Diyarbakır'da yasak aşk
Özcan Karabulut ilk romanı Amida, Eğer Sana Gelemezsem ile 63. Yunus Nadi Roman Ödülü'nün sahibi oldu.
cumhuriyet.com.tr
-İlk romanınızla Yunus Nadi Ödülü'nü aldınız. Bu konudaki düşünceniz?
-Evet, Amida bir ilk roman, ama yazarının otuz yıllık bir yazı serüveninin olduğu unutulmamalı. Şimdi dönüp geriye baktığımda, farklı diziliş taktikleriyle her sözcüğün, her cümlenin önem kazandığı, farklı biçimlerin denenebildiği, anlamın çok zaman yüzeyde değil, tersine derinde olduğu bir yazınsal türden gelmemin yanı sıra, farklı roman okumalarımın da Amida'ya katkısının olduğunu görüyorum.
Çocuk işçiler
- Romanınızda 'çocuk işçiler' sorununa değiniyorsunuz. Bu konuya olan ilginiz nereden geliyor?
- Çocuk işçilik konusu yaklaşık on altı yıldır ilgi alanımda. İşçi sendikalarında çalışıyorum ve başka sendikal çalışmaların yanı sıra çocuk işçiliğine karşı projeler geliştiriyorum. Bu alanda ILO, UNICEF gibi uluslararası kuruluşlarla, kamu kurumlarıyla, demokratik kitle örgütleriyle, sivil toplum kuruluşlarıyla birlikte çalışıyoruz. Çocuk işçiliğiyle ilgili makalelerim ve kitaplarım var. Çocuk işçilik temel sorunlarla ilişkili olarak Diyarbakır'da,Türkiye'de ve dünyada önemli bir sorun. Çocuk işçiliğiyle mücadele etmek, romanın ana karakterlerinden Arat'ı diri tutuyor, onun temel sorunlarla yakından ilgilenmesini sağlıyor. Örneğin, insanların çok kimlikli olduğunu görüyor Arat, yaşam hakkı için, bir arada yaşamak için sınıfsal kimliğin önemini vurguluyor. Arat'ın, çocuk işçiliğiyle mücadele etmenin işçi hak ve özgürlüklerini koruma ve geliştirme mücadelesinin ayrılmaz bir parçası olduğunu söylemesi, sendikalara ve sendikacılara eleştirel bakması da bu yüzden. Çocuklara 'vefa borcu'muz olduğunu düşündüğüm için, romanın katmanlarından birini de çocuk işçiler oluşturdu, diyebilirim.
- Romandaki Arat karakteri gerçekten çok ilginç bir karakter. Arat bazen anlatıcının bile üstüne çıkabiliyor. Anlatıcı mı onu yönlendiriyor, o mu anlatıcıyı çoğu zaman karışıyor.
-Arat, üst anlatıcının kurguladığı bir karakter, yaşadıklarını kurgulayan bir anlatıcı aynı zamanda. Arat'la romancı arasında yer yer otobiyografik ilişkiler var. Bir ana karakter olarak Arat, kendi öyküsünü yazması için üst anlatıcıyı zorluyor. Kim zaman üst anlatıcı kendini Arat'ın yerine koyuyor, kimi zaman çalışma masasına çekiliyor, bütün bunların tadını sonuna kadar çıkarıyor. Arat'ı yaratan, onun peşinden koşan benim elbette. Italo Svevo gibi söyleyecek olursam, Arat benim icadım, onu ben uydurdum ve uydurmanın yalan söylemek demek olmadığını biliyorum.
- Amida karakteri de çok ilginç. Dilşa adı Amida'yla değişiyor. Başı örtülü olmasına ve Diyarbakır gibi kapalı bir çevrede yaşamasına rağmen hayatın içinde olan, yerine göre gücünü etrafına hissettirebilen ama törelere de sıkı sıkıya bağlanmış bir kadın...
- Evliya Çelebi metinlerinde bir zamanlar Diyarbakır'a hükümdarlık etmiş Amida adına rastlayınca, kadın karakterin yazgısı değişti. Kadın hükümdar Amida'yı 'kapalı kadın' imgesiyle günümüzün Diyarbakır'ına taşıdım: Törelere zincirle bağlanmış, çaresiz bir kadın imgesi. Güneydoğu'da yoksulluk, çocuk işçilik, çatışmalar, kadın intiharları, töre cinayetleri var olan kadın sorunlarını daha da katmerleştiriyor.
-Yazmayı bir yas tutma seremonisi olarak görüyorsunuz adeta.
- 'Kadınlar senin için ölsün' diyen Carmen; 'Korkarım kadınlar sizi çok üzecek' diyen Köstenceli Münevver Reşit; 'Amcalar pislik yapıyor' diyen çocuk işçi Uğur; Diyarbakır 5 No'lu Askeri Cezaevinde ölüm oruçlarından, tecritten, işkenceden çıkan Rizgarî; dağdaki Muhsin; Muhsin'in anası Halti Hazey; polis baskınında öldüğü sanılan, ancak yaşadığı anlaşılan Ermeni asıllı Simla; 'Bu erkekler niye böyle? Kadınlardan her istediklerini elde etmeye hakları olduğunu mu sanıyorlar?' diye soran Serpil; 'Ak memelerden korkağa pay düşmez,' diyen Amida; 'Yas 48 saat, sevişmek ömür boyu' diyen Arat; insana birbirine karşıt duygular hissettiren Diyarbakır' Romanın andığım bütün karakterleri, yazma eyleminin bir yas tutma biçimi olabileceğini düşündürüyor. Evet, bu romandan sonra yazmak, aynı zamanda bir yas tutma biçimi artık, en azından benim için.
Amida, Eğer Sana Gelemezsem/ Özcan Karabulut/ Can Yayınları/ 324 s.