‘Direniş zihnimizi açtı’

Gezi Direnişi’nin fotoğraflarını çeken Kemal Aslan 12 yıldır toplumsal olayları fotoğraflıyor.

cumhuriyet.com.tr

Gezi Direnişi’nin simgeleri arasına giren “Gitarcı ve Toma” fotoğrafının sahibi Kemal Aslan’ın, “Bu Daha Başlangıç/ Direniş Sergisi” Gezi’nin 1. yıldönümünde bugün Bursa - Nilüfer Belediyesi Nâzım Hikmet Kültürevi’nde ziyarete açılıyor. Yaklaşık 12 yıldır toplumsal olayları fotoğraflayan Aslan, “Gezi Direnişi bana, unutturulan ve unuttuğum duyguları yeniden gösterdi. Bu duygulardan sanat üretimi bağlamında beni en çok etkileyen ‘umut’ olmuştur” diyor. Sergi, 30 Temmuz’a kadar açık kalacak.

Gökkuşağı uygulaması

Serginin kolektif bir yaratıcılığa sahip olduğu ve ziyaretçileri, izlemenin ötesinde, üretken bir katılımcıya dönüştürdüğü belirtiliyor. Sergiden ve bu kolektif ruhtan söz eder misiniz?

Serginin temelini, Gezi süreci ve sonrasında çekmiş olduğum toplumsal eylem ve direniş fotoğrafları oluşturuyor. Attila Durak’ın küratörlüğü, Ayşegül Özmen’in tasarımları ve Ersin İleri’nin enstalasyon ve video çalışmaları ile başlayan, izleyiciyi de bu sürecin parçası olmaya davet eden ortak bir iş.
İzleyiciler, direniş nesneleriyle, LGBTI mücadelesine referans veren gökkuşağı uygulamasıyla, Gezi’nin sokak ve duvar yazılarının uygulamalarıyla, ses tüneli ve video odası gibi pek çok yaratıcı uygulamayla karşılaşacaklar. Serginin katılımcı yanı ise #benimicingezi kampanyası. Bu hashtag’le sosyal medyada yüksek sayıda paylaşım bekliyoruz. Biz Gezi’yi barış, kardeşlik, özgürlük, adalet, eşitlik, sevgi, saygı, dayanışma, yaşam hakkı ve onur ile okuduk. İzleyicileri de kendi okumalarını yapmaya davet ediyoruz. Sergiyi ve kampanyayı Gezi’de kaybettiğimiz çocuklarımıza ve Soma’da hayatını kaybeden madencilerimizin

Sokakta olmak

Gezi’nin 1. yılına girerken bugünden bakınca o günleri nasıl görüyorsunuz? Sokakta olmak, hem bir sanatçı hem de bir yurttaş olarak nasıl bir duyguydu?

Gezi Direnişi’nin olduğu günler yaşarken hiç bitmeyecek gibiydi. Bunu iki bağlamdan ele almak mümkün. Gezi’nin direniş ve özgürlük günleri. Yaşarken benim için her ikisi de bitmeyecek gibiydi. Özellikle özgür Gezi günleri, Taksim’in, İstiklal Caddesi’nin tamamen halka ait olduğu günler, bana bir hayalin
gerçekleşebileceğini gösterdi. Tabii bunun için çok ağır bedeller ödendi. 15’inde, 19’unda, 25’inde nice genç insanımızın, asli amacı toplumu korumak olanlar tarafından gerek sokak aralarında dövülerek gerek kurşunlanarak gerek silah olarak kullanılan gaz kapsülleri ile öldürüldüklerine şahit olduk. Baskının, zulmün, hak ihlallerinin, yıllardır koyun muamelesi yapılan bir halkı nasıl ayağa kaldırdığını hep beraber gördük. Sokakta olmanın sanatçı olarak ne getirdiğini sanırım hep beraber gördük. Uzun yıllar olmayan bir üretkenlik ve yaratıcılık açığa çıktı. Direniş hepimizin zihnini açtı sanırım.

On binlerce fotoğraf

Gezi sürecinde pek çok sanatçı ‘sanat gerillası’ gibi sokaklardaydı ve olan biteni belgeledi. Gezi’den sonra sizce kamusal alan-sanat ilişkisi ne yönde değişti?

Gezi Direnişi’nde sokakta çok sayıda fotoğrafçı vardı. İyi sergiler açıldı ve hâlâ açılmaya devam ediyor. Bu direnişin önemli yanlarından biri de çok sayıda görsel üretilmiş olması. Bunların sanatsal olarak üretilip üretilmemesinden öte, yıllar sonrasına, bu toprakların yaşadığı en büyük direnişlerden birini gösteren on binlerce fotoğraf ve video kalacak. Bu benim için çok önemli. Hele tarihimizde yaşanan katliamlar, baskılar, darbeler vb. şeylere dair çok az görsel kaldığı düşünüldüğünde… Özellikle görsel sanatların üretim anlamında sokağa çıkması ve sergilerin galerilerden, müzelerden çıkıp gerek sokak sergileri gerek web yoluyla halka dönmesinin toplumda çok önemli sonuçlar doğuracağını düşünüyorum.