Dilencilik yaşam biçimleri

Van'da 4 ay boyunca 84 dilenciyle yüz yüze görüşme sonucu hazırlanan çalışmada ilginç veriler elde edildi.

cumhuriyet.com.tr

Muş Alparslan Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Sosyoloji Bölümü Araştırma Görevlisi Adem Palabıyık, ''Başlarken utanma hissi yaşayan dilenciler, sonradan bu duruma alışarak, bunu bir yaşam kültürü haline getiriyorlar'' dedi.

Dilencilik üzerine araştırma yapan Palabıyık, Van'da 4 ay boyunca 84 dilenciyle yüz yüze görüşerek, anket uyguladı. Palabıyık, ''Sosyolojik bir olgu olarak dilencilik ve yoksulluk Van ili örneği'' konulu bilimsel araştırmasında, dilencilikle ilgili ilginç veriler elde etti.

Palabıyık, yaptığı bilimsel çalışma ile dilencilerin içinde bulundukları yoksulluk ve dilenciliğin sosyolojik analizinin ortaya konulmasını, ''dilencilik ile yoksulluğun birbiriyle paralel niteliklere sahip olmayan iki ayrı olgu olduğu'' iddiaları ve ''dilenciliğin nesilden nesile aktarılan bir olgu'' olup olmadığı sorularına cevap bulmayı amaçladığını belirtti.

Dilenciliğin nasıl bir aktarım izlediğini ortaya koymak için Van'da insan yoğunluğunun fazla olduğu cadde ve sokakların yanı sıra cami önü ve mezarlıklarda yaptığı çalışmada, 30 yaş üstü evli dilencileri ankette dahil ettiğini anlatan Palabıyık, her dilenciye, 30 ile 45 dakika süren görüşmelerde 62 soru yönelttiğini ifade etti.

Ankete katılan dilencilerin 49'unun Vanlı, 12'sinin Malatyalı, 9'unun Adanalı, 14'ünün ise Hakkarili olduğuna işaret eden Palabıyık, şunları kaydetti:

''Van'da 'yerleşik', 'zorunlu göçle gelen' ve 'mevsimlik' olmak üzere 3 ayrı dilencilik türü bulunmaktadır. Yerleşik dilenciler Vanlı olup dilenciliği nesilden nesile aktaran kesimlerdir. Mevsimlik dilenciler ise ramazan ayı gibi yılın belirli dönemlerinde kendi araçlarıyla Van'a gelip, belli bir süre dilendikten sonra dönenlerdir. Bunların önemli kısmı Malatya ve Adana'dan geliyor. Bu dilencilerin şiveleri göçle gelen ya da yerleşik olan dilencilere göre daha düzgün. Mevsimlik dilenciler, diğer iki dilenci grubuna göre daha aktif durumdalar. Kendi aralarında bir esnaf jargonu olan 'işler nasıl gidiyor' diye konuştukları gözlenmiştir. Bu söylem, mevsimlik dilencilerin örgütlü olduğunu göstermektedir. Çocuklarını, diğer dilenci türlerine göre daha iyi kullanmakta, vicdanlara hitap edebilecek izlenimleri oluşturabilmektedirler.''
 

Dilencilik yaşam biçimleri oldu

Palabıyık, zorunlu göç dilencilerinin de diğer iki gruptan farklı özelliklere sahip olduğunu anlatarak, şöyle konuştu:

''Özellikle 1990'lı yıllarda terör ve terörle mücadele kapsamında, Hakkari ve Şırnak başta olmak üzere ilçe ve köylerden göç ederek Van'a yerleşenlerin hikayeleri daha farklı. Göç edenlerden bir kısmı iş bulamadıkları için dilenmeye yönelmiş. İlk başta yoksullukla başlayan dilencilik, daha sonra iyi bir kazanç kapısı olarak görüldüğü için buna devam edilmiş.''

Palabıyık, yoksulluk ve dilencilik arasındaki ilişkinin, yerleşik ve mevsimlik dilenciler için geçerli bir durum olmadığını ifade ederek, zorunlu göç dilencilerinin de en başta yoksulluk sebebiyle bu işe başladıklarını fakat sonrasında dilenmeyi bir yaşam biçimi olarak devam ettirdiklerini kaydetti.

Zorunlu göç ve yerli dilencilerin, valilik ve belediyeden zaman zaman maddi yardım aldıklarını anlatan Palabıyık, günlük kazançları hakkında net bilgi vermediklerini ancak kazançlarını biriktirdiklerini vurguladı.

Mevsimlik ve yerli dilencilerin, bu durumu çocukluktan itibaren devam ettirdiklerini bildiren Palabıyık, zorunlu göç dilencilerinin de göçten sonra dilenmeye başladıklarını, mevsimlik ve yerli dilenciler gibi onlarında artık çocuklarını küçük yaşlardan itibaren dilenciliğe alıştırdıklarını söyledi.

Zorunlu göç dilencilerinin ''İş olursa çalışır mısınız?'' sorusuna 'hayır' yanıtını verdiğini ifade eden Palabıyık, ''Başlarken utanma hissi yaşayan dilenciler, sonradan bu duruma alışarak, bunu bir yaşam kültürü haline getiriyorlar'' dedi.

Dilencilerin, kolay ve iyi kazanç kapısı olan dilenmeyi bırakmak istemediklerini belirten Palabıyık, Van özelinde dilencilik ve yoksulluk arasında fazla bir paralel ilişki olmadığını bildirdi.

Palabayık, dilenciliği bitirmenin mümkün olmadığını ama azaltılabileceğini anlatarak, bunun belirli yerlerde bir ''iş kolu'' haline geldiğini sözlerine ekledi.