Diva 35 yıl sonra Beyoğlu’nda

Bülent Ersoy yaklaşık 35 yıl sonra Beyoğlu’nda sahneye çıktı. ‘Diva’nın Sanat Performans’ta verdiği konsere, başı kapalısından mini eteklisine kalabalık bir kitle katıldı.

Murat Beşer

Fotoğraf: Anıl Yurdakul

 

Bülent Ersoy 35 yılı aşkın bir süredir Beyoğlu’nda sahneye çıkmıyordu. Onu tekrar oraya, 2 Şubat Cumartesi gecesi ayak bastıran mekân Sanat Performans oldu.
Cadde tarafından Balo Sokak’a girince, ilk sağa sapınca Topçekenler Sokakta girişi bulunan mekân iki yıl önce Sanat Bahçe idi. Çay bahçesiyle birahane arasındaki mekâna dev ekranda Fenerbahçe maçlarını izlemeye giderdik. O günlerde arkadan bir koridorla Kamelya Sokak’ta 1997’den beri faaliyette olan Sanat’a bağlanmış ve adı Sanat Performans olmuştu. Yanı sıra 1500 kişilik kapasitesiyle, mevsimine göre üstü açık ya da kapalı olabilen, semtin en büyük konser alanı.
Artık müşteriye kapatılmış kapısının önünde arabadan inerek teşrif ediyor Bülent Hanım, saatler yarımı gösterdiğinde. 10 dakika önce sahneye gelerek “Yine Neşe-i Muhabbet” ile ortalığı ısıtan orkestrası ceman 15 kişi; klarnette Suat Diril, kanunda Semih Öksüzler, bongoda Hasan Şavlı, darbukada Barış Durak, perküsyonda Volkan Peşluk, keyboardda Coşkun Kıvılcım, davulda Talat Oflaz, geri vokallerde Fatih Baz, Tolga Şekerci ve Gündem Yaylı Grubu. Orkestra şefi ise Onur Özerçağlayan.

‘Bir Ben Bir Allah Biliyor’...
Başı kapalısından mini eteklisine; Bülent Hanımı yaklaşık iki saat bekleyen kitle, onu görünce canlanıyor. Ünlü görme, daha da öte çekim yapma histerisine kapılanlar, kendini ışıksız çamur gibi görüntülerle canlı yayına sokmak üzere tetikte. “Geçen ay Demet Akalın’daydım, Bülent’i ilk defa göreceğim” diyor platin saçlı altmışlarında bakımlı bir kadın yanındakine.
“Bir Ben Bir Allah Biliyor” ile giriyor Bülent Hanım. Arabesk, pop ağırlıklı eğlenceli bir repertuvar, ama aralarda ağır sanat müziği eserleri de yok değil. Gri bonus peruk, aynı tonda kürkten şal ve sırtı açık uzun bir elbise içinde; sahne ortasındaki deri antika uzanma koltuğuna oturuyor. “Kör olası menajerim Beyoğlu’nda yakışıklı çocuklar var dedi, geldim. Hani? Hep yalan, hep dolan” deyince kalabalığın içindeki yağız delikanlılar seslerini duyurabilmek için gürlüyor.
Şarkıların nakarat kısımlarını izleyiciye söyletiyor Bülent Hanım. Kitle psikolojisine sapına kadar hâkim. Önünde fotoğraf çeken bir kızı haşlıyor, yanındaki herife asılıyorsun diye. İşletme müdürünü gözüne kestiriyor bir ara. Saf duygularını masumiyetle dile getiriyor: “Konserden sonra odama getirin bu herifi.”

‘Esmersin Güzelsin’...
Bir masadaki çocuğu kesiyor, yanındaki kızı herifini götürmekle tehdit ediyor. Argoyu mizahla ustaca buluşturuyor. Aralarda manyak, sapık, pezevenk gibi sözcükler kullanarak etrafa sataşsa da, herkes onu büyük bir hoşgörü ve memnuniyetle izliyor.
En çok şef kalori yakıyor. Hızlı el kol hareketleri, sempatik görüntüsü ve güler yüzüyle olası sorunları çıkmadan bastırıyor, büyümeden çözüyor, ustaca yönetiyor orkestrayı. Bir gözü de Bülent Hanım ile tonmaysterde.

“Esmersin Güzelsin” ile başlayan potpuriye bir asma davul ve halaya duran seyirciler eşlik ediyor. “Dilek Taşı”nı söylerken şef ud çalıyor, önden bir çift dansa kalkıyor. Öpücükler dağıtıyor sahneden; yanına gelenleri kabul ederek koltuğuna oturmalarına ve bir Instagram malzemesi olarak resim çektirmelerine izin veriyor. Ulaşılmaz figür elle tutulur hale geliyor, ama mesafeyi hep o belirliyor.
Son şarkısını okuduktan sonra “en kötü gecemiz böyle olsun, hakkınızı helal edin” diyor ama beş saniye sonra yine aşka geliyor: “anasını satayım, bir Makber okumadan gitmiyorum.”
Şenol Dinleyen’in keman taksiminin ardından bitiriyor. Girdiği kapıdan çıkarken tutulur olmaktan uzaklaşarak yine ulaşılmaz oluyor; fenomen, efsane assolist, diva ve bir Tim Burton karakteri olarak...
(muratbeser@muratbeser.com)