Dini Eğitim Bakanlığına Yöneliş

cumhuriyet.com.tr

89 yıllık Atatürkçü devrim yasalarının ötelenmesi nedeniyle Milli (Ulusal) kavramının Dini Eğitim Bakanlığı olarak değiştirilmesinin yerindeliği kaçınılmaz olmuştur. 3 Mart 1924’te Eğitim Birliği Yasası’yla yeni cumhuriyetin kültür ve eğitim çizgisi belirlenmişti. Akıl ve bilime dayalı, düşünce ve duyguda birlik sağlanmıştı. Yaratıcı, güncel, bilimsel, sorgulayıcı, çağdaş ve uygulanır bir eğitim. Eğitimin toplumsal işleviyle nitelikli bireyler yetiştirilmekteydi. Toplumun aydınlanması, gençlerimizin alacağı eğitimle olabilecekti. Tevhid-i Tedrisat Yasası’yla çok başlı ve din ağırlıklı eğitimin yerine, eğitimde birlik sağlanmıştı. Eğitimde birlikle, ülkede aydınlanma, çağdaşlaşma ve yenileşmeye gidildi. Devrim yasalarıyla yeni cumhuriyet değişim ve gelişmelerle tanıştı. Yeni alfabe, millet mektepleri, karma eğitim, laik eğitim, kadın hakları, medeni hukuk, çağdaş okullaşmalar, Türk Dil ve Türk Tarih kurumları, ulusal bayramlar, yeni anayasa, kültür ve sanat içerikli kuruluşlar gibi bir dizi yenileşmeler (tiyatro, opera, orkestra vb...) devrim yasalarının getirisi örneklerdi.

Bugünkü uygulamalarla devrim yasaları başkalaştırılıyor. Siyasal İslam devleti kurma amaçlı ne gerekiyorsa yapılıyor. Cumhuriyetin kazanımları, laikliğin bütünselliği yok sayılıyor. Cumhuriyete, demokrasiye ve laikliğe karşı sivil darbe yaşanıyor. Eğitimde köklü dinsel yaptırımlara gidiliyor. Çağdaşlık yerine bağnazlık, aydınlık yerine karanlık yol çizgileri... Ülkenin bütün kaleleri kadrolaştırılıyor. Eğitim yöneticilerinin büyük çoğunluğu din kültürü çıkışlı. 2000 imam hatip okulunun açılması... Kuran, Hz. Muhammed’in Hayatı ve Arapçanın zorunlu dersler kapsamına alınması... Her ilde çok sayıda imam hatip orta kısmının açılması, 4+4+4 eğitim sistemindeki belirsizlik, ulusal bayramları kutlamanın, Atatürk köşelerinin ve Gençliğe Hitabe’nin kaldırılması... Ulusal ve üniter devlet kavramlarının tarihe karıştığı bir dizi acınası süreç yaşanmaktadır.

İslami yöntemlerin dayatılması ile tek tip, baskıcı, korkak ve suskun insan tipi yetiştirilmesi hedefleniyor. Okullarda, kamu kuruluşlarının tümünde mescit açtırılması zorunluluğu, özel ve resmi tüm dinlenme merkezlerinde içki yasağı uygulanması. Başörtüsünün bir simge olarak dayatılması, gençler arası ayrımcılığın körüklenmesi, üniversite rektörlerinin seçiminde dini yandaşlara öncelik verilmesi. “Hasılı Kelam(Sözün Özü)” eseriyle kadına aşağılayıcı bakıştaki profesörün polis akademisi gibi toplum güvenliğini sağlayacak bir eğitim kurumunun başına getirilmesi... Buna benzer birçok kuruma bu yapıdaki yandaşların atanması düşündürücüdür.

Ülkemiz gençliği umutsuz ve kaygılı bir bekleyiştedir. Gençlerimiz ruhsal ve bedensel sağlıklarıyla geleceğimizin bilimsel yenileşmesinin umudu olmalıdırlar. Güdümlü, ümmetçi, eyyamcı değil. Akıl ve bilimin önderliği onların başarı çizgisi olmalıdır. Güçlü adımlarla ilerlemek, çağdaş eğitimle olabilecektir.

Getirilen 4+4+4 eğitim sistemi, Osmanlı’nın medrese eğitimine özlemdir. Getirilen şekilci eğitimdir. Önemli olan akılcı, çağdaş ve bilimsel eğitimdir. Kalkınmış ülkeler en büyük yatırımı eğitime ayırıyorlarken; bizde Diyanet İşleri’ne ayrılması da ayrı bir konudur. Onlar geleceğin yaratıcı, kurucu, araştırıcı nitelikli bireylerini yetiştiriyorlarken bizler dini mistisizm ile boğuşuyoruz. Bu oldubittilerde vicdanımız sızlıyor. Yüreğimiz acıyor. Hani ya Türkiye Cumhuriyeti bir hukuk devletiydi? Akıl ve bilimin ışığında çağdaş bir eğitim hedefleniyordu? Ezberci eğitim yerine, araştırma, inceleme ve uygulamaya dönük bir eğitim olacaktı? Çok yazık oluyor ülkemiz çocuklarına!.. Eğitimde uçurumların olduğu bir ivme değişikliği oldu. Başkalaşmış bir ülkenin, başkalaşmış eğitimi uygulanmaktadır sanki…

Eğitimimizde atılım beklentilerimiz bir hayal oldu. Bu düşüncelerin gerçekleştirdiği yönetimle, dini eğitim yelpazesinde atılım, değişim ve artırım hızla sürdürülmektedir. Getirilen şaşırtıcı seri uygulamalarla oluşan farkındalıklar aklımızı tutsak etmektedir. Toplumun direnişi, öğrenci velilerinin tepkili haykırışı önemsenmemektedir. İnsanımızın dilleri lal olmuş, dertler anlatılamıyor. Eğitimin toplumsal işlevi yerine, dini işlevin önceliği, yönetim erkinin düşüncesinin dışavurumudur. Açılacak derin yara uzun yıllar iyileştirilemeyecek, sarılamayacaktır. Gençlerimizin dünya gençleriyle yarışması başka bahara kaldı. Bahar gelmeyecek mi, diye soruyoruz?.. Gençlerimize yazık oluyor. Onlara en iyiyi vermek, onları en iyi şekilde eğitmek devletin kaçınılmaz görevi olmalıdır.