Dışarıdaki gazetecilerden içerideki meslektaşlarına mektup (11.03.2017)

Gazeteciler, Silivri 9 No’lu Cezaevi’nde mektup alma ve gönderme hakları keyfi bir şekilde yasaklanan meslektaşlarıyla dayanışmak için kartpostal gönderdi.

CANAN COŞKUN
<video:696463>
 
Gazeteciler, cezaevinde mektup alma ve gönderme hakkı yasaklanan meslektaşlarına “Tecride karşı mektup” eylemiyle kartpostal yolladı. Eylem öncesi yapılan açıklamada, Silivri 9 No’lu Cezaevi’nde gazetecilere yönelik bir zulüm yaşandığı belirtilerek, burada tutulan gazetecilerin aylardır tecrit altında olduğu, mektup haklarının keyfi olarak yasaklandığı vurgulandı. 
 
Kadıköy’deki postane önünde bugün bir araya gelerek kartpostallarını postalayan gazetecilere CHP Milletvekili Barış Yarkadaş da destek verdi. “Dışarıdaki gazeteciler” adına açıklama yapan Gülşah Karadağ, Türkiye’nin dünyanın en büyük gazeteci cezaevi olduğunu belirterek, “Gazetecilere yönelik en büyük zulümlerden biri de hiç kuşkusuz Silivri 9 No’lu Kapalı Cezaevi’nde yaşanıyor. Bu cezaevinde aylardır tutuklu bulunan gazetecilere tecrit altında. Haklarında iddianameler hazırlanmadan tutuklanarak, bir nevi ‘peşin yatan’ gazetecilerin tamamen keyfi bir uygulama ile mektup almaları ve göndermeleri yasak. Demir parmaklık altında olmaları yetmezmiş gibi bir de kalemlerine pranga vuruluyor” dedi. Karadağ, fikir ve düşünce özgürlükleri tutsak edilen yazar, çizer ve hukukçuların mektup alma haklarına, mektup yazma haklarına ambargo konduğunu ifade ederek, “Bu durum tam bir hukuksuz değilse nedir” diye sordu. 
 
 
Hakikatin peşinde oldukları için...
 
Yaşanılan ihlallerin bununla sınırlı olmadığının altını çizen Karadağ, şunları söyledi: “Haftada bir saat, evet sadece bir saat avukatlarıyla bir saat da aile yakınlarıyla görüşme hakları var. O da birinci derecede aile yakınlarıyla. Açık görüş iki ayda bir sadece bir saat. Aile ve avukat görüşmeleri sırasında yanlarında bir infaz memuru bulunuyor, bütün konuşmalar sesli ve görüntülü kayda alınıyor. Üstelik avukatların aldığı notlar cezaevi yönetimince okunuyor ve kopyalanıyor. Demokratik bir ülkede gazetecilere reva görülen uygulamanın adını siz koyun. Aynı hücrede kaldıkları kişiler dışında kimseyi görmelerine izin verilmiyor. Sağ olsunlar, havalandırmaya çıkma hakkına henüz bir yasak yok. 7 adıma 4 adım alanda dururken artık gökyüzünü de göremiyorlar. Neden mi? Çünkü havalandırmanın üzeri tel örgü ve dikenli tellerle kapatıldı. Herkes biliyor ki onlar, sadece hakikatin peşinde oldukları için ve gazetecilik yaptıkları için hapsedildiler. Dün FETÖ’nün devlette örgütlendiğini ispatladığı için Ahmet Şık’ı tutuklayanlar, bugün Ahmet Şık’ı FETÖ’den tutuklayacak kadar gözleri kararmış halde. Dün aldatıldık diyenler ve bunun utancını taşıyanlar yarın da bugünlerin utancını yaşayacaklar. Gazetecilerin ve gazeteciliğin yanındayız.” 
 
Bu bir cinayet
 
CHP’li Yarkadaş da yaptığı açıklamada, “Tamamen keyfi bir uygulama ile gazeteciler mektup yazamıyor, giden mektuplar gönderilmiyor. Musa Kart içeride çizdiği karikatürleri dışarıya gönderemiyor, bu cinayettir. Belli ki gazeteci arkadaşlarımızı cezaevine atanlar, komplolarla tutuklayanlar onlar hakkında ikna edici bir delil, bir kanıt bulamıyorlar. Cumhuriyet yazarları nerdeyse tam 133 gündür iddianamesiz bir şekilde cezaevinde tutuluyorlar. Onlara sorulan tek şey yazdıkları yazılar, attıkları twetler ve attıkları gazete başlıkları. Dünyanın hiç bir yerinde atılan bir gazete başlığı, atılan bir twet suç olamaz. Ve bu yüzden insanlar tutuklanamaz” dedi. Yarkadaş, Türkiye ve Almanya arasındaki krizle ilgili, “Almanya’ya kızanlar, Almanya’nın fikir ve düşünce özgürlüğünün kısıtladığını söyleyenler dönsün şu tabloya bir baksınlar. Almanya’da demokrasi yoksa Türkiye’de de demokrasi yoktur. Almanya’dan şikayet edenlerin önce dönüp Silivri Cezaevi’ne bakmaları gerekir” dedi.