'Dışarıyı çok yakından izlememiz lazım'

Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, 2011-2013 yıllarını kapsayan Orta Vadeli Programın geçen senenin devamı niteliğinde olduğunu belirtirken, ''Mali disiplinin devam ettiği ve kesinlikle 2011 yılının bir seçim ekonomisi yılı olmayacağını gösteren bir programdır'' dedi.

cumhuriyet.com.tr

Dünkü Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren 2011-2013 dönemi Orta Vadeli Program ve Orta Vadeli Mali Planla ilgili ekonomi bakanları ve bürokratlarıyla birlikte basın toplantısı düzenleyen Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, açıklamalarının ardından basın mensuplarının sorularını yanıtladı. Gelecek sene için Türkiye'nin karşılaşabileceği en büyük risklerin neler olduğunun sorulması üzerine Babacan, şu anda Türkiye ekonomisiyle ilgili en büyük risklerin dışarıdan kaynaklanacak riskler olduğunu söyledi.

Bazı ekonomistlerin ikinci bir dipten (ekonomik kriz) bahsettiğini anlatan Babacan, bu tür senaryolara hazırlıklı olmak gerektiğini vurguladı. Babacan, şöyle konuştu: ''Yani ikinci bir dip olabilir veya olmayabilir. Şiddetli olur, daha az şiddetli olur. Dolayısıyla biz farklı politikaları, farklı senaryolara karşı yedekte tutup, problemler çıktığında o farklı politikaları rahatça uygulayabilir olmamız lazım. Yoksa, dünyanın 16. büyük ekonomisini yönetiyoruz. Bu ciddi bir mesele, ciddi bir sorumluluk. Şöyle bir şey yapamayız. Nasıl olsa dünyada işler böyle gider, buna göre hesabımızı yapalım. (Kervan yolda düzülür) böyle bir şey yapamayız. Olabilecek her türlü senaryoyu dikkate alıp, o senaryoya karşı ne tür politikalar uygulayabileceğimizi de böyle çekmecemizde hazır dosya dosya, klasör klasör bekletmemiz lazım. Karşımıza ne çıkarsa ona göre çekip A senaryosu, B senaryosu, C senaryosu politikalarını hemen uygulamaya sokmamız lazım. Dolayısıyla dışarıyı çok yakından izlememiz lazım.''
 

'İhtiyatlı olalım, korkmayalım'

Dışarıda neler olacağının hükümetlere, merkez bankalarının alacağı kararlara bağlı olduğunu anlatan Ali Babacan, dünya ekonomisindeki belirsizliğin önemli kaynağının da ekonomi yönetimindeki kurumların, kişilerin, liderlerin ve hükümetlerin bu dönemde oldukça zayıf duruma düşmüş olmaları olduğunu kaydetti. Lüksemburg başbakanının ''Bizler başbakanlar olarak aslında ne yapılacağını gayet iyi biliyoruz, ama bu yapılması gerekenlere yaptığımız zaman tekrar nasıl seçiliriz, onu bilemiyoruz'' sözlerinin aslında işin özeti olduğunu ifade eden Babacan, bunun da büyük bir belirsizlik oluşturduğunu vurguladı.

Dünyada neler olacağının izleyerek göreceklerini anlatan Başbakan Yardımcısı, ''Biz Türkiye olarak da her tür tabloya, her senaryoya hazırlıklı olmak zorundayız. Yaklaşımımız da bu şekilde. Dolayısıyla bu program da ihtiyatlı taraftadır. Ancak ihtiyatlı demek en kötü senaryoya göre de değil. Karşımıza beklediğimizden daha kötü şeyler çıkarsa onun da çaresi vardır. Yeter ki korkmayalım. Bu noktada güçlü iktidar her şeyin başı'' diye konuştu.
 

Cari denge sürdürülebilir seviyede

Cari dengeye işaret eden Babacan, Türkiye'de büyümenin yatırımlar, tüketim ve ihracat artışıyla gerçekleştiğini söyledi. Yatırımların sanayi ürünleri ve makine-teçhizat, enerji ithalatı artışını, iç tüketimdeki artışında tüketim mali ithalatını beraberinde getirdiğini kaydeden Babacan, bunların da cari açığı artırdığını kaydetti. ''Eğer Türkiye büyüyorsa ve daha çok enerji ithal ediyorsa, daha çok makine-teçhizat ithal ediyorsa bunlardan korkmamak lazım. Yeter ki doğru alanlarda kullanalım'' diyen Babacan, 1 milyon dolarlık bir makinenin bir kez ithal edildiğini, fakat bunun her yıl en az 1 milyon dolarlık ihracat ürettiğini dile getirdi. Babacan, cari dengenin bugün itibariyle ciddi bir risk oluşturduğunu düşünmediğini vurguladı.
 

Mali kural kenarda bekliyor

Mali Kuralı bir kenarda beklettikleri ve şu anda 3 yıllık orta vadeli programlarla devam ettiklerini kaydeden Babacan, mali kuralın uzun vadeli bir mesele olduğunu söyledi.
Orta vadeli programın 3 yıllık olduğunu, mali kuralın ise 3 yıldan sonrasıyla ilgili olduğuna vurgu yapan Başbakan Yardımcısı şöyle konuştu: ''Ancak şu var ki mali kural tanımlı bütçe açığı bu Orta Vadeli Programın hiçbir yerinde yok. Mali kuralla hesaplanan yüzde 1 ile Orta Vadeli Programda hesaplanan yüzde 1 farklı farklıdır. Ama yasa tasarısını okuyan ve bu işlerde biraz kalem kağıtla çalışmış herkes bu rakamları alır mali kural formülünün içerisine koyar, mali kuralara göre ne olurdu, şimdi ne olmuş onu görür.''

Seçim ekonomisi

Ortaya konulan Orta Vadeli Programın geçen senenin devamı niteliğinde olduğunu ifade eden Babacan, ''Bu Orta Vadeli Program güncellenmiş olarak geçen senenin devamı niteliğindedir. Program mali disiplin devam ettiği ve kesinlikle 2011 yılının bir seçim ekonomisi yılı olmayacağını gösteren bir programdır'' dedi. Babacan Orta Vadeli Programın Devlet Planlama Teşkilatının koordinasyonunda hazırlandığını, fakat tüm kuruluşlar tarafından destek verildiğini anlatan Babacan, programın hazırlanmasına katkı sağlayan tüm kuruluş ve çalışma arkadaşlarına teşekkür etti.
 

Çalışma Bakanı Dinçer

Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Ömer Dinçer, vergi ve prim borçlarının yapılandırılmasına ilişkin soru üzerine, ana hatlarıyla vergi ve prim borçlarının ödenmesine yönelik kolaylaştırıcı çalışmaları tamamladıklarını söyledi. Kendi açılarından bakıldığında çalışmanın üç ana ekseni olduğunu anlatan Dinçer, şöyle konuştu: ''Bir, reel olarak alacaklarımızdan herhangi bir indirimi öngörmedik. İki, idari cezalar, gecikme faizleri, tecil faizleri ile ilgili güncelleme yaptık. Gelişen ekonomik şartlar doğrultusunda bu oranları yeniden gözden geçirdik. Üç, ödeme kolaylıkları sağlayan düzenlemeler yaptık. Taksitlendirme imkanlarını ve sürelerini uzattık ama bunların daha ayrıntılı kısımlarını sonra sizlerle paylaşırız. Ana hatları, Ekonomi Koordinasyon Kurulu'nda son kez bir daha gözden geçirmeye ihtiyaç var.''

İşsizlik oranlarıyla ilgili soru üzerine ise Dinçer, işsizlik oranlarına bakılacak olursa orada çok radikal bir düşüşün olmadığının görüleceğine işaret etti. Çok ihtiyatlı birtakım tahminlerde bulunduklarını kaydeden Dinçer, ''Gerek dinamik büyüme oranlarına bakarsanız, gerekse ulusal istihdam stratejisi ile ilgili alacağımız yapısal tedbirleri göz önünde bulundurursanız, bu rakamlar çok radikal kalmayacaktır. Ekonomimizin istidam yaratma esnekliği yüzde 0,52 civarında görünüyor. Yapısal tedbirler aldığımız zaman bu esnekliğin artacağını ve ekonominin istihdam yaratma kapasitesinin yükseleceğini de var sayarsak, bunların oldukça ihtiyatlı rakamlar olduğunu kabul etmek gerekir'' dedi.

 

'Hepsi tek bir çerçevede ele alınacak'

Babacan ve beraberindeki ekonomi bakanları, 2011-2013 dönemi Orta Vadeli Program ve Orta Vadeli Mali Planla ilgili basın toplantısının ardından, gazetecilerin sorularını yanıtladı.
Vergi ve prim borçlarının kapsamına ilişkin soru üzerine Babacan, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı, Sosyal Güvenlik Kurumu, Gelir İdaresi, Maliye Bakanlığı, Gümrük İdaresi ve belediyeler perspektifinden konuya baktıklarını söyledi. Belediyelerin emlak vergisi ve su paralarıyla ilgili ciddi sıkıntıları bulunduğuna işaret eden Babacan, ''Hepsi tek bir çerçevede ele alınacak, tek bir yöntemle ele alınacak. Şu önemli, ödemeyenin karlı çıktığı bir sonuç görmek istemiyoruz. Zamanında ödeyenin mutlaka hakkını teslim etmek gerekiyor, orada ciddi bir adaletsizliğe yol açmamak gerekiyor. Mümkün olduğunca af gibi algılanacak konulara girmeyeceğiz'' diye konuştu.

Maliye Bakanı Mehmet Şimşek de aynı soru üzerine çalışmanın kesin vergi alacaklarına ilişkin kapsamının tamam olduğunu, diğer bir takım hususların da Ekonomi Koordinasyon Kurulu (EKK) ve Bakanlar Kurulu'nda kararlaştırılacağını bildirdi. Bunun af niteliğinde bir yapılandırma olmayacağını vurgulayan Şimşek, ''vergi alacaklarının reel anlamda tahsili konusunda, çalışma o çerçevede yapılıyor. Kesinlikle o konuda bir ödün verilmeyecek'' dedi. Özelleştirmelere ilişkin bir soru üzerine de Bakan Şimşek, kendilerinin özellikle bu yıl yapısal reform niteliğindeki özelleştirmelere yoğunlaştıklarını söyledi. Elektrik dağıtım özelleştirmelerinin yapısal reform olduğunu ve bugüne kadar 10,8 milyar dolarlık özelleştirme gerçekleştirildiğini anlatan Şimşek, kalan 3 bölge de dikkate alındığında, Orta Vadeli Mali Planda öngörülen özelleştirme kaynaklı bütçe gelirlerinin oldukça mütevazi, ihtiyatlı rakamlar olduğunu söyledi.
 

'İkincil halka arzlar her zaman gündeme gelebilir'

Bu sene sonu itibariyle dağıtım şebekelerinin özelleştirmelerini tamamlayacaklarını, üretim özelleştirmelerinin de birkaç yıl içinde bitirmeyi ümit ettiklerini belirten Şimşek, onun dışında kalanların birincil ve ikincil halka arzlar şeklinde olabileceğini, bazı şirketlerin ikincil halka arzlarının her zaman gündeme gelebileceğini söyledi. Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, Milli Piyango İdaresinin özelleştirilmesine ilişkin stratejiyi de önümüzdeki birkaç hafta içinde belirleyecekleri bildirdi. Gerek 2011, gerek 2011 sonrası özelleştirme gelirleri tahminlerinin bugün gelinen nokta itibariyle oldukça makul varsayımlara dayandığını belirten Şimşek, bunların gerçekçi tahmin olduğunu söyledi.

Bütçe çalışmalarının da bu hafta sonu itibariyle bitmiş olacağını bildiren Şimşek, şunları kaydetti: ''Bu sene yüzde 4 civarında bir bütçe açığı (GSYH'ye oranı) söz konusu. Eğer biz yatırımlara çok daha fazla öncelik verip, daha fazla kaynak ayırmasaydık, muhtemelen bütçe açığı yüzde 3 hatta bir miktar daha altında gerçekleşebilirdi. Özellikle sermaye transferleri ve sermaye harcamalarını dikkate alırsanız yaklaşık 11 milyar liralık ekstra bir harcama söz konusu merkezi bütçesinde. Dolayısıyla yatırımları bir kenarda bıraksaydık ek yatırımları yapmamış olsaydık yani 11 milyar liralık ek bir harcama yapmamış olmasaydık, muhtemel bütçe açığı bu sene itibariyle yüzde 3'e kadar gerilemiş olurdu. Ama yatırım harcamaları Türkiye'nin üretken kapasitesini artıran harcamalardır, doğru harcamalardır. Bütçe açığı yine OECD ortalamalarının yarısının altındadır. Yüzde 4 civarında bir açık başka ülkelerle kıyasladığımda makul bir bütçe açığıdır. Önümüzdeki yılların hedefi de yine gerçekçi varsayımlara dayanıyor.''
 

Çağlayan, 80 günde 30 ülkeyi ziyaret edecek

Devlet Bakanı Zafer Çağlayan da ithalat artarken, ihracata dayalı büyümede nasıl bir politika izleneceği sorusuna karşılık, Türkiye'nin ihracatının yüzde 50'sinden fazlasını yaptığı Avrupa pazarlarındaki daralmanın, avro-dolar paritesindeki gelişmelerin ve avro ile doların değer kaybetmesinin ihracatı ciddi manada azaltırken, ithalatı da artırdığını söyledi. İhracatın ithalatı karşılama oranının en son ayda yüzde 55'ler seviyesine düştüğünü hatırlatan Çağlayan, bu rakamı biraz daha artırma gayreti içinde olduklarını söyledi.

Çağlayan, ''Yani yüzde 62,9'da bu yılı tamamlayabilirsek, 2011 yüzde 72,5, 2012 yüzde 64,5, 2013 yüzde 65,3. Bu bile aslında bir yükselme trendi gösterirken, istenilen seviyeye yakalamaktan uzak'' dedi. Bunun nedeninin TL'nin aşırı değerlenmesi, avro ve doların değer kaybetmesi olduğunu vurgulayan Çağlayan, dolar ve avronun değer kaybetmesinin Türk sanayisinin rekabet gücünü de zayıflattığını ifade etti. Bir diğer konunun Türk sanayinin yapısal meselesi olduğuna işaret eden Çağlayan, yüksek katma değerli, yüksek teknolojili ürünlerin üretilmesinin ihracatı değer bazında artıracak getirecek gelişmeler olduğunu ancak bunların bugünden yarına çözülecek işler olmadığını söyledi.

Çağlayan, ithalatın yüzde 25'e yakınının enerji ithalatı olarak gerçekleştiğine de işaret etti.
Önümüzdeki yıllarda ihracatı artırmak için yapılması gerekenleri anlatan Çağlayan, ''Avrupa'da pazar kaybı yaşanan bir ortamda bizim eli kolu bağlı bekleyecek bir durumumuz yok. Dünyanın tüm ülkeleriyle ticaretimizi geliştiriyoruz. Bölgesel ilişkilerimizi artırıyoruz. Ben önümüzdeki 80 günde 30 ülkeye ihracatçılarla gideceğim ve bir çoğunda yapacağımız temaslarla ihracatımızı geliştirelim istiyoruz'' dedi.

Öte yandan, piyasa gözetim denetimiyle ilgili 15 gün içinde bazı bakanlarla bir toplantı yapacaklarını bildiren Çağlayan, toplantıda piyasanın gözetim ve denetim konusunu biraz daha etkin hale getirip, ithalat konusunda Türkiye'ye girecek olan emtianın daha güvenli bir şekilde arz edilmesi konusunu ele alacaklarını belirtti. Çağlayan, ''Keşke avro ve dolarda düşüş olmasa, parite olumsuz şekilde yansımasaydı, bugün ihracat rakamlarımızı sizinle çok daha fazla konuşabilirdik. Aslında ihracat konusunda Türkiye'nin gelmiş olduğu çok önemli açılımlar var ama mümkün olduğu kadar bizim ihracatımızda ithalat bağımlılığını mutlak suretle azaltmamız gerekiyor'' dedi.
 

Devlet Bakanı Cevdet Yılmaz

Devlet Bakanı Cevdet Yılmaz da istihdam konusundaki sorulara ilişkin olarak, geçen yıldan bu yana Orta Vadeli Programda ortaya çıkan olumlu gelişmeler açasından özellikle sosyal açıdan en fazla önemsenmesi gereken konunun istihdamla ilgili rakamlar olduğunu söyledi. Rakamlarda son derece sevindirici gelişme yaşandığını, geçen yıldan bu yana sivil istihdamda 1 milyon 541 bin artış görüldüğünü, işsizlikte de 518 bin azalış gerçekleştiğini, genç nüfusta ise işsizlik oranının 4,6 puan gerilediğini kaydetti. Tarım dışı alanda da bir yıl içinde 1 milyon 95 bin istihdam oluşturulduğuna işaret eden Yılmaz, önümüzdeki yıllarda tarım istihdamında normal dönemlerde olduğu gibi bir azalış trendi beklediklerini, tarım dışı sektörlerde ise büyümeye paralel ve yapısal reformlara bağlı olarak istihdam artışı beklediklerini söyledi.

Türkiye'de yüzde 43'ler civarında bir istihdam oranı patikasına gelindiğini, bunu daha da artırmak gerektiğini belirten Yılmaz, şöyle devam etti: ''Burada bir kısır döngü var. İşsizliğin arttığı dönemde büyüme potansiyeliniz de düşüyor ama bir taraftan da bereketli bir döngü var. İstihdamınızı artırınca potansiyel sürdürülebilir büyümenizi de devam ettirebiliyorsunuz. Aslında bu son dönemde, bir yıllık dönemde sağladığımız istihdam artışı,geleceğe dönük büyüme potansiyelimizi de güçlendiren destekleyen, sürdürülebilir büyümemizi götürmemizi sağlayan son derece büyük bir kazanım.'' İstihdamın temel öncelikleri olmaya devam edeceğini vurgulayan Yılmaz, işsizliği azaltma mücadelelerinin süreceğini ifade etti.
 

Sanayi Strateji Belgesi YPK'de imzaya açıldı

Sanayi ve Ticaret Bakanı Nihat Ergün de, yapısal reformların Türkiye'deki büyüme, istihdam, ihracat gibi rakamların sağlıklı bir şekilde oluşmasında çok önemli faktörler olduğunu, tüm bu rakamları çok yakından etkileyecek strateji belgelerini hayata geçirdiklerini kaydetti. Bunlardan biri olan Sanayi Strateji Belgesi'nin tamamlandığını ve YPK'de imzaya açıldığını belirten Ergün, bunu Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın da bulunduğu bir sunuşla kamuoyuna açıklamak istediklerini söyledi. 2023 hedefleri çerçevesinde Türkiye'nin sanayisini ileri teknoloji ürünlerin payının yüzde 20'ye çıktığı bir noktaya taşıyacak ve Türkiye'yi yüksek katma değerli ürünlerde ileri teknolojide Avrasya'nın üretim merkezi haline getirecek bir çerçeveyi oluşturduklarını anlatan Ergün, ''Bunun 2011-2012-2013 yıllarını kapsayan eylem planını da oluşturduk. Sanayi Strateji Belgesi açıklanırken 3 yıllık eylem planı ile birlikte açıklanmış olacak. Ondan sonra eylem planları periyodik olarak revize edilmiş olacak'' dedi.

Plana ilişkin bilgi veren Ergün, özellikle cari açığın en önemli kalemlerinden birinin yatırım malları, makine ve teçhizat ithalatı olduğuna işaret etti. Türkiye'nin makine sektöründe ciddi gücü olduğunu vurgulayan Ergün, Türkiye'de 20 milyar doların üzerinde makine ve teçhizat ithalatı, 10 milyar doların üzerinde ihracat olduğunu kaydetti. İthal edilen makinelerin yüzde 70'ini içerdeki üreticilerden tedarik etme imkanı bulunduğuna işaret eden Ergün, hem kamu alımlarında hem de içeride yatırımcıların makine ve teçhizat alımlarında yerli üretimi tercih edebileceğini, böylece cari açığın bu kaleminde azalma sağlanacağını söyledi.

Sektör strateji belgelerinin de hazırlandığını, Ekonomik Koordinasyon Kurulu'na sunulduğunu belirten Ergün, Türk sanayisini yapısal dönüşüme orta ve uzun vadede nasıl tabi tutacaklarını o strateji belgeleriyle açıklamış olacaklarını söyledi. Ergün, Türk sanayisindeki yapısal dönüşümün önümüzdeki dönemin büyüme rakamlarına ve büyümenin kalitesine, istihdam rakamlarına istihdamın kalitesine, ihracat rakamlarına ihracatın kalitesine yansıyacak şekilde gerçekleşmesi mümkün olacağını sözlerine ekledi.