Din yorumla yaşar

Din, geçmişte olduğu gibi bugün de değişen hayatın içinde çağa ayak uydurma yolunda yoruma ihtiyaç duyuyor

Tayfun Atay / Cumhuriyet

Özgecan Aslan’ın cenaze töreninde kadınlar tabutu taşımayı kimseye bırakmadı.

2000’li yılların başında dönemin Diyanet İşleri Başkanı Prof. Ali Bardakoğlu, çağa uygun bir dindarlığın zorunluluğuna dikkat çekerken insanların dindarlıklarının yaşadıkları zamana göre yorumlanması gerektiğini söylemekteydi.

Tıpkı Süreyya Su’nun yukarıdaki yazısında, “internet mağazacılığı devrinde çerçilik” yapma durumuna düşmemek için çağa uygun bir din anlayışı ve fıkhi çerçevenin kaçınılmazlığını vurguladığı gibi...

Bu kaçınılmazlık, dinde yorumun da (tefsir) ne kadar önemli ve belirleyici olduğunu hatırlamamıza imkân verir. Din, hep olduğu gibi bugün de değişen hayatın içinde yoruma ihtiyaç duyuyor.

Söz gelimi, uzun yıllar önce kadının toplumsal süreçlerde, iş yaşamında bugünkü gibi etkin yer almadığı zamanlarda kadınların cenaze namazında saf tutmasının makbul olup olmadığını tartışmak, gündemi işgal edemezdi. Bu konuda dinen bir yorum getirmeyi gerektirecek toplumsal zemin yoktu.

Ama şimdi Özgecan Aslan cinayetine acı dolu bir tepkiyle cenaze törenine akın eden kadınların ve kadın sivil toplum örgütlerinin onun tabutunu taşımayı kimseye bırakmaması gibi bir durum, ister istemez böylesi bir yorum ihtiyacını önümüze koyuyor.

Ne de “Travesti veya transseksüel Müslümanları ne yapacağız, nasıl karşılayacağız?” diye kafa yormayı gerektirecek bir ortam bundan on yıllar önce vardı.

Ama şimdi başını örtecek kadar Müslümanlığı hayat ölçüsü yapmış trans kadın bireylerin varlığı, buna kafa yormayı kaçınılmazlaştırıyor.

Folk-İslâm’dan pop-İslâm’a

Din her zaman çağa ayak uydurdu ve uydurmaya devam ediyor. Türbe ziyaretlerinden ağaçlara çaput bağlamaya kadar, şimdi tahripkâr görünen ne varsa, bir zamanlar yaşanan hayatın içinde kendisini var etmek isteyen dinin reddedemediği pratiklerdi.

Kitabî din kendilerine yetmeyen insanların hayata geçirdikleri “folk İslam”ın tezahürleriydi bunlar.

Tıpkı şimdi “pop İslam”ın tezahürleri olan tesettür defileleri; Pavarotti nidalarıyla açılan asortikMüslüman düğünleri; Müslüman modacı kadınların “Tesettürlü kadın da dekolte giyinmekten hoşlanır” ya daMüslüman kadın doğum uzmanlarının “Orgazmdan sonra da Elhamdülillah demek gerekir” sözleri gibi...

Zikir sırasında cezbeye gelip yanağına şiş sokanlar nasıl “folk İslam”ın ürünüyse, Tarkan dinlerken cezbeye gelen ve başörtüsünü çıkarıp sallayan kızlar da “pop İslam”ın ürünü.

Din yahut dindarlık, İslâm ya da Müslümanlık, adına ne denirse densin, onun hayatınisterlerine göre yeni yeni biçimlenmelere uğradığını gösteren örnekler bunlar.

Bu biçimlenmelere uygun yorumlar, fıkhi anlayışlar geliştirilmediği takdirde adeta mızrağı çuvala sığdırmak nev’inden bir imkânsızı istemek durumuyla karşı karşıya kalınması kuvvetle muhtemeldir.