Direniş ve Diriliş İçin Kemalizm...

cumhuriyet.com.tr

Cumhuriyet devrimciliktir. Devrimcilikten vazgeçmek Cumhuriyeti devirmektir. Devrim ve ilkelerinden sapmak, CHP’nin var oluşunun, varlık nedeninin yadsınması olur. Karşıdevrimin ivmesini her geçen gün arttırdığı bir süreçte, kitlelerin umutlarının yığıldığı bir siyasal parti olarak CHP’nin varlık nedenine ters açılımlar içinde bulunması söz konusu bile olamaz.

Seçmen kütüğünde adını kontrole giden vatandaş anlatıyor: “Apartmanımızda 24 daire var, 11 daire görünüyor. 21 numaralı dairede 5 seçmen gösterilmiş. Gerçek seçmen sayısı 3, ikisi sahte. 3 kişiden ikisi eşim ve ben; oy kullanabiliyoruz. Oğlum yurtdışında olduğu için oy kullanmayacak ama seçmen; kızım evde, oy kullanabilecek ama seçmen değil. Böylece, yalnızca eşim ve ben oy kullanabileceğiz. Ayrıca 4 numaralı daire boş olmasına karşın 7 kişi görünüyor” diyor. Gelin çıkın işin içinden!.. 6 milyon yeni seçmenin nasıl dağıtıldığına ilişkin milyonlarca örnekten birisi bu paylaştığımız. Bir tek bu örnek bile seçimin durdurulması için yeterlidir aslında. Öncesindekini görmezden geldiğiniz bir seçimin sonrası için hiçbir şey yapılamayacağını hepimiz biliyoruz. Ata- sözünde olduğu gibi; atı alan Üsküdar’ı geçiyor.

Bir önceki seçim ve halk oylaması hakkında şaibeler vardı. Bu kez seçim öncesi de şaibeli. Önceki seçimler kömür karasına bulanmıştı. Dağıtılan nakdi ve ayni yardımlar şehir efsanesi olup yayılıyordu. Şimdi hepimizin gözü önünde kamyon kamyon eşya dağıtılıyor. Devletin valisi sosyal yardımı (!) seçim öncesi süreçte değil de, seçim sonrasında yapsa olmaz mı?

Nedir sosyal devlet? Yurttaşlarına asgari ölçekte de olsa insanca yaşam sağlayacak bir yaşam standardını sağlamayı (herkes için) görev bilen devlettir. Yurttaşlarını devletin sadaka yardımına muhtaç kılan devlet değildir.

Bir avuç ‘aydıncık’

Tüm bu çarpıklıkları içine sindirerek AKP savunuculuğunu yapan ve Türkiye’nin demokratikleştiğini savunanlar, Türkiye’nin savruluşuna katkı koymaktalar. Cumhuriyetin kuruluşuna önderlik eden bir avuç aydındı. Toplumu geriye taşıyacak her türlü suyu, AKP’nin dümenine taşıyan da, medyada köşe edinmiş bir avuç “aydıncık”tır. Bazılarının “omurgasız” diye tabir ettiği bu kişiler, AKP’nin her yanlışını, ona oy getirecek biçimde çarpıtarak toplumu aldatmayı iş edindikleri gibi, muhalefetin yaptıklarını, özellikle ana muhalefet CHP’yi karalamayı iş edinmişlerdir. “Cambaza bak” diyerek tüm eleştirileri CHP üzerine yığmayı başarmaktalar. CHP’nin çarşaflı kadın ve Kuran kursu etrafında sorgulandığının yarısı kadar sorgulanmış olsaydı, AKP’nin “dindar cumhurbaşkanı” betimlemesi ile pazarladığı 11. kişi şimdi Çankaya’da oturuyor olabilir miydi? Bu satırların yazarı, CHP’nin asla kadını örtmek için açılım yapmayacağı, Kuran kursları yolu ile siyaset yapmayacağının bilinci ile CHP’yi sahiplenirken, eleştirerek azaltmak yerine, sahiplenerek güçlendirmenin öneminin altını çizmektedir. CHP Kemalist rejimin son kalesidir. Onun tasfiye edilmesi ile daha ilerici bir siyasal partinin önünün açılacağı sanısı içinde olanlar yanılıyorlar.

Bir gün öncesini aratan günler dizgesinde, kayıplar hanesi giderek kabarıyor. Köklü kurumlarınıza sahiplenip, onların kuruluş felsefesini dimdik ayakta tuttuğunuzca güçlenirsiniz.

Cumhuriyet devrimciliktir

Daha düne kadar yeni olan Cumhuriyetti. Cumhuriyeti tasfiye eden anlayış; eskimiş, köhnemiş değerleri “yeni” etiketi ile “değiştim” diyen eski siyasetçiler marifetiyle yeniden tedavüle koyarak ilerliyor. Cumhuriyetçi ve devrimci güçler; karşı devrimin bu fütursuzca ilerleyişi karşısında bilenerek güç birliğine gitmek zorundalar. Önümüzdeki seçim bu güç birliği için bir fırsattır.

Cumhuriyet devrimciliktir. Devrimcilikten vazgeçmek Cumhuriyeti devirmektir. Devrim ve ilkelerinden sapmak, CHP’nin var oluşunun, varlık nedeninin yadsınması olur. Karşıdevrimin ivmesini her geçen gün arttırdığı bir süreçte, kitlelerin umutlarının yığıldığı bir siyasal parti olarak CHP’nin varlık nedenine ters açılımlar içinde bulunması söz konusu bile olamaz. Karşıdevrimi örgütleyen siyasal iktidarın odak olma durumunu hukuk yolu ile tescilleyen siyasal partinin odak olacak açılımlar içinde bulunduğu iddiası bir yana, böyle bir ima bile yapılamaz.

Kemalizmi savunmanın giderek zorlaştığı bir süreçten geçerken, direnişin örgütlenmesinin tek adresinin de CHP olduğu gerçeğini atlamamak gerekiyor. Doğru olan Atatürk’ün laiklik anlayışıdır. “Dine karşı olmayan, ancak dine asla taviz vermeyen” anlayışa geri dönmek zorundayız. Dinciler ve din istismarcılarının yolu bu sayede kesilmiş, tarikat ilişkileri ile amacından sapan din ve uygulamalarının kontrol altına alınması bu sayede gerçekleştirilmişti. Dine karşı olmayışı anlatış, siyaseti dinle buluşturmayı gerektirmez. Siyaset dinle buluştukça, din istismarcılarına yeni kılcal damarlar açılmış olmaktadır.

Direnişin olmadığı bir yerde diriliş olamaz. Karşıdevrime “dur” demek isteyen herkes, CHP’yi güçlendirerek güçlenmeyi seçmelidir. Sandık sonrasında yeni bir oluşumdan söz edenleri hayretle izlemekteyim. Artık daha fazla gecikecek zamanımız yok. Nitelikli kadro oluşturmaktan söz edenler, bu söylemleri ile nitelikli kadroların son kalıntılarını tasfiye etmeye soyunduklarının farkında olmadıkları gibi, Türkiye’nin geleceğinin niceliklerin yönlendirilen iradelerinin elinde olduğu gerçeğini kaçırmaktalar.

Tarih yazıcılara dipnot düşmüş oluyoruz bu satırlarla. Yarını kazanmak isteyenlere çağrımızdır: Elimizdeki köklü kurumlara sahip çıkmanın yolu, eleştirip yok etmek değil, içine yığmak istediğimiz anlayışı taşımaktır. Direnişi “Kemalizm yeniden” diyerek örgütleyeceğiz. Dirilişin yolu direnişten ve elimizde son kalan köklü kurum CHP’de birleşmekten geçiyor. Sandık öncesi bir süreliğine her türlü tartışmayı bırakıp, takım ruhu ile davranmak çok mu zor? Tartışmalarla aşındırdıklarımızı oylarımızla geri çağırmayı denesek, en azından AKP ile kaybettiklerimize yenilerini eklememiş olacağız. Hepimiz cambaza bakıyoruz!..

Türkiye’de demokrasinin tasfiyesine katkıda bulunduğumuzun farkında bile değiliz. Tartışma başlıkları, tartıştırmayı iş edinen AKP’ye ve işbirlikçilerine yarıyor. Türkiye gerçek bir demokratik hukuk devleti olsaydı şu an asıl tartışılan “CHP’nin açılımı” olarak iddia edilen konular değil, seçmen listelerinden tutun, seçmen iradelerinin satın alınmasına yönelik seçim rüşvetleri ile gölgelenen seçim olacaktı!.. Yeryüzünde bu yolla demokrasiye giden bir tek ülke var mı?!. Ben dünü arıyorum, ya siz? Seçim sonrasında da seçim öncesini aramak istemiyorum. (Prof. Dr. Tülay ÖZÜERMAN CHP PM Üyesi (Siyaset Bilimci))