Direnişte yeni evre

İspanyol yapımı dizinin yeni sezonunda ekip bu kez İspanya Merkez Bankası’nın milyarlarca Avro değerindeki külçe altınlarına gözünü dikiyor.

Emrah Kolukısa

Aslına bakarsanız “La Casa De Papel” gibi içeriği son derece kısıtlı bir hikâyenin iki sezon boyunca (toplam 18 bölüm) sürdürülebilmiş olması bile bir mucizeydi. Hatta sonlara doğru izlerken hafiften sıkılmaya, gidişatı apaçık belli olan finali beklerken kendimize küçük oyunlar yaratmaya bile başlamıştık (“sen olsan hangi şehri seçerdin kendine isim olarak” çok popülerdi örneğin aile ve yakın arkadaşlar arasında). Yine de dizideki karakterler o kadar sağlam biçimlendirilmişlerdi ki ve oyuncuların da etkisiyle o kadar bağlanmıştık ki her birine (benim favorim Berlin’di gerçi, onu da belirtmiş olayım) sonuna kadar ses çıkarmadan, sıkıntı yaratmadan izledik.
Netflix’in uluslararası piyasada tutan ilk dizisi olarak da kayıtlara geçen İspanyol yapımı “La Casa De Papel” dijital stream platformunun başka ülkelerin dizilerine de alan açması için bir vesile oldu haliyle. Aradan bizim “Hakan: Muhafız” da çıktı, Alman yapımı gerilim “Dark” da, Brezilya yapımı distopik “3%” ve Hint yapımı kara polisiye “Sacred Games” de. Denebilir ki Netflix bir anlamda küresel dizi piyasasının aracısı gibi oldu ve belki de hiç birbirinden haberdar olmayan kültürleri bir araya getirdi. Tabii bu işin bambaşka bir kısmı ve özel bir araştırmayı hak ettiği de muhakkak. İşin bizi ilgilendiren asıl yanı Netflix dizilerinin de tıpkı eski konvansiyel medyada izlediğimiz diziler gibi “tuttukça devam eden” bir özelliğinin olagelmesi... Yani varsın “La Casa De Papel”deki karakterler hedeflerine ulaşmış, hikâyeleri tüm döngüsünü tamamlamış olsun; biz yine de onları yeniden sizin önünüze getiririz diyor Netflix. Ve tam olarak da bunu yapıyor.

Maskenin hatırına
Dizini üçüncü sezonu, ekibin yakışıklı ve sevimli, elemanı Rio’nun uluslararası polis teşkilatı tarafından yakalanmasıyla başlıyor. O esnada ondan binlerce kilometre ötede aynı şekilde polisin peşine düştüğü ama onların elinden kurtulmayı başaran sevgilisi Tokyo, derhal Profesör’ü alarma geçiriyor ve tüm ekip (daha doğrusu hayatta kalanlar ve yeni elemanlar) Rio’yu kurtarmak üzere bir araya geliyor. Rio’nun pazarlık nesnesi olabilmesi için de İspanya Merkez Bankası’nı soymaya karar veriyorlar. Üstelik plan hemen hemen hazır, zira bu soygun meğerse darphane soygunundan bile önce planlanmış ama gerçekleştirilebilmesi “imkânsız” görüldüğü için rafa kaldırılmış. İşin doğrusu ilk sezonda izlediğimize çok benzer bir senaryo kurgusu var ortada, ama hem ölmüş karakterleri de yeniden bizlerle buluşturması açısından (Berlin başta olmak üzere tabii) hem de ola ki eski sezonları izlememiş olanlar kaldıysa onlarla yeni bir kitlesel heyecan yaratması bakımından bir hayli işlevsel. Tabii sezonda Dali maskeli kırmızı tulumlu ekibin kamuoyundaki desteği de bir hayli belirginleşiyor ve ekip adeta anti-kapitalist bir simge haline geliyor. Tam da bu noktada Occupy hareketiyle yeniden sembolleşen Guy Fawkes imgesiyle İspanyolların sembol ismi Dali’nin bıyığını harmanlayan maske tasarımının hakkını vermek gerek. Hiçbir şey olmasa bile o maske anti-kapitalist direniş kanunundaki yerini almıştır bizce. Yoksa onun haricinde, sevdiğimiz eski karakterlerle yeniden buluşmuş olmak bir yana, büyük bir yenilik, özel bir yaratıcılık, izlemezsem çıldırırım gibi bir durum yok ortada ne yazık ki.