Din ve sekülerizm

Toplumda dinsellik ve dindarlık emareleri arttığı kadar sekülerleşme emareleri de artıyor

Süreyya Su

Son on yılı aşan zamanda dinsellikte ve dindarlıkta bir artış var gibi görünüyor. Kamusal alanda daha çok başörtülü kadın var. Eğlence merkezlerinden AVM’lere, okullardan hastanelere kadar her yerde mescit var. Liseler imam-hatip okulları haline geldi. Televizyon ve radyolarda dini içerikli program ve kanalların sayısı arttı. Gündelik hayat pratiklerinde insanlar daha fazla fetva sorar hale geldi. Devlet bile katılım bankası kurarak faizsiz bankacılığa yöneldi. Yani toplumda dinsellik ve dindarlık emareleri arttı.

Ama buna mukabil sekülerleşme emareleri de artıyor. Başörtülü kadınlar sosyal hayatın içine girerken modayı takip ediyor, hatta kendi modalarını yaratıyorlar.

AVM’lerde Ramazan’da sevgilileriyle gezip, restoranlarda el ele-göz göze romantik vakit geçiren gençler de var. İmam-hatiplerde gitar çalan, hiphop dinleyen genç kızlar, küpe takan manga çizen genç erkekler de var. Reyting sıralamasında içerikleri dini bir mazbutluktan ziyade dünveyi arzuların teşhir edildiği diziler başı çekiyor. Birçok iktisadi teşekkül özelleştirilirken Milli Piyango yeni şans oyunları üretiyor.

Tüketimci dindarlaşma

Bu iki birbirine karşıt gibi gelişen süreçler aslında sosyolojik olarak açıklanabilir ve zaten beklenebilir süreçler. Batı’da da bir yandan dine dönüşün yeni kültürel ve toplumsal fenomenlerini görüyoruz. Diğer yandan tüketimci, narsistik ve hazcı bir toplumun yeni fenomenlerini takip ediyoruz.

Bir taraf her şeyi tüketilebilir metaya dönüştüren kapitalizmin tümüyle maddileşmiş kültürüne, dayanışmayı ortadan kaldıran aşırı bireyciliğine, hayatın halesinin yitimine neden olan yüksek teknolojisine tepkinin bir ifadesi.

Öbür taraf her şeyi dokunulmaz kutsala dönüştüren dinsel fanatizmin tümüyle uhrevileşmiş kültürüne, birey olmaya imkan vermeyen cemaatçiliğine, hayatın neşesinin yitimine neden olan bağnazlığına karşı bir tepkinin ifadesi.

Sekülerizm dini dışlamaz

Oysa bu iki hayat tarzı, birbirlerini dışlayan, yadsıyan bir konumda olmak yerine birbirlerini dengeleyen, ölçülü kılan bir konumda da olabilir.

Din, insan ve toplum için bir ihtiyaçtır. İnsana huzur, güven, umut verir, toplumda da bütünlük, aidiyet, düzen tesis eder. Ama din tek başına insanların ve toplumların bu ihtiyaçlarını karşılayamaz. İnancın akılla desteklenmesi gerekir.

Dinin gelenek ve kültürle bağdaştırılması gerekir. Vahyin mitler ve efsanelerle açıklanması gerekir. Ritüellerin sanatla estetize edilmesi gerekir.

Tüm bu gereklilikler, inanan insanı sekülerleştirir. Demek ki Ramazan’da iftar programlarında yapılan sohbetlerde ve başka zamanlarda dini programlarda vaaz edildiği gibi seküler dünya dini dışlamaz. Bilakis hayata açar.

Hayatı yadsıyan bir dini inanca karşı, hayatı olumlayan bir dini pratiğin imkânıdır sekülerizm.