Dil Devriminin 78. Yılında Türkçemiz
cumhuriyet.com.trDünyanın en eski etkin dillerinden biri olan Türkçeyi küresel evreye taşımak, sözcük, deyim, terim zenginliğini kazandırmak amaç olmalıdır. Türkçeyi duyarlı bir yaklaşımla kirlilikten soyutlayıp, arınmış, saygın ve özenli bir konumunda görmek özlemimizdir.
Dil devriminin 78. yılında Türkçemiz buruk bir dönem yaşıyor. 1932 yılında dil kurultayını kuran Atatürk: “Ulus demek dil demektir” özdeyişiyle ulusallığı dille bütünleştiriyordu. Bugün, Türkçe katında yaşaması gereken bireylerimiz ve toplum, etki ve özentiyle işyerlerine, kurumlarına, araçlarına, giyim kuşamlarına ve her şeye yabancı ad vermektedirler. Her yer panayır gibi marka, unvan, kavram karmaşasında. Daha çok prim yapacağı, daha etkin olacağı düşüncesiyle bu özenti yaygınlaştıkça yaygınlaştı. Özdemir Asaf’ın dizesinden esinlenen “Her şeyimiz hızla kirleniyordu / birinciliği Türkçemize verdiler” özdeyişi gerçekçi bir anlatımdır. Uygarlığı zengin ve coğrafyası güzel olan ülkemizin insanının huzuru (gönenci) ve geleceği bakımından dil işlevinin etkin olması gerekmektedir. Ulusallık, dilin etkinliği bakımından önemli bir kavramdır. Türkçe geliştirilmeli, yabancı sözcüklerin yerine geçecek kavram, sözcük ve deyimlerle zenginleştirilmelidir. Duygularımızın, düşüncelerimizin dünyayı algılama ve yorumlamamızın yeri ve toprağı Türkçemizdedir. Geothe: “Okumayı öğrenmek, sanatların en güç olanıdır” deyişiyle okumada yaya kalan uluslara seslenmektedir. Okullarda Türkçenin ve okumanın önemi ile ilgili ciddi ve kalıcı çalışmalar yapılmalıdır.
Kültürde, sanatta, ekonomide, eğitimde ve her alanda çağdaş ulusların yenilikçi gelişmelerine evet. Fakat dil kirliliğini hızlandıracak “Türkçede kirlenmeye hayır”. Dilimizin giderek kirlenmesi dile saldırıdır. Türkçeyi doğru ve düzgün konuşmak, Türkçe düşünmek ve Türkçe anlatmak köyden kente tüm bireylerin temel görevidir. Ferdinand de Saussure: “Kâğıdın bir yüzü dil, diğer yüzü düşüncedir” özdeyişiyle dilin, düşünceyle örtüştüğünü anlatmaktadır. Türkçemizin yabancı sözcüklerden arınması ve dil kirliliğinin önlenmesi için geçmişte yoğun girişimlerde bulunuldu. 1911’de “Genç Kalemler”le başlayan dilde arınma, 1960’ta “Türkçe kullan, konuş, yaz” kampanyası büyük ilgi gördü. Ulusal dille sevgimizi güçlendirmeliyiz. Eğitim kurumlarında öğretmen ve öğrencilere yönelik dil sevgisi ve Türkçeyi düzgün kullanma seminer, panel ve benzeri çalışmalar yapılmalıdır.
Atatürk’ün \t\t\töncülüğünde kuruldu
1932’de Atatürk’ün öncülüğünde kurulan “Türk Dili Tetkik Cemiyeti” , “Türk Dili Araştırma Kurumu” 1936 yılında “Türk Dil Kurumu” adını aldı. Siyasi gelgitlerle bu kurum 1982’de kapatılarak “Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu” adını aldı. Türk Dil Kurumu, Türk Tarih Kurumu ile birleştirilmiş ve işlevi kısıtlanmıştı. Kültürde, sanatta ve sosyal verilerde yenileşme Cumhuriyetin kuruluşuyla hızlandırıldı. Bu yenileşmelerle birlikte yabancı sözcüklerin dilimize geçişi, Türkçe sözcüklerle önlenmeliydi. Atatürk, “Ülkesini ve bağımsızlığını korumasını bilen Türk ulusu, dilini de yabancı dillerin boyunduruğundan kurtarmalıdır” özdeyişi ile dil kirlenmesi sorununun çözümlenmesini istemişti.
Türk dilindeki zenginlik
Ana öğeleri Türkçe olan ulusal bir dil yaratmak ve evrensel boyutlara taşımak yönetim erkinin görev sorumluluğu olmalıdır. Türkçemizi, çağdaş uygarlığın yücelen boyutlarına taşımak, zengin bir dil konumunda konuşulan, yazılan bir dil seviyesine yükseltmek temel işlevimizdir. Türk dilindeki zenginliğin derlenmesi, değerlendirilmesi ve halka inilerek, “özgün sözcük, deyim ve terimlerin” bulunarak günlük konuşma diline aktarılması kaçınılmazdır.
Ulusal, anlaşılır ve bağımsız bir Türkçe \tözlemi tüm zamanların özlemidir. “Türkçem \tbenim ses bayrağım” dizesiyle ozan Fazıl Hüsnü Dağlarca Türkçemizin önemini haykırıyor. “Açık gözler, vurguncular yararlanır düzenden / Dilimizi kirletip yok ettiler güvenden, / İlgi çeker diye bilinmez sözcüklerin dilinden, / Bir karmaşa yarattılar güzelim Türkçeden” dörtlüğüyle dilin nasıl kirlendiğini anlatmaya çalıştım.
Nâzım Hikmet, Ferhat’ın Şirin’e Seslenişi yapıtında: “Konuştuğum dil kadar, Türkçem kadar güzelsin” betimlemesiyle Türkçeye tutkusunu vurgulamaktadır.
Toplumun üretkenliği umutları, coşku ve sevgiyi dile yansıtır. Çünkü dil bir ulusun özüdür. “Ses bayrağıdır.” “Türk dili Türk toplumunun kalbidir” özdeyişinde Atatürk, \t\tdilin yaşamsal bir önemi içerdiğini anlatıyor. Türkçemizin gelişmesine, yaygınlaşmasına engel olmak, düşünce üretimine set çekmektir.
Türkçemizi korumak, yabancı dillerin ve kültürünün kuşatmasından uzak tutmak görevimizdir. Aydınlar, sanatçılar, görsel ve yazın bireyleri, öğretmenler, öğrenciler Türkçemizi, yoğun bakıma sürüklemeden önlem almalıdırlar. Türkçemizin kirlenmesini gözlemlemek istiyorsak alışveriş merkezleri, cadde ve sokakları dolaşıp işyerlerini, kurumları tanıtan yazıları okuyalım. “Türkçemizin yok olduğu / yabancı adların çok olduğu / Güzel dilimin boğulduğu / Acınası ülkemi gördüm” bu dörtlükle duygularımı yansıttım. Dillerin en \tkolay değişen, yozlaşan bölümü söz dağarcığıdır. Teknoloji, bilişim ve bilgi aktarımları Türkçeyi olumsuzluklarla etki alanına aldı. Yerlerine konacak eşanlamlı sözcük türetmektense sözcüğü olduğu gibi kullanmak “dil kirliliğini” getirdi.
Küresel evreye taşımak
Dünyanın en eski etkin dillerinden biri olan Türkçeyi küresel evreye taşımak, sözcük, deyim, terim zenginliğini kazandırmak amaç olmalıdır. \t\tTürkçeyi duyarlı bir yaklaşımla kirlilikten soyutlayıp, arınmış, saygın ve özenli bir konumunda görmek özlemimizdir.
Ulusal dil bilincine ulaşıp, “dil bayramı” sevincini bölüşelim. “Dil insanın evidir” özdeyişinden yola çıkalım. Dilimizi düzgün, doğru ve zengince kullanalım, kirletmeyelim. Gerçek ve anlamlı “Dil Bayramı” arınmış, özgün ve etkin Türkçenin kullanırlığıyla olacaktır. Zengin, etkin dil harmanında, coşku dolu, kirlilikten arındırılmış sevgi dolu nice dil bayramlarına.