkli karakterleri ve mekânlarıyla da göz alan film, aslında öteden beri üreticisine değil de satıcısına büyük paralar ve güç kazandıran uyuşturucu ticaretinden gerçekçi kesitler sunuyor, aile güzellemeleriyle karışık intikam hikâyeleri eşliğinde, 125 dakika süresince. Sessiz sedasız 2 haftadır gösterimdeki “Göç Mevsimi”ne dikkati çekmek için oturduk yazdık bu satırları.