Dinçer'den ileri demokrasi tanımı
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Ömer Dinçer, ''Modern, demokratik bir ülke olacaksanız, bireyin hak ve özgürlüklerini, katılımın sağlanmasını, sivil toplum örgütlerinin güçlendirilmiş olmasını esas şart olarak görürsünüz. Bu yüzden bizim bugün seçim beyannamemizde adını koyduğumuz 'ileri demokrasi' fikri bunu kapsıyor'' dedi.
cumhuriyet.com.trÇalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Ömer Dinçer, Artvinliler Hizmet Vakfınca Kumburgaz'daki Artemis Marin Rrincess Otel'de düzenlenen toplantıda, insanların doğduğu andan itibaren, hak ve özgürlüklere sahip olduğunu belirtti.
''O hak ve özgürlük ona ait bir şeydir. Devlet bunu kendisine veremez bunu tartışamaz bile. İnsan hakları esastır. Devlet bunu sağlamak için kurulmuştur'' diyen Dinçer, bu yüzden, kendilerinin ''devletin insanlara hak verdiği'' anlayışını çağdaş dünya için yetersiz bulduklarını söyledi.
Demokrasiyi sadece hukuki düzen olarak görmenin ya da seçim yaparak, seçimde birtakım partilerin iktidara gelmelerini sağlayarak ve 4 yılda bir de bunu yenileyerek kurmanın mümkün olmayacağını ifade eden Dinçer, şunları kaydetti:
''Aslında demokrasi dediğiniz şey, vatandaşın birey olarak temel hak ve özgürlüklerine sahip olması, birey olarak yaşadığı kente ve ülkeye dair söz söyleme hakkının olması ve bu katılım mekanizmalarının iyi kurulması ve nihayet bireyden farklı olarak sivil toplum örgütlerinin yapabilir, muktedir kılınmış olması gerekir. Tüm dünyanın gelişmiş ülkelerinin koyduğu kamu idarelerinde, Birleşmiş Milletlerin 'HABİTAT' belge ve raporlarında bu kavramları çok ayrıntılı görürsünüz zaten. Modern, demokratik bir ülke olacaksanız, bireyin hak ve özgürlüklerini, katılımın sağlanmasını, sivil toplum örgütlerinin güçlendirilmiş olmasını esas şart olarak görürsünüz. Bu yüzden bizim bugün seçim beyannamemizde adını koyduğumuz 'ileri demokrasi' fikri bunu kapsıyor. Sadece Türkiye'de hukuken kurulmuş bir demokratik düzeni değil. Tabii bunları pekiştirecek başka boyutlar da var. Güvenlik ve adalet sisteminin oluşturulması, kamu idaresinin etkili hale getirilmesi ve merkeziyetçilikten kurtarılması.''
Dinçer, ''Kamu Yönetimi Reformu''nda yapmaya çalıştıkları hususlardan birinin de yerel hizmetleri bütünüyle yerel yönetimlere bırakmak olduğunu dile getirdi.
Kamu Yönetimi Reformu'nu hayata geçirmeye çalıştıkları zaman, ''Üniter devlet yapısının bozulacağı'' şeklinde çıkan tartışmanın 2 arka yüzü olduğunu vurgulayan Bakan Dinçer, şöyle konuştu:
''Birisi sendikal faaliyetlerle alakalı. Şimdi Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğünü, hizmetlerin yerele devri konusundaki fikrimiz sebebiyle kapatmaya karar verdik. Köy Hizmetleri Genel Müdürülüğü güya köylere hizmet götürmek için kurulmuş bir müdürlük olmasına rağmen, 2003 yılında yaklaşık 53 bin çalışanı vardı ve o zamanki parayla 1 katrilyon 400 trilyon Türk lirası bütçesi vardı. Yine aynı tarihte adalet sistemi için ayırdığımız para 800 milyon liraydı. Yani neredeyse yarı yarıyaydı. Şimdi ben soruyorum: Acaba köye yol yapmak mı yoksa Türkiye'de güvenilir ve etkin çalışan bir adalet sistemi yapmak mı daha önemlidir? Bu sorunun cevabını siz biliyorsunuz. Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğü ve Adalet Bakanlığı yan yana konulduğunda koalisyon hükümetleri, Köy Hizmetlerinin bağlı olduğu Bayındırlık Bakanlığını almak için birbirleriyle kavga ediyordu. Kimse Adalet Bakanlığını almak istemiyordu. Niçin kavga ediyorlar? Çünkü Köy Hizmetleri Türkiye'de Genel Müdürülüğüne kolayca adam almak mümkündü, sendikalıydılar, iyi paralar ödeniyordu. Ama buna karşılık Türkiye'de il başına ortalama 1 yılda 4 kilometre yol yapılıyordu. Çünkü bu paranın yüzde 85'i, 53 bin kişilik personele ödeniyordu. Verimsizlik derseniz var, yüksek maliyet derseniz var. Ben size soruyorum: Böyle bir yapıya, bu analizi yapmış bir insanın olumlu yanıt vermesi mümkün mü?''
Dinçer, hükümetlerinin bu yapıyı kapatmak istediğini, Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğünün yetkilerinin de İl Özel İdarelerine verilmesini, ayırdıkları bütçeyi de buraya aktarmak istediklerini belirterek, ''İşte o zaman YOL İŞ Sendikası, 53 bin kişiden aidat alamayacağını düşündüğü için ve üyelerini kaybedeceği için itiraz etti ve gazetelere 'Üniter devlet yapısı bozuluyor' dedi. Maalesef Anamuhalefet Partisi, onlara kavramsal desteğini verdi. Sonra biz, Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğünü tüm itirazlara rağmen kapattık. Ülkede üniter yapı bozuldu mu? O paraları İl Özel İdarelerine verdik'' dedi.
Kamu hizmetleriyle alakalı bu düzenlemelerin önünün kesilmesiyle belki de Türkiye'nin, modern dünyayı yakalama konusunda ciddi bir fırsatı kaçırmış olduğunu ifade eden Dinçer, şöyle devam etti:
''Ne oldu şimdi? Geçtiğimiz günlerde Kürtlerin oluşturduğu Demokratik Platform, 'demokratik özerklik' talebinde bulundu. Halbuki biz onu, o tarihlerde çıkarsaydık bugün Türkiye daha etkin bir yere kavuşacaktı, bu taleplerin önünü kesmiş olacaktık. Daha da önemlisi yerel yönetimlerde o bölgede parayı alıp hizmet üretmeyenlerden hesap soracak hale gelebilecektik. Maalesef merkezi idare tüm işleri kendisi gördüğü için yerel idareye hesap sorma, denetleme konusunda yetersiz kalıyor. Bugün Diyarbakır ya da Batman ya da Van Belediyesinin yüksek sesle konuşmasının arkasında bu var. Yerel hizmetleri merkezi idare gördüğü müddetçe orada bir sel meydana gelse, bu selin faturasını merkezi idareye çıkarırlar, yerel yönetici 'nerede devlet' diye bağırır. O zaman biz bu mantığı değiştirmek zorunda değil miyiz? Bunu değiştirerek yerelde yetki almış insanlara hesap soracak durumda olmamalı mıyım? Doğrusunu söylemek gerekirse biz Kamu Yönetimi Reformu'nu çok unutmuş değiliz. Belediyelerde yetkileri artırtık, ama merkezi idarenin denetleme gücünü pekiştirecek, iş yapma gücünü de yerele devredecek merkezileşmeye dair unsurlarını önümüzdeki dönem yeniden yapmayı planlıyoruz, onu programımıza koyduk.''
Dinçer, bakanlıkları da yeniden düzenleyeceklerini ifade ederek, ''Devlet bakanlıklarını bütünüyle kaldırarak onların yerine de hepsi icracı bakanlık olmak üzere yeni bakanlıklar kuruyoruz. Bakanlık sayısını da 27'den çok büyük ihtimalle 23'e düşürüyoruz. Hem sayıyı azaltacağız hem de aktif bakanlık sistemi kuracağız'' dedi.
İstihdam sorunun birinci ayağı olan kapasitenin artırılmasıyla ilgili teşvikler uygulamaya başlayarak, engelleri ortadan kaldırdıklarını bildiren Dinçer, ''Kadınlarımızın istihdam edilmesi halinde onları sosyal güvenlik primlerini 3 yıl süreyle biz ödüyoruz. 19-20 yaşlarındaki gencimize iş verilirse, yine onun sosyal güvenlik priminin işveren payının tamamını 3 yıl süreyle biz ödüyoruz'' diye konuştu.