Dink ödülü işkenceyle mücadele eden kadına
Hrant Dink'in doğum günü olan 15 Eylül'de altıncı kez verilen Uluslararası Hrant Dink Ödülü'nü Şebnem Korur Fincancı kazandı.
Ahmet Şık/CumhuriyetKonusu sistematik hale gelen işkence olan her haberde aynı isimle karşılaşılırdı: Şebnem Korur Fincancı. Meslek etiğinin ne ifade ettiğini bilen bir hekim olarak ettiği yemine bağlı, tarafını ezilenden yana seçmiş bir insan olarak, insan hakları meselesini kendisine dert etmiş herkesin bildiği bir isimdi. O karanlık yılların işkencecilerini yargı önüne çıkaran raporların altında onun adı olurdu. Bu yüzdendir ki mesleki kariyerinde rahat yüzü görmesi istenmedi. Kimi zaman görevden alındı, kimi zaman yargılandı. Tehdit zaten sıradandı. Aldırış bile etmedi.
Ansiklopedideki bir dille yazılacak olursa kendisinden İstanbul Üniversitesi Adli Tıp Anabilim Dalı öğretim üyelerinden Profesör Şebnem Korur Fincancı diye bahsetmek gerekiyor. Ancak bu uzun sıfat sadece işini tanımlıyor. O ismin altına neler yazılacağını ise kişisel tarihini de şekillendiren adli tıp, işkencenin saptanması ve rehabilitasyonu alanlarındaki mesleki uzmanlığı belirliyor. İşini yapması engellenmediği dönemlerde Adli Tıp Kurumu İhtisas Kurulu üyeliği ve başkanlığı görevlerinde de bulunan Fincancı aynı zamanda üniversitede dersler verdi.
1990'lı yılların en bilinen davalarında adı sıkça anıldı. Devletin teröristinin “bölücüler” ve “komünistler” olduğu o yıllarda, Uğur Mumcu cinayeti faillerinin de işkence gördüğü ortaya çıkmıştı. O raporun altında da Fincancı imzası vardı. Bu raporu, avukat kardeş Ceyhan Mumcu tarafından örgüte yardım yataklık kapsamında değerlendirilmişti. Manisa'da bir polis merkezinde devletin karanlık yüzüyle tanışan çocukların işkence bulgularını raporuna koyan Fincancı'nın adını mahkeme salonunda tehditlerle dile getirenler ise işkenceci polislerdi. Sendikacı Süleyman Yeter'in İstanbul'da gözaltına alındıktan sonra işkencede katledilmesinin raporunu da yazınca görevinden alındı. “Tarafgir davrandığı” gerekçesiyle Fincancı'nın görevden alınmasının gerekliliğini yazan raporda imzası bulunan müfettiş ise bir kaç yıl sonra hapishanelerde Hayata Dönüş adı verilen katilamlar gerçekleştiğinda Ceza ve Tevkif Evleri Genel Müdürlüğü yapacak olan Ali Suat Ertosun’du. İstanbul Valisi Erol Çakır da Adalet Bakanlığı'na “tarafsız davranmadığı, ideolojik tutum ve davranışlarda bulunduğu ve polisi kötü göstermek için çaba harcadığını” iddia ettiği Fincancı'nın görevinden alınması gerektiğini rapor etmişti.
Fincancı, Adli Tıp'taki AKP hükümeti kadrolaşmasına karşı çıktığı için de görevinden alındı. Görevden alma kararını imzalayan isim de dönemin İstanbul Üniversitesi Rektörü Kemal Alemdaroğlu'ydu.
Şebnem Korur Fincancı, romanlara konu olacak şekilde Bahreyn'de bir işkence vakasını ortaya çıkaran bir hekim. Fincancı Birleşmiş Milletler'ce (BM) işkencenin saptanmasında uluslararası standart kılavuz olarak kabul edilen “İstanbul Protokolü” belgesinin hazırlayıcılarından. Adli Tıp Uzmanları Derneği'nin de kurucu üyesi olan Fincancı BM Uluslararası Savaş Suçları Mahkemesi adına Bosna'daki toplu mezarlardan çıkarılan cesetlerin otopsi çalışmalarında yer aldı. 2000'de İnsan Hakları İçin Hekimler'in Güney Afrika'daki uluslararası çalışmasında, 2002'de Dünya Sağlık Örgütü'nün Kadına Yönelik Cinsel Şiddet Araştırması ve El Kitabı çalışmalarında bulundu. Adli tıp, insan hakları, barış çalışmaları, işkencenin önlenmesi, kadına yönelik şiddet alanlarında birçok çalışması ve katkısı bulunan ve Evrensel gazetesinde de haftalık yazılar yazan Fincancı, Türkiye İnsan Hakları Vakfı'nın da başkanı.