Direnişin kadınları

Cumhuriyet Sokak’ta, bu hafta, ormanların, parkların, meraların, yaylaların, derelerin, kültürel, mimari ve doğal mirasın yok olma tehdidine karşı ayaklanan, direnen kadınlar anlatıyor.

Hazal Ocak

Loç’un sarı yazmalı kadınları, Sarıkeçililer, Senozlu nineler, Hemşinli, Gerzeli, Dersim’de Munzur için mücadele eden kadınlar, Ovacık’ta, Peri’de, Bergama’da, Aliağa’da, tüm Türkiye’de yaşam için kendilerini iş makinelerinin önüne, gaz bombalarının ortasına atan, ölüm tehditleri alan ama asla yılmayan kadınlar... Yıllar sonra, hâlâ bir ağaç gölgesinde serinleyebilecekse insanlık, çocuklar dere kenarlarında gülücükler saçarak koşturabilecekse, hâlâ nefes alabilecekse dünya, o kadınların mücadelesini büyütmekten başka çıkar yol yok. 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü öncesi, çevre mücadelesinde simge isimlerden 5 kadınla, konuştuk onların çığlığına kulak verdik...

Çocuklar dondurmasız kaldı

Artvin’de yaşam alanları için mücadele eden direnişçi kadınlardan sadece biri, Yeşil Artvin Derneği Başkanı Neşe Karahan.... Artvin’de 14 Şubat 1956’da doğan Karahan çevre mücadelesine eşiyle birlikte on yıllar önce başlamış. Kendisine bu mücadelenin amacını sorduğumuzda kararlı bir yüz ifadesiyle cevap veriyor: “Gövdenizden başınız kesilse, yaşayabilir misiniz?”

Artvin Cerattepe’nin maden için işgal edilmesinin ve gaza boğulmasının ardından Neşe Karahan’ın yanındayız. Karahan son zamanlarda günlerini Cerattepe’nin kurtarılması için mücadele ederek geçiriyor. Kahvaltısının ardından tüm gün dernekte görüşmeler yapıyor ve bundan sonraki süreç için çalışıyor. Herkesin birbirini yakından tanıdığı Artvin’de Neşe Karahan’a ilgi de yoğun. Karahan’la dernekte gerçekleşen sohbetimiz bile şehir dışından gelen selamlar ve telefonlar eşliğinde sürüyor.

Bir pastane hikâyesi...

Karahan 35 yıl önce devlet memurluğunu bırakarak eşiyle birlikte ‘Cennet Pastanesi’ni açıyor. Geçtiğimiz günlerde hem mücadeleye hem de pastanesine yetişemediği için Karahan burayı kapatmak zorunda kalmış. Karahan’a ilk olarak geçen yaz konuk olduğumuz ‘Cennet Pastanesi’ni soruyoruz. Derin bir nefes alan Karahan, “Pastacılık uzun soluklu ve güzel bir iş ama hizmet sektörü... Sabah 5, 6’da kalkacaksınız. Gece yarısına da devam edeceksiniz. Yaşam alanlarımıza müdahaleler artınca yetişemedim hem oraya hem buraya. Her 23 Nisan’da ücretsiz dondurma dağıtırdım. Bu yıl dağıtamayacağım, ona üzüldüm” diyor.

Karahan çevre mücadelesine İstanbul’da eczacılık okuyup Artvin’e dönen eşiyle birlikte başlamış. Eşinin 1995 yılında trafik kazası sonucu hayatını kaybetmesinin ardından da dört elle sarılmış mücadelesine. Karahan o günleri bize şöyle anlatıyor:

“12 Eylül’den sonra Türkiye’de özellikle çevresel anlamda bazı şeyler çok hızlı değişmeye başladı. O daha duyarlıydı, sorgulamalara başlamıştı. Tüm hayatımız burada geçti. 90’lı yıllarda bir ara meyve ağaçlarını kesiyorlardı, biz onlara da karşı çıktık. Sonra tıraşlama kesim yaptılar. Onlar için de mücadele ettik. Orman Bakanlığı da yanlış yaptığını sonra kabul etti. HES’ler ve madenlere karşı doğamızı korumak için mücadele ettik. Davaları kazandık. Tam kurtardık dedik. Şimdi de Mehmet Cengiz çıktı. Dünya mirası ve doğa harikası bir yerde yaşıyoruz. Yüzyıllardır uygulanan yasalarımız var. Yazılı bir emir değil tabi. Sözlüdür. Bu yasaklar yaşam alanlarımızın korunması için. Bu alanlar korunmazsa biz aşağıda yaşayamayacağımızı biliriz. Yasak dağ, yasak vadi gibi... Oraya hiç kimse ne bir tavuğunu bırakır ne de bir çalı koyar. Bazı köy karar defterlerimizde de yazılı.”

Yeşil Artvin Derneği ise 20 yıl önce çeşitli insanların Artvin’i korumak için bir araya gelmesiyle oluşmuş. Artvin’in başında her kara bulut dolaştığında dernek çatısı altında toplanılıyor, konuşuluyor. Hukuki süreçte ihtiyaç duyulan yüksek harç paraları ise halk tarafından karşılanıyor. Karahan’a dernek başkanlığı sürecini sorduğumuzda, “Dernek başkanı olmak da çok önemli değil. Hepimiz dernek başkanıyız benim sadece adım başkan. Ben sadece belki, biraz daha fazla mesai harcadım. Madenciliğin temiz bir şey olmadığını biliyoruz. Hepimiz Artvin’in yaşamıyla ilgili mücadale ediyoruz. Çoğu kişi çocuğunun evi, arabası, iyi bir eğitim olsun ister. Biz doğal mirasımızı bırakmak istiyoruz” yanıtını veriyor.

Artvin TOMA’yla tanıştı

Karahan’ın üniversiteyi yeni bitirmiş iki oğlu var. Biri Ankara’da avukatlık diğeri ise İstanbul’da endüstri mühendisliği yapıyor. Geçen hafta Cengiz İnşaat tarafından çevrilen ve yoğun güvenlik önlemi alınan Cerattepe’ye çıkmak isteyen halk arasında onlar da varmış. Karahan bize o günleri, “Artvin böyle zulüm görmedi ve TOMA’yla ilk kez tanıştı” sözleriyle anlatıyor. Hayatında ilk kez gaz müdahalesine maruz kalan ve ilk kez gözaltına alınan Karahan biber gazı müdahalesi sırasında kendisini ölecek sanmış. Artvin’de ilk kez bu kadar güvenlik önlemi alındığını anlatan Karahan sözlerini şöyle sürdürüyor:

“Valiliğin önünde, Cerattepe’de sürekli polis bekliyor. Şehir dışından da destek gelmiş. Cerattepe’de hukuksuzca niye bekliyorlar? Polisin de halkı koruması gerekiyor. Şehirde öylece dolaşıyorlar. Geçen camdan baktım polislere. Okul bahçesinde çocuklarla top oynuyorlar. Biz düşman mıyız? Asla mücadelemizi başka yollarla sürdürmedik hem hukuksal hem de bilimsel verilerle mücadelemizi sürdürdük. Bedenimizle oradaydık. Bu şekilde sürdürmeye de devam edeceğiz.”

‘Artvin halkı yenilmez’

Karahan’a son olarak ömrü boyunca sürdürdüğü yeşil mücadelesinin amacını soruyoruz: “Bu bizim yaşamsal mücadelemiz, yaşamımız... Kafamızı kesecekler, gövdenizle yaşayın diyecekler. Başka bir şey değil bu. Artvin’i karşınıza alın. Gördüğünüz ve göremediğiniz her yer maden alanı. Eğer bir madencilik faaliyeti olursa Artvin olmaz. Huzurlu ve barışçıl yaşamımızı bozmaya çalışıyorlar. Biz buna izin vermeyeceğiz.”

Sohbetimizin sona ermesinin ardından Artvin merkezinde ellerinde tencerelerle kadınlar toplanıyor. Karahan meydana çıkıp kadınların arasına karışıyor ve kadınlarla birlikte Cerattepe’de yapılmak istenen maden faaliyetlerini protesto ediyor. Karahan tüm kadınları her gün yürüyüşe çağırıyor. Şehirden ayrılırken Karahan’ın son cümlesi yankılanıyor:

“Cerattepe geçilmez, Artvin halkı yenilmez, her ne kadar yenilmiş gibi gözükse de geçemeyecekler.”

 

Mimarlar Odası Ankara Şube Başkanı Candan: Korkmadım, susmadım

Sarı Yazmalı Haime Çakmak: Hava, su, toprak... Ötesi var mı?'

Mimar Mücella Yapıcı: Nefesinizin savunması

Rabia Ana kadınlara seslendi: Yaylasız duramayız biz