DİSK Genel Sekreteri Cafer Konca: Bıçak kemikte...
DİSK 16. Genel Kurulu, İstanbul Haliç Kongre Merkezinde başladı. Kongrenin açılış konuşmasını yapan DİSK Genel Sekreteri Cafer Konca 'Faşist zihniyet büyürerek bugünde devam etmektedir. İşçinin alın terine el koyarak haklarına gasp ettiler. Bu gaspa karşı mücadelemiz devam edecektir' dedi. Kongrenin bugünkü toplantısında İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu ve CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu da söz aldı.
Kübra KöklüDİSK’in üç gün boyunca sürecek 16. Olağan Genel Kurulu bugün Haliç Kongre Merkezi’nde gerçekleştirildi. Kongreye, DİSK Genel Başkanı Arzu Çerkezoğlu, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu , CHP İstanbul İl Başkanı Canan Kaftancıoğlu HDP Eş Genel Başkanı Sezai Temelli, HDP İstanbul Milletvekili Oya Ersoy, İYİ Parti İstanbul Milletvekili Ahat Andican, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu, Kadıköy Belediye Başkanı Şerdil Dara Odabaşı çok sayıda sendika üyesi katıldı. DİSK çok sesli korosunun söylediği şarkılar ile başlayan kongre, sendikanın kuruluşundan itibaren işçi sınıfının hakları için verdikleri mücadeleyi anlatan kısa film gösterimiyle devam etti.
KONCA: BIÇAK KEMİKTE
Kongrenin açılış konuşmasını yapan DİSK Genel Sekreteri Cafer Konca 16 . Genel Kurulu ülkenin içindeki kaos ortamında gerçekleştiriyoruz. İşçilerin kazandığı hakların yok edildiği açlığın zirve yaptığı bir süreçteyiz. Adalet kalmamıştır. Faşist zihniyet büyürerek bugünde devam etmektedir. İşçinin alın terine el koyarak haklarına gasp ettiler. Bu gaspa karşı mücadelemiz devam edecektir. Bu ülkede ekonomi, siyaset krizdedir. Ve bu iktidar bu krizi yönetemez durumda olup, yönetim kabiletini kaybetmiştir. Bıçak kemikte “diye konuştu.
Konuşma sonrası devrim şehitleri için sessiz ve sitemsiz türküsünün dinletilmesinin ardından istiklal marşı okundu.
ÇERKEZOĞLU: SON 40 YILDA MİLYARLARCA İNSAN İŞÇİ HALİNE GELDİ
DİSK Genel Başkanı Arzu Çerkezoğlu, 2020’lerin başında Dünya’nın ve Türkiye’nin bir yol ayrımında olduğunu söyleyerek “Bütün masallar bitti, yaldızlar döküldü. 40 yıllık kapitalist küreselleşme ve neoliberalizm krizde. Son 40 yılda milyarlarca insan işçi haline gelirken, toplumun ezici çoğunluğu, ücretli-emekçi haline gelirken ücretler tüm dünyada düştü.
Kapitalizmin o kadim çelişkisi, emek-sermeye arasındaki çelişki çok daha belirgin, çok daha net. Ve yüzde 1’lik azınlığın ürettiğimiz değerin nerdeyse yarısına el koyduğu bir ülkede yaşıyoruz. Her yüz işçiden sadece 10’unun sendikalı olabildiği, her 100 işçinin beşinin, altısının toplu iş sözleşmesinden yararlanabildiği bir ülkede yaşıyoruz.
Ortalama ücret haline gelen asgari ücretin bırakın yoksulluk sınırını açlık sınırının bile altında kaldığı, 350 liranın altında doğalgaz, 150 liranın altında elektrik faturasının olmadığı bir ülkede yaşıyoruz” dedi.
Çerkezoğlu, işçilerin hergün çalışırken öldüğünü vurgulayarak “Yağma, talan ve yolsuzluğun sıradanlaştırılmaya çalışıldığı, eşitsizlik, sömürü ve ayrımcılığın arttığı bir ülkede yaşıyoruz. Tek adamın 80 milyonun kaderine hükmetmeye çalıştığı, sürekli savaş tamtamları çalan bir baskı rejiminde bizler, yıllardır “demokrasi işçinin ekmeğidir” dedik. Sokaklarda, meydanlarda “adalet yoksa barış da yok” diye haykırdık. İşçi sınıfının örgütlü olmadığı, emeğin hakkını alamadığı bir ülkede demokrasinin de özgürlüğün de olmayacağını her yerde dile getirdik.Aşımıza, ekmeğimize göz koyanlara, kıdem tazminatımıza el uzatanlara, emeklilik hakkımızı gasp edenlere, bizlere açlık sınırının altındaki ücretleri reva görenlere, işsizlikle geleceğimizi karartanlara karşı tüm gücümüzle mücadele ettik.150 yılı aşkın bir sınıf mücadelesinde, emperyalizme karşı “Yaşasın tam bağımsız Türkiye” diyerek yaşamını ortaya koyan “Deniz”lerin derinliğindedir, devrimcilerdedir.Cesaretimiz ve gücümüz, bu ülkede fabrikalardan atölyelere, plazalardan inşaatlara, belediyelerden üniversitelere kadar, hayatı her gün ama her gün yeniden üreten ellerimizdedir. Hayallerimiz ise, Ali İsmail’den, Ethem’den, Veysel’den, Berkin’den, onların çocukluğundan ve gençliğinden emanettir bize” ifadelerini kullandı.
Çalışma saatlerimiz giderek daha fazla uzuyor. Dünyanın en uzun çalışma saatlerine sahip ülkelerinden biriyiz.Sendikalı olmak, işten çıkartılmak demek, toplusözleşme hakkımız %7’lerle sınırlı, grev hakkımız fiilen ortadan kaldırılmış durumda. Son 17 yılda 200 bin işçinin grevi erteleme adı altında yasaklandı. Üstelik grev yasaklamayı, yerli ve yabancı sermaye temsilcilerine övüne övüne anlatan “tek adam” tarafından yönetiliyor bu ülke. Ülkede işsizlik ve zamlar almış başını gidiyor ama ülkeyi yönetenlere göre “kriz yok” ve “uçuşa geçtik”. Ülkeyi yönetenler, kendi yarattıkları ekonomik krizin tüm faturasını ücretleri düşürerek, vergileri arttırarak ve kazanılmış haklarımızı gasp ederek bizlere yüklemeye çalışıyor.Bu ülkeyi milli gelirinin %62’si kadar dış borca sokacaksınız, üretimi yok edip, tarımı çökerteceksiniz, özelleştirmelerle ülkeyi iğneden ipliğe dışa bağımlı hale getireceksiniz. Sonra da masa başı hesaplarla düzmece enflasyon rakamlarıyla ücretleri belirleyeceksiniz. Vergiyi tabana yaymaktan, esnek çalışmadan dem vuracaksınız. Emeklilik hakkımızı gasp edip açlıkla yüz yüze bıraktığınız emekliyi “yük”, EYT’liyi düşman olarak göreceksiniz. Birikmiş emeğimize, kıdem tazminatımıza el uzatacaksınız, zorunlu BES’le yeni vergiler getireceksiniz. Öyle yağma yok” diye konuştu.
İMAMOĞLU: İŞSİZLİK BU ÜLKENİN BAŞINA GELEBİLECEK EN BÜYÜK BELA
İBB Ekrem İmamoğlu ise “Toplumsal tabanda mücadele vermiş Türkiye’nin en önemli kurumlarından birisi DİSK’tir. Bu ülkede huzurlu yaşamanın formulu cok basit. İnsanlarımızın emeğinin karşılığını alabilmesinden geçiyor. İşsizlik bu ülkenin başına gelebilecek en büyük belalardan biri. Komplolara gerek yok, her kesimden insanın iş bulma mücadelesiyle karşı karşıyayız. Çalışanlar bile işsizlik adı altında tehditle karşı karşya kalıyor. Örgütlü işçiler, Türkiye’nin toplumsal birliğinin bir çimentosudur. DİSK’e hakettiği değeri vermezsek, örgütlenmesi önündeki engelleri kaldırmazsak geleceğe de güvenle yürüyemeyiz” diye konuştu.
HDP Eş Genel Başkanı Sezai Temelli, güvencesiz bir dünyayı var etmek için de daha fazla şiddet, daha fazla savaş gerektiğini vurguladı. Köhne düzenin yıkılma zamanı olduğunu belirten Temelli, “Gelin neo-liberalizmi her yerde öldürelim. Dünyanın her yerinde halklar, emekçiler, gençler, kadınlar, işçiler meydanlarda Bağdat'tan Beyrut'a, Ekvator’dan, Cezayir’e, Şili’ye kadar. Şili’de kadınlar, emekçiler bağırıyor. Neoliberalizm Şili'de doğdu, Şili'de öldüreceğiz diyorlar. İnanıyorum ki Türkiye’de yükselecek emek ve demokrasi mücadelesi bu köhne düzenin sonunu hızlandıracaktır” dedi.
Emek, demokrasi mücadelesini ortaklaştırmanın gerektiğine vurgu yapan Temelli, toplumsal emek zemininde bir sınıf mücadelesi anlayışıyla toplumsal örgütlülüğü hep birlikte var edilmesi çağrısı yaptı. “Saray'da var ettikleri kara delik bütün haklarımız yutmaya devam ediyor” diyen Temelli, konuşması şöyle sürdürdü: “Bu ülkenin bütün zenginlikleri ortak zenginliklerimiz, yani hakkımız bu şekilde gasp ediliyor. O Saray'ın kara deliklerine taşınıyor. Yetmiyor, müteahhitlerine, damatlarına, yandaşlarına, silah tüccarlarına. Her seferinde daha fazla kaynak, daha fazla sömürü, daha fazla yoksulluk ile karşı karşıya kalıyoruz. Bu düzeni sürdürmenin yegane yolu olarak da şiddet ve savaştan başka bir şey yok ellerinde.”
‘TÜRKİYE’DE 2 MİLYON İŞÇİ ÇOCUK VAR’
Türkiye’de 2 milyon çocuk işçi olduğuna dikkat çeken Temelli, 4 + 4+ 4 eğitim sisteminin çocuk işçiliğini genelleştirirken bir taraftan da çocuk evlilikleriyle topluma başka bir zulmü dayattığını ifade etti. Kadın istihdamına katılım oranının yüzde 30 olduğunu söyleyen Temelli, “İstihdama katılan kadınlar ise ciddi bir sömürüye maruz kalıyor. Büyük bir adaletsizlik vardır. Kadına yönelik şiddet, kadın cinayetleri sokaklarda kol gezerken kadına dair sömürü fabrikalarda, iş yerlerinde aşırı boyutlara ulaşmıştır. Sadece geçen yıl 449 kadın öldürülmüştür” ifadelerini kullandı.
“KAYYIM CUMHURİYETİ”
“Kayyımla bir yandan siyasi irademizi bir yandan özlük haklarımızı gasp ettiler” diyen Temelli, “Bu düzeni ayakta tutmanın yolu da şiddet, savaş, Kürt düşmanlığı kayyım rejimi. O yüzden bir yerde kayyım varsa bilin ki orası Kayyım Cumhuriyetidir. Bu Kayyım Cumhuriyetinden hep birlikte kurtulmalıyız. Bizim belediyelerimize kayyım atandıklarında ilk yaptıkları şey çalışanları işten atmak oldu. Kayyımın ilk yaptığı şey özlük haklarını yok etmek, insanların hakkını gasp etmek oldu. Bir yandan siyasi irademiz gasp edilirken bir yandan da özlük halklarımız gasp edildi. Kürt halkıyla Türk halkıyla Türkiye’de yaşayan 72 millet bir arada bu savaş politikalarına karşı yan yana barış siyasetini üretecektir. Bunu hayat geçirmek zorundapyız. emek ve demokrasi mücadelesini birlikte var etme zamanı gelmiştir” diye belirtti.