Direnişçilerin ülkesi yok!
İstanbul’dan Brezilya’ya yayılan bir ruh Taksim Gezi Parkı direnişi... Görüyoruz ki direnişçilerin ülkesi yok! Direnişte herkes bir...
cumhuriyet.com.tr55. Venedik Bienali’nin Türkiye Pavyonu’nda Ali Kazma’nın sergisini ziyaret ederken bile Gezi direnişi ruhuyla karşılaşıyoruz. Kapıda İngilizce olarak “İstanbul’da halk 31 Mayıs’ta Gezi Parkı’nın yıkılmaması için ayaklandı, hâlâ direniyor...” yazıyor.
Venedik’teki bu “Gezi” karşılamasından sonra İtalya’nın diğer bölgelerinde daha çok görüyoruz Gezi Parkı direnişi ruhunu... Venedik’in ardından yolumuz Floransa’ya düşüyor. Ünlü Medici ailesinin sanat koleksiyonunun sergilendiği Floransa’daki Uffizi Galerisi’ndeyiz. Michelangelo, Raffaello, Caravaggio ve Tiziano’nun yapıtlarını görmek için yüzlerce turist saatlerce sırada bekliyor. O sırada tanıştıklarım Türkiye’den geldiğimi öğrenince “Ooo! İstanbul, Taksim-Gezi” diyorlar. Sadece sıradaki turistler mi? Özellikle İtalyan gençliği bu direnişi bireyin özellikle gençliğin özgürlük savaşı olarak görüyor, direniş atmosferini ise çok yaratıcı buluyorlar. İtalya’da bir tanışmanızda artık şunu duymanız mümkün: “Turco! Taksim-Gezi...”
Floransa’da Gezi dayanışmasına da şahit oluyoruz. İtalya’daki Komünist İşçi Partisi’nin düzenlediği Taksim-Gezi Parkı direnişçilerine destek eyleminden sonra gençlerin aralarındaki sohbete konuk oluyoruz. “Gaz soslu bir başkaldırı” esprilerinden sonra Stefano Cabula Türkiye’deki gençlere sesleniyor: “Direnişinize devam edin, sizin özgürlük mücadeleniz bizim de mücadelemiz. Direnmemiz lazım!” diyor. Eylem sırasında “Erdoğan Cellat” diye attıkları sloganı soruyorum. Dayanışma içinde olduklarını vurgulayarak “Biz de diktatörlere karşı aynı dalgayı İtalya’ya yaymak istiyoruz” diyorlar. Başbakan Erdoğan’ı sadece kendilerinin değil dünyanın izlediğini ve polis şiddetiyle halkına zulmettiğini sosyal medyadan gördüklerini söylüyorlar. Eylemciler, “Türkiye’de Ne Oluyor ve İtalya’yla İlgisi Ne?” başlıklı bir kitapçık da hazırlamışlar. Gezi Parkı direnişçilerinin mesajını anlamadığını söyleyen Başbakan Tayyip Erdoğan’a karşılık “Biz mesajı aldık” diyor İtalyan gençler. Kitapçık, İtalyan gençliğini “Türkiye’de yaşananlar bizim geleceğimiz olabilir” diye uyarıyor. “İnanıyoruz ki bu direnişin dayanması için direnişi hayatta tutmak için bizim de katkıda bulunmamız lazım” diyorlar.
Eylemciler sadece Gezi Parkı direnişini izlemiyor. Eylemciler, hapishanedeki aydınların da serbest bırakılması çağrısını yapınca gündemimizi bu denli bilmelerine önce şaşırıyorum, sonra da hazırladıkları kitapçıktaki Nâzım Hikmet şiiri aklıma geliyor. Nâzım Hikmet’in “Yirminci Asra Dair” şiirinin neden kitapçıkta yer aldığını anlıyorum:
“Uyumak şimdi,
uyanmak yüz yıl sonra, sevgilim.
Hayır,
kendi asrım beni korkutmuyor,
ben kaçak değilim.
Asrım sefil,
asrım yüz kızartıcı,
asrım cesur,
büyük
ve kahraman.
Dünyaya erken gelmişim diye kahretmedim hiçbir zaman.
Ben yirminci asırlıyım
ve bununla övünüyorum.
Bana yeter
yirminci asırda olduğum safta olmak
bizim tarafta olmak
ve dövüşmek yeni bir âlem için...
Yüz yıl sonra, sevgilim...
Hayır, her şeye rağmen daha evvel.
Ve ölen ve doğan
ve son gülenleri güzel gülecek olan yirminci asır (benim şafak çığlıklarıyla sabaha eren müthiş gecem),
senin gözlerin gibi, Hatçem,
güneşli olacaktır...”