Diyanet'in ilk kadın başkan yardımcısı: Cinsiyetçilik zehirli bir ok gibi
Diyanet İşleri Başkanlığı tarihine ilk kadın başkan yardımcısı olarak geçen Prof. Dr. Huriye Martı, göreve geldiğinde ön yargılardan kaynaklanan bazı olumsuz tepkiler aldığını söyledi. Martı, "Toplumdaki cinsiyetçi ön yargıları kırmak istiyoruz. Irkçılık ne kadar zehirliyse, ne kadar bölücü, parçalayıcı ve ne kadar toplumu yıpratıcı ise, cinsiyetçiliğin de aynı şekilde toplum için 'zehirli bir ok' olduğunu anlatmaya çalışmak istiyoruz" dedi.
DHA<video:1422676>
Huriye Martı, Prof.Dr. Ali Erbaş'ın Diyanet İşleri Başkanı olmasının ardından Mart 2018'de din hizmetleri ve dini yayınlardan sorumlu Başkan Yardımcısı olarak göreve başladı. 25 yıllık hadis akademisyeni ve 3 çocuk annesi Huriye Martı, DHA'ya açıklamalarda bulundu. Göreve geldiğinde ön yargılardan kaynaklanan bazı olumsuz tepkiler aldığını belirten Martı, "Aslında biz ilahiyat fakültelerinde de kadın akademisyenler olarak bunu sıklıkla yaşıyoruz. Temel tepki din alanına çok fazla kadını sokmamakla alakalı bir refleks. Bunun dini bir karşılığı yok. Daha çok alışkanlıklarla, gelenekle ve bugüne kadar ki İslam toplumlarında oluşan örf ile ilgili bir tepki bu. Fakat sonrasında bunun toplumun dini hayatına ne kadar faydası, ne kadar anlamı, olumlu katkısı, söz gelimi çocukların din eğitimine, gençlerin manevi destek programlarına ya da kadınların dini ve manevi eğitim programlarına ne kadar ciddi katkısı olduğu görülünce hep eleştiriler tebrike dönüşüyor" dedi.
'KADIN İDARECİNİN ÖNEMLİ OLDĞUNU DÜŞÜNÜYORUM'
İlk kadın başkan yardımcısı olmanın son derece onur verici olduğunu; fakat ciddi bir sorumluluk yüklediğini belirten Martı, "Diyanet İşleri personeli olan kadın görevlilerimizin topluma sağlıklı dini bilgiyi ulaştırmak, bilhassa kadın, aile, evlilik konusunda toplumu doğru bilgilendirebilmek, hurafeden, bidatten uzaklaşmış, gerçek din bilgisiyle kadınlarımızı, gençlerimizi, çocuklarımızı buluşturabilmek adına, çok coşkulu, heyecanlı ve gayretli bir halleri var. Ben bu coşkunun, bu heyecanın doğru kanalize edilebilmesinde, belli projelerle o enerjinin toplumumuza doğru yansıyabilmesinde bir kadın idarecinin çok önemli olduğunu düşünüyorum" diye konuştu.
'CİNSİYETÇİLİK ZEHİRLİ BİR OK GİBİ'
Martı, toplumdaki cinsiyetçi yaklaşıma dikkat çekerek, "Cinsiyetçi ön yargıları kırmak istiyoruz. Irkçılık ne kadar zehirliyse, ne kadar bölücü, parçalayıcı ve ne kadar toplumu yıpratıcı ise, cinsiyetçiliğin de aynı şekilde toplum için 'zehirli bir ok' olduğunu anlatmaya çalışmak istiyoruz. Biraz bu cinsiyetçi bakışlardan ziyade insan odaklı bakışı ve insanın saygınlığı üzerinden kadını konumlandıran bakışı, kadın ve erkeğin eş değer iki sorumlu, akıllı, iradeli, şerefli varlık olarak bu dünyada yaşadığına dair bakışı güçlendirmeye çalışıyoruz" şeklinde konuştu.
'ART NİYETLE ÜRETİLMİŞ PEK ÇOK SAHTE BİLGİ VAR'
Martı, İslam dininde kadının yeri ile ilgili hurafelere karşı verilecek en güçlü mücadelenin iyiyi ve doğruyu anlatmaktan geçtiğini vurgulayarak, şunları söyledi:
"Ne kadar doğruyu anlatırsak din adamı kisvesiyle ekrana çıkıp da dinle hiçbir şekilde bağdaşmayan hurafe anlatanların sesi o kadar kısılacaktır. Gerçekten yalan, sahte bilgi, kulaktan kulağa nesillerdir anlatılan kadın ile alakalı anlamsız, hadis zannedilen, Peygamberimizin ağzından sözde nakledilen, aslında art niyetle üretilmiş pek çok sahte bilgi, siz doğruyu anlatana kadar toplumu bir anda kuşatacak kadar hızlıdır. O zaman bizim de çok hızlı davranmamız gerekiyor. Kur'an kurslarında, camilerde, konferanslarda, seminerlerde, aile okulu programlarında, özellikle yükseköğrenim öğrenci yurtlarında, kadının değeri ve kadının toplum içerisindeki konumu, kadının çalışması, kadının üretmesi, topluma katkısı gibi başlıklarla eğitim veriyoruz. Neden? Daha gür bir sesle doğru dini bilgi, Kur'an-ı Kerim'in söylediğini, Peygamberimizin önerdiğini ve yaşadığını insanlara anlatabilelim diye."
'ŞİDDET, FAİLİN ZİHNİYETİNİ DÖNÜŞTÜREREK ENGELLENİR'
Kadına yönelik şiddetin önlenmesinde Diyanet İşleri Başkanlığı’nın 'kilit kurum' olduğunu söyleyen Başkan Yardımcısı Martı, şiddeti önlemenin en güçlü ve etkili yolunun zihniyet oluşturmaktan geçtiğini belirtti. Bir kadının şiddete uğramasını doğal karşılayan zihniyetin, ister ilkokul ister üniversite mezunu olsun, şiddet doğuracağını vurgulayan Martı, "Kadın için şiddetin yaşanabilir olduğunu ya da kadının ancak şiddet yoluyla terbiye edilebilir olduğunu, kadına yönelik tepkilerin şiddetle de gösterilebileceğini düşünen çarpık bir zihniyet, hangi katmanda, toplumun hangi kademesinde olursa olsun şiddet doğurur. Dolayısıyla aslında şiddet, faili baskı altına alarak zor engellenir. İç disiplin yoluyla failin zihniyetini dönüştürerek, kadına bakışını sağlıklı bir noktaya çekerek engellenebilir. Onun yolu da Başkanlığın İslam dininin, şiddeti asla tasvip etmeyen, hiçbir şekilde, kadına yönelik şiddete müsamaha göstermeyen yapısını doğru olarak anlatmasından geçer" diye konuştu.
PERSONELE KADINA YÖNELİK ŞİDDET ÖNLENMESİ EĞİTİMİ
Bu amaçla Başkanlığın bütün personeline 'kadına yönelik şiddetin önlenmesi' eğitimi verildiğini anlatan Martı, "Bizim yaklaşık 140 bin personelimiz var, tamamının erkeğiyle kadınıyla, imamıyla Kur'an kursu öğreticisiyle, 'ailenin korunması ve kadına yönelik şiddetin önlenmesi' konusunda eğitim almasını sağlıyoruz. Şu anda 100 bini aştı eğitim alan personelimizin sayısı" dedi.
'KADIN-ERKEK ARASINDA EMANET İLİŞKİSİ VARDIR'
Toplumdaki 'zihin kodlarını' eğitimle değiştirmeye çalıştıklarını ifade eden Başkan Yardımcısı Huriye Martı, kendisini 'evlendiği kadının sahibi' gören bir zihin kodunun yanlışlığına dikkat çekti. Martı şunları söyledi: "Bir insan, nikah sayesinde kendisinin o kadının maliki, sahibi olduğunu, artık o kadın üstünde istediği gibi tasarrufta bulunabileceğini, aralarında bir mülkiyet ilişkisi, özne-nesne ilişkisi olduğunu düşünüyorsa, o insan gözünü kırpmadan şiddet uygulayabilir. Nitekim der ki 'karı benim değil mi, döverim de severim de.' Bu yanlış zihin kodunu siz doğrusuyla değiştirmek zorundasınız ki şiddetten vazgeçsin. Doğrusu nedir? Peygamber Efendimiz Veda Hutbesi'nde diyor ki, 'Kadınlar konusunda Allah’tan korkun, çünkü siz onları Allah’ın emaneti olarak aldınız.' Kadın erkek arasında emanet ilişkisi vardır, mülkiyet ilişkisi değil. Herkes birbirine emanettir. Ve emanetin bir sahibi vardır, sahibi kimdir? Allah’tır. Yani bir şekilde insan karşısındaki eşine, evladına emanet gözüyle bakmayı başarırsa yarın bunun bir hesabı olacak ve emanete hıyanet etmemeliyim derse, zihin kodunu değiştirebilirse elini şiddetten çeker."
'YAPMAYA ÇALIŞTIĞIM ÇEVRE AHLAKINI OLUŞTURMAK'
Görev alanı din hizmetleri ve dini yayınlar konusunda özellikle kadınlara, çocuklara ve gençlere yönelik projelere ağırlık veren Huriye Martı, çevre ahlakı bilincinin kazandırılmasını çok önemli bulduğunu ifade ederek, "Benim yapmaya çalıştığım şu anda kadın din görevlilerimiz eliyle 4-6 yaş Kur’an kurslarında çevre ahlakını anlatmak. Kadın din görevlilerimizin yine desteğiyle yaklaşık 1 milyon kadın Kur’an kurslarımıza devam ediyor. Kadınlara bu konuda hem 'sıfır atık' 'sıfır israf' ile ilgili bir bilinç aşılamak hem de çevre ile ahlaki bir ilişkinin dini temellerini öğretmek. Ya da gençlik koordinatörlerimiz bize bağlı çalışıyorlar. Üniversite öğrencilerine lise öğrencilerine çevre ahlakı eğitimi yapmak, yani bir şekilde önemsediğimiz ana konunun etrafında bir güç birliğiyle gündem oluşturmak, bunu çok önemsiyorum" dedi.
'KADIN İDARECİNİN ÖNEMLİ OLDĞUNU DÜŞÜNÜYORUM'
İlk kadın başkan yardımcısı olmanın son derece onur verici olduğunu; fakat ciddi bir sorumluluk yüklediğini belirten Martı, "Diyanet İşleri personeli olan kadın görevlilerimizin topluma sağlıklı dini bilgiyi ulaştırmak, bilhassa kadın, aile, evlilik konusunda toplumu doğru bilgilendirebilmek, hurafeden, bidatten uzaklaşmış, gerçek din bilgisiyle kadınlarımızı, gençlerimizi, çocuklarımızı buluşturabilmek adına, çok coşkulu, heyecanlı ve gayretli bir halleri var. Ben bu coşkunun, bu heyecanın doğru kanalize edilebilmesinde, belli projelerle o enerjinin toplumumuza doğru yansıyabilmesinde bir kadın idarecinin çok önemli olduğunu düşünüyorum" diye konuştu.
'CİNSİYETÇİLİK ZEHİRLİ BİR OK GİBİ'
Martı, toplumdaki cinsiyetçi yaklaşıma dikkat çekerek, "Cinsiyetçi ön yargıları kırmak istiyoruz. Irkçılık ne kadar zehirliyse, ne kadar bölücü, parçalayıcı ve ne kadar toplumu yıpratıcı ise, cinsiyetçiliğin de aynı şekilde toplum için 'zehirli bir ok' olduğunu anlatmaya çalışmak istiyoruz. Biraz bu cinsiyetçi bakışlardan ziyade insan odaklı bakışı ve insanın saygınlığı üzerinden kadını konumlandıran bakışı, kadın ve erkeğin eş değer iki sorumlu, akıllı, iradeli, şerefli varlık olarak bu dünyada yaşadığına dair bakışı güçlendirmeye çalışıyoruz" şeklinde konuştu.
'ART NİYETLE ÜRETİLMİŞ PEK ÇOK SAHTE BİLGİ VAR'
Martı, İslam dininde kadının yeri ile ilgili hurafelere karşı verilecek en güçlü mücadelenin iyiyi ve doğruyu anlatmaktan geçtiğini vurgulayarak, şunları söyledi:
"Ne kadar doğruyu anlatırsak din adamı kisvesiyle ekrana çıkıp da dinle hiçbir şekilde bağdaşmayan hurafe anlatanların sesi o kadar kısılacaktır. Gerçekten yalan, sahte bilgi, kulaktan kulağa nesillerdir anlatılan kadın ile alakalı anlamsız, hadis zannedilen, Peygamberimizin ağzından sözde nakledilen, aslında art niyetle üretilmiş pek çok sahte bilgi, siz doğruyu anlatana kadar toplumu bir anda kuşatacak kadar hızlıdır. O zaman bizim de çok hızlı davranmamız gerekiyor. Kur'an kurslarında, camilerde, konferanslarda, seminerlerde, aile okulu programlarında, özellikle yükseköğrenim öğrenci yurtlarında, kadının değeri ve kadının toplum içerisindeki konumu, kadının çalışması, kadının üretmesi, topluma katkısı gibi başlıklarla eğitim veriyoruz. Neden? Daha gür bir sesle doğru dini bilgi, Kur'an-ı Kerim'in söylediğini, Peygamberimizin önerdiğini ve yaşadığını insanlara anlatabilelim diye."
'ŞİDDET, FAİLİN ZİHNİYETİNİ DÖNÜŞTÜREREK ENGELLENİR'
Kadına yönelik şiddetin önlenmesinde Diyanet İşleri Başkanlığı’nın 'kilit kurum' olduğunu söyleyen Başkan Yardımcısı Martı, şiddeti önlemenin en güçlü ve etkili yolunun zihniyet oluşturmaktan geçtiğini belirtti. Bir kadının şiddete uğramasını doğal karşılayan zihniyetin, ister ilkokul ister üniversite mezunu olsun, şiddet doğuracağını vurgulayan Martı, "Kadın için şiddetin yaşanabilir olduğunu ya da kadının ancak şiddet yoluyla terbiye edilebilir olduğunu, kadına yönelik tepkilerin şiddetle de gösterilebileceğini düşünen çarpık bir zihniyet, hangi katmanda, toplumun hangi kademesinde olursa olsun şiddet doğurur. Dolayısıyla aslında şiddet, faili baskı altına alarak zor engellenir. İç disiplin yoluyla failin zihniyetini dönüştürerek, kadına bakışını sağlıklı bir noktaya çekerek engellenebilir. Onun yolu da Başkanlığın İslam dininin, şiddeti asla tasvip etmeyen, hiçbir şekilde, kadına yönelik şiddete müsamaha göstermeyen yapısını doğru olarak anlatmasından geçer" diye konuştu.
PERSONELE KADINA YÖNELİK ŞİDDET ÖNLENMESİ EĞİTİMİ
Bu amaçla Başkanlığın bütün personeline 'kadına yönelik şiddetin önlenmesi' eğitimi verildiğini anlatan Martı, "Bizim yaklaşık 140 bin personelimiz var, tamamının erkeğiyle kadınıyla, imamıyla Kur'an kursu öğreticisiyle, 'ailenin korunması ve kadına yönelik şiddetin önlenmesi' konusunda eğitim almasını sağlıyoruz. Şu anda 100 bini aştı eğitim alan personelimizin sayısı" dedi.
'KADIN-ERKEK ARASINDA EMANET İLİŞKİSİ VARDIR'
Toplumdaki 'zihin kodlarını' eğitimle değiştirmeye çalıştıklarını ifade eden Başkan Yardımcısı Huriye Martı, kendisini 'evlendiği kadının sahibi' gören bir zihin kodunun yanlışlığına dikkat çekti. Martı şunları söyledi: "Bir insan, nikah sayesinde kendisinin o kadının maliki, sahibi olduğunu, artık o kadın üstünde istediği gibi tasarrufta bulunabileceğini, aralarında bir mülkiyet ilişkisi, özne-nesne ilişkisi olduğunu düşünüyorsa, o insan gözünü kırpmadan şiddet uygulayabilir. Nitekim der ki 'karı benim değil mi, döverim de severim de.' Bu yanlış zihin kodunu siz doğrusuyla değiştirmek zorundasınız ki şiddetten vazgeçsin. Doğrusu nedir? Peygamber Efendimiz Veda Hutbesi'nde diyor ki, 'Kadınlar konusunda Allah’tan korkun, çünkü siz onları Allah’ın emaneti olarak aldınız.' Kadın erkek arasında emanet ilişkisi vardır, mülkiyet ilişkisi değil. Herkes birbirine emanettir. Ve emanetin bir sahibi vardır, sahibi kimdir? Allah’tır. Yani bir şekilde insan karşısındaki eşine, evladına emanet gözüyle bakmayı başarırsa yarın bunun bir hesabı olacak ve emanete hıyanet etmemeliyim derse, zihin kodunu değiştirebilirse elini şiddetten çeker."
'YAPMAYA ÇALIŞTIĞIM ÇEVRE AHLAKINI OLUŞTURMAK'
Görev alanı din hizmetleri ve dini yayınlar konusunda özellikle kadınlara, çocuklara ve gençlere yönelik projelere ağırlık veren Huriye Martı, çevre ahlakı bilincinin kazandırılmasını çok önemli bulduğunu ifade ederek, "Benim yapmaya çalıştığım şu anda kadın din görevlilerimiz eliyle 4-6 yaş Kur’an kurslarında çevre ahlakını anlatmak. Kadın din görevlilerimizin yine desteğiyle yaklaşık 1 milyon kadın Kur’an kurslarımıza devam ediyor. Kadınlara bu konuda hem 'sıfır atık' 'sıfır israf' ile ilgili bir bilinç aşılamak hem de çevre ile ahlaki bir ilişkinin dini temellerini öğretmek. Ya da gençlik koordinatörlerimiz bize bağlı çalışıyorlar. Üniversite öğrencilerine lise öğrencilerine çevre ahlakı eğitimi yapmak, yani bir şekilde önemsediğimiz ana konunun etrafında bir güç birliğiyle gündem oluşturmak, bunu çok önemsiyorum" dedi.